13. Hukuk Dairesi 2016/21436 E. , 2018/4596 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

13. Hukuk Dairesi 2016/21436 E. , 2018/4596 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, davalı avukatın kendisine vekâleten ... Asliye 1.Ticaret Mahkemesi'nin 2007/243 esas sayılı dosyası üzerinden ... İletişim Hizmetleri A.Ş aleyhine 39.789 TL'lik alacak davası açtığını, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı tarafından ... 7.İcra Müdürlüğü'nün 2009/19327 esas sayılı dosyası üzerinden takibe konulduğunu, söz konusu takip sonucunda davalının, .... İletişim Hizmetleri A.Ş.'den 18.12.2009 tarihinde 106.215,00 TL, 30.12.2009 tarihinde de 1.515 TL olmak üzere toplam 107.730,00 TL tahsil ettiğini, ancak kendisine 70.000,00 TL. ödediğini, halen 37.731,00 TL’nin davalının zimmetinde olduğunu ileri sürerek, 37.731,00 TL.'nin 01.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, tahsil etmiş olduğu miktardan, Avukatlık Kanunu gereğince vekalet ücretlerini mahsup ederek, bakiyesini banka kanalıyla davacıya ödediğini, borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen ilk karar, Dairemizce '...Mahkemece ücret hesabı yapılan .... 1. Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2007/243 esas sayılı dava dosyası nedeniyle % 10 ile % 20 arasındaki oranlar üzerinden takdiren % 20 oranına göre ücret hesabı yapılmışsa da, söz konusu dava 22.10.2003 tarihinde açılmış olup, 1136 sayılı Yasanın, 2.5.2001 tarihinde 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten sonraki, ancak 13.1.2004 tarihinde 5043 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten önceki hükümlerinin esas alınması gereklidir. Anılan yasanın 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten sonraki 164. maddesinin 4. fıkrasında “Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu hallerde değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde ise asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın sonucuna ve avukatın emeğine göre değişmek üzere ücret anlaşmazlığı tarihindeki dava değerinin yüzde beşi ile yüzde on beşi arasındaki bir miktar, avukatlık ücreti olarak belirlenir.” hükmü bulunmakta olup, davalının vekil olarak görevini ifa ettiği dava nedeniyle, anılan hüküm doğrultusunda dava değerinin yüzde beşi ile on beşi arasındaki oran üzerinden bir ücret takdir edilmesi gerekirken, Avukatlık Kanunu'nun 5043 sayılı yasa ile değişik 164/4. maddesinde öngörülen dava değerinin % 10’u ile % 20’si arasındaki oranların esas alınmış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.' şeklinde bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda bu kez; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Yargılama makamları iddia ve savunmayı, taraflarca gösterilen delilleri gereği gibi incelemek ve ulaştıkları sonucu ikna edici bir gerekçeyle kararlarına yansıtmak zorundadırlar. Aksi bir durum adil bir yargılama yapıldığını göstermez. Mahkeme kararlarındaki gerekçesizlik Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan 'adil yargılanma hakkı'nın ihlalidir. 6100 sayılı HMK 297 maddesi gereğince de; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı, belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, davacı, davalı avukatın davacı müvekkiline vekaleten yapmış olduğu tahsilatlardan, fazla miktarda vekalet ücretini alıkoyduğu ileri sürerek davalının zimmetinde bulunan paranın tahsilini istemiştir. Mahkemece, Yargıtay bozma ilamı ve bozma sonrası alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davalı vekilin tahsil ettiği vekalet ücreti, yasal sınırlar içerisinde kaldığı, davacıdan yasal olarak hak ettiğinden daha fazla bir ücret tahsil etmemiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; Mahkemece bozmaya uyulduktan sonra yapılan yargılama sırasında alının bilirkişi raporunda, sonuç olarak davalının fazladan yedinde tutarak davacıya ödemediği 834,93 TL.yi davacıya ödemesi gerektiği şeklinde görüş bildirmiş, itiraz üzerine alınan ek raporda ise; asıl rapordaki hesaplamaların, mahkemece esas alınan oranlar üzerinden yapılması nedeniyle Avukatlık Kanun'un 164'ncü maddesindeki asgari ve azami oran ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gözetilerek yapılan hesaplama sonucunda davalının 32.908,86 TL ile 39.818,94 TL arasında bir meblağ üzerinde hapis hakkı kurabileceği; mahkemece, takdir edilecek ücretin 37.731,00 TL'den düşük olması halinde aradaki farkın davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği şeklinde görüş bildirmiş olup, mahkeme gerekçesinde bilirkişi raporlarında yer alan hesaplamalardan hangisine ve neden itibar ettiği hakkında her hangi bir açıklama ve gerekçe bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysaki mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması Anayasa hükmü gereği olup gerekçesiz bir şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.





Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön