9. Hukuk Dairesi 2016/32931 E. , 2020/16349 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

9. Hukuk Dairesi 2016/32931 E. , 2020/16349 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin davalı işyerinde Ar-Ge ve İmalattan sorumlu müdür olarak çalıştığını ve iş akdinin haksız nedenle işverence feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ve yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacının ücret seviyesi taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2. fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı davalı iş yerinde 14.11.2006-06.10.2011 tarihleri arasında Ar-Ge müdürü olarak çalışmış olup, dava dilekçesinde aylık net 3.500,00 TL aldığını, bu ücretin bir kısmının bankadan kalan kısmın ise elden ödendiğini iddia etmiş, davalı taraf ise bordrolarda gösterilen ücret seviyesi ile davacının çalıştığını savunmuş olup fesih tarihi itibari ile ücret bordolarında davacının brüt 1.187,00 net 939,00 TL ücret üzerinden bildirimleri yapılmıştır. Yargılama esnasında dinlenen davacı tanıklarının husumetli olduğu görülmüş, davalı taraf ise tanık dinletmemiş olup davacı tanıklarından ... “Ben 2006 yılı 10. ayı ile 2013 yılının 12. ayı arasında davalı işyerinde yönetici asistanı olarak çalıştım. Davacı aylık net 3.500,00-4.000,00 TL civarında ücret almaktaydı. Ücretlerin asgari ücret kısmı bankadan, diğer kısmı elden verilmekteydi.” şeklinde, ... ise ” Ben 2002 yılı 11. ayı ile 2013 yılının 1. ayı arasında davalı işyerinde kiralama yöneticisi olarak çalıştım, davacı aylık net 3.500,00 TL civarında ücret almaktaydı, ücretlerin sigorta primlerinin yatırıldığı kısmı bankadan, diğer kısmı elden verilmekteydi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkemece yapılan ücret araştırmasında İstanbul Ticaret Odası davacı emsali işçinin bordrolarda gösterilen ücret üzerinden çalışacağını, Esnaf ve Sanatkarlar Odası net 900,00 TL, ... Sendikası brüt 4.750,00-brüt 5.550,00 TL, Sosyal İş Sendikası net 3.700,00 TL ücret alabileceğini bildirmiş, Türkiye İstatistik Kurumu'nun resmi internet sitesindeki “kazanç bilgisi sorgulama” kısmından yapılan araştırmada ise 4’er yıllık aralıklarla uygulama yapıldığından 2011 yılına ait veri olmadığı, 2014 yılı Kasım ayı için ise aylık ortalama brüt ücretin 6.526,00 TL olduğu bildirilmiştir. 2014 yılı son dönem asgari ücretinin brüt 1.131,00 TL net 891,00 TL, 2011 yılı son dönem asgari ücretin de brüt 837,00 TL, net 658,95 TL olduğu görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı iddiası ve bordro gözetilerek seçenekli hesaplama yapılmış, mahkemece davacının emsal ücret araştırması ve davacı tanıklarının davaları bulunduğu nazara alınarak bordrolardaki ücretten daha fazla aylık ücretle çalışıldığının davacı tarafça kanıtlanamadığı gerekçesiyle bordroda yer alan 1.187,00 TL ücretle davacının çalıştığı kabul edilmiştir. Öncelikle davacı tanıklarının husumetli olduğundan beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması yerinde olmuş ise de özellikle davacının yaptığı işin niteliği gereği ve özellikle Türkiye İstatistik Kurumu'nun verileri göz önünde bulundurulduğunda davacının bordroda gözüken brüt 1.187,00 TL ücretle çalıştığının kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Buna göre davacının fesih tarihi 2011 yılı Kasım ayı olduğundan ve Türkiye İstatistik Kurumu verisi ise 2014 yılı Kasım ayına ait olduğundan mahkemece yapılacak iş Türkiye İstatistik Kurumu'nun resmi internet sitesindeki “kazanç bilgisi sorgulama” kısmından yapılan araştırmada bildirilen ücret olan 6.526,00 TL’nin 2014 yılı Kasım ayı asgari ücretine oranı bulunarak, bulunan kat sayının davacının fesih tarihindeki asgari ücretle çarpılması sureti ile davacının dava dilekçesindeki talebi de aşılmamak kaydıyla ücret seviyesini belirlemek ve yeni belirlenecek olan ücret seviyesini dikkate alarak talep konusu alacakları hesaplamaktır.
Mahkemece anılan yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön