13. Hukuk Dairesi 2016/23341 E. , 2018/12062 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/23341 E. , 2018/12062 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili, müvekkillerinin resmi evlilik birliği olmadan birlikte yaşamakta olduklarını, bu birliktelik neticesinde 2012 yılı başlarında hamile kaldığını, müvekkilinin gebelik süreci boyunca tüm tıbbi takiplerinin davalı şirkete ait Silivri Hayat Hastanesinde yapıldığını, tıbbi kontrollerin anılan hastanede görevli Dr.... tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkilinin hamileliğinin sekizinci haftasında 02.08.2012 tarihinde sancıları olması üzerine hastaneye başvurduğunu, hastaneden ağrı kesici yapılarak evine gönderildiğini gece tekrar sancılanması üzerine yeniden hastaneye başvurduğunu, müdahale eden ebenin Doktora telefon ile bilgi verdiğini, davalı Doktorun talimatı üzerine kan tahlili için kan alındığını ve hastaneye yatışının yapıldığını, durumunun giderek ağırlaştığını, serum bağlandıktan sonra yapılması gerekenlerin bunlar olup şu anda yapılacak bir şeyin olmadığının söylendiğini, müvekkilinin sabaha kadar bu halde şiddetli ağırı ve sancılar içinde odada tutulduğunu, sabah davalı Doktor’un geldiğini, ultrason ve ...ye bağlandığını, bebeğin kalp atışlarının olmadığını öğrendiklerini, ameliyat neticesinde bebeği ölü olarak anne rahminden aldıklarını, yapılan kan ve idrar tahlillerine göre durumunun kritik olduğunun anlaşılmasına rağmen gereken müdahaleler yerine getirilmediğini, sadece serum ve ağrı kesici ilaç verilerek eve gönderildiğini, eğer hastanenin imkanlarının yetersiz ise hastanın ambulans ile hekim ve diğer sağlık personeli kontrolünde başka bir hastaneye sevkinin sağlanmasının gerektiğini, doktorun kedisine telefon ile bilgi verilmesine rağmen hastaneye gelmediğini, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve kurallara riayetsizlik ile tıbbi uygulama hatası neticesinde bebeğin vefatına sebebiyet verildiğini, BK. 49. maddesine göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu, BK 56. maddesinin 2.fıkrasında ölüm halinde ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir denildiğini, davalıların izah edilen nedenlerle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı anne ... için 40.000.00 TL manevi tazminatın ve baba ... için 40.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkillerine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacılardan ...'ın davasının kısmen kabulü ile takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacılardan ...'un davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, davalı Hastane ve davalı Doktorun özensizliği neticesinde bebeklerinin ölümü nedeniyle duydukları üzüntünün giderilmesi amacıyla manevi tazminat talebiyle eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece, davacı annenin bebeği kaybetmeden bir gün önce davalı hastaneye gittiğini kendisine böbreklerinden kum döktüğü söylenerek ağrı kesici iğne vurulmak suretiyle evine gönderildiğini, tekrar sancılandığında aynı hastaneye gitmesi üzerine davacının yatışının yapıldığını durumunun ağırlaşması sonrasında bebeğin anne karnında öldüğü söylenerek acil olarak sezeryan ameliyatına alınarak ölü bir bebek dünyaya getirtildiğini, bu sürecin büyük bir kısmında davalı doktorun telefonla talimat verildiğini, davalı Doktorun davacının durumunun iyice ağırlaşmasından sonra hastaneye geldiği ve ameliyatı gerçekleştirdiğini, hastanın 33-34 haftalık gebe olması ve ağır bir durumda hastaneye gelmiş olması karşısında daha ileri tetkik ve tedavi yöntemiyle davacıyla ilgilenilmediğini, davalı Doktorun her ne kadar hastanede hazır bulunmasa da gebelik sürecinde davacının kendisinin hastası olması sebebiyle hastasıyla daha fazla ilgilenilmesi yönünde çaba sarf etmediğini, hastasının kesin durumu teşhis ve tedavi edilmeden geçici önlemlerle eve geri gönderilmesine müsaade etmemesinin gerektiğini davacı tekrar hastaneye geldiğinde durumun ciddiyetine binaen hemen ameliyata alınmayarak bekletildiği göz önüne alındığında orta seviyede tedbirli bir doktorun aynı hal ve şartlar altında göstereceği mutat ihtimam ve özenin, davacıya gösterilmediği açık olduğu ihmal ve kusurunun kabulü zorunlu olduğunu, davacının 33-34 haftalık bebeğini kaybetmesi neticesinde ruh ve beden huzurunun bozulmadığının düşünülemeyeceği gerekçesiyle Adli Tıp Kurumunun aksine davacı annenin manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, davacılardan ...'un davacı anne ... ile resmi evlilik birliği içerisinde olmaması olay tarihinde ve öncesinde başka bir kişi ile evlilik birliği içerisinde bulunması karşısında manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Davanın çözümü nitelendirmenin doğru yapılmasına bağlı olup; bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.). Somut olayda davanın çözümü esasen davacı hastane doktorunun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusu etrafında düğümlenmektedir. (B.K. 386, 390 md). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir(Bkz. ..., Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçekten de mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Dosya içinde mübrez, 16.07.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 14.05.2015 tarihli raporunda sonuç olarak, tıbbi belgelere göre sezaryen endikasyonunun doğru olduğunu ameliyat gözleminde uterus rüptüre olduğu gözlendiğini, uterus rüptürü öngörülemez, önlenemez bir klinik tablo olduğunu, uterus rüptürende ani hipoksiye bağlı intrauterin ölümlerin görülebileceği dikkate alındığında Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. ... ve hastane idaresine atf-ı kabil kusurun bulunmadığı değerlendirmesi yapılmıştır. Bu halde; davalı Hastane ve davalı Doktorun özen yükümlülüğü bakımından, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunmadığı belirlenmiş iken, kendilerine kusur atfedilerek yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne gidilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön