11. Hukuk Dairesi 2020/23 E. , 2020/1684 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2020/23 E. , 2020/1684 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 25/05/2017 gün ve 2014/1059 - 2017/508 sayılı kararı bozan Daire'nin 23/05/2019 gün ve 2017/4862 - 2019/4103 sayılı kararı aleyhinde taraf vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, davacının uzun yıllar Almanya'da yaşadığını, biriktirdiği parasını istediğinde parasının tamamını geri çekebileceği vaadiyle kâr payı dağıttıklarını bildiren davalı ... ve alt şirketi davalı ... İnşaat Tarım Ürünleri A.Ş.'ye kaşesiz, mühürsüz ve imzasız adi belge niteliğindeki makbuz, kupon ve hisse durum belgeleri karşılığında para verdiğini, parasının iadesini talep ettiğinde ödenmediğini ve iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek 14760 Euro’nun davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, davacının davalı ...Ş.'nin şirket ortağı olmadığının tespitine, 25.363,38 TL'nin 22/02/2010 dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki yasal faiziyle davalıdan tahsiline dair verilen kararın davalı vekili temyizi üzerine karar Dairemizce bozulmuştur.
Bu kez de taraflar vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5219 sayılı Kanun ile değişik 440/III-1'inci maddesi uyarınca 01/01/2019 tarihinden itibaren karar düzeltme sınırı 19.680 TL’ye yükseltilmiştir.
Davacı, 22.02.2010 havale tarihli dava dilekçesiyle 14.760,00 Euro’nun dava tarihi itibariyle karşılığı olan 34.341,60 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kabulü ile 25.363,38 TL’nin davalıdan tahsiline dair verilen karar Dairemizce 3.564,31 DM kar payı ödemesi yapıldığı gerekçesi ile davalı yararına bozulmuştur. Bu kez de davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş ise de karar düzeltme istemininde bulunulan itiraza konu miktarın yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca karar düzeltme sınırının altında kaldığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin karar düzeltme istemine gelince; Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, 07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 41. maddesinde 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddenin eklendiği belirtilmiş olup, işbu geçici 4. maddede ''31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanun'un 52/1-h maddesinde de işbu hükmün yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükme bağlanmıştır.
Bu durum karşısında, mahkemece taraf iddia ve savunmalarının Sermaye Piyasası Kanunu'nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerektiğinden davalı şirket vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin bozma ilamının kaldırılarak, mahkeme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemiz’in 23.05.2019 tarih 2017/4862 Esas 2019/4103 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak mahkemece verilen kararın değişik gerekçeyle re'sen BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri karar düzeltme harcının istekleri halinde karar düzeltme isteyenlere iadesine, 19/02/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dairemiz çoğunluğunun bozma düşüncesine dayanak teşkil eden 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimizce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
Tüm bu nedenlerle, çoğunluk kararının dayanağı yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumuzdan çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyoruz.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön