11. Hukuk Dairesi 2018/2428 E. , 2019/8116 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2018/2428 E. , 2019/8116 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 12/10/2016 tarih ve 2014/522 E- 2016/725 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce verilen 15/02/2018 tarih ve 2017/399 E- 2018/112 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 10.12.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı şirketin %60 hissesinin davalıya, %40 hissesinin ise dava dışı ...'e ait olduğunu, davalının şirketin müdürü olduğunu, bilahare davalı ...'ın şirketteki %60 hissesini, şirketin diğer ortağı dava dışı ...'e devrettiğini, 11/02/2013 tarihinden itibaren şirketin müdürü ve tek ortağının ... olduğunu, davalı ortaklık payını devretmiş olmasına rağmen şirket içindeki mali işlerden sorumlu olma ve mali işleri takip etme görevine aynen devam ettiğini, şirketin tüm defter ve kayıtlarını bizzat tuttuğunu, şirketin ödemelerini yapmak için bankalardaki yetkilerinin devam ettiğini,yapılan incelemede davalının bizzat kendi kullanıcı adı ve şifreleriyle İş Bankası internet bankası aracılığıyla 09/11/2011 tarihinde 08/07/2013 tarihine kadar davacı şirket hesabından şahsi hesabına karşılıksız olmak üzere toplam 268.292,10 TL aktardığının tespit edildiğini, aynı şekilde davalı adına kayıtlı Ataberk Gıda Paz. ve Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne toplam 143.053,02 TL aktardığını, davacı şirket, davalı adına kayıtlı Shell taşıt tanıma sistemini araçlarda kullanmak suretiyle akaryakıt satın aldığını, davalının hala tüm itirazlara rağmen şirket merkezinde çalıştığını, tüm ticari defter ve kayıtları teslim etmediğini belirterek tüm ticari defter, fatura ve her türlü muhasebe kayıtlarının vekil edene teslim edilmesine dair tedbir kararı verilmesini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşuluyla davalının hesabına aktardığı 268.292,16 TL, davalının kendi adına kayıtlı olan Ataberk Gıda Paz. ve Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aktardığı 143.053,02 TL'den şimdilik 1.707,84 TL olmak üzere toplam 270.000.- TL'nin havale tarihinden başlayacak şekilde ayrı ayrı işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin devir işleminden sonra ihracat ve finans işlerini yürütmek üzere şirkette SGK'lı olarak çalışmaya devam ettiğini, davacının iddia ettiği gibi şirketin tüm defter ve kayıtlarını davalı müvekkilinin tutmadığını, dava dışı ...'in davalı ...'ın banka yetkilerini iptal etmediğini, kendisinin onayı ve bilgisi dahilinde davalı ...'ın yetkilerinin devam ettirildiği, maaş ve vergi ödemelerinin davalı ... tarafından idame ettirildiğini, davalı ...'ın şahsi hesabından aktarılmış tutar tüm masraf ve maaşlarda dahil olmak üzere 196.863,19 TL olduğunu, yine şirketin kuruluşundan davalı ...'ın ayrılış tarihine kadar kendi şahsi hesabından Anc Su Teknolojisi Sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. Hesabına yatan toplam paranın 245.500.- TL olduğunu, ... hesabına aktarılmış olan 196.863,19 TL'nin içinde maaş, hakedişlerin mevcut olduğunu, davalı ...'ın ayrılma tarihine kadar aylık ücret toplamının 68.485,86 TL olduğunu, yani davacının sunmuş olduğu banka ekstrelerine göre 117.112,26 TL alacaklı olduğunu, Ataberk Gıda şirketi ile ilgili olarak toplam rakamın 143.053,02 TL değil, 116.246,90 TL olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi, davacıya ait ticari defter kayıtlarına göre davacı şirket ile davalı ve davacı şirket ile dava dışı Ataberk Gıda Paz. ve Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında bir cari hesap ilişkisi bulunduğu, davacı şirkette ortaklar arasında cari hesabın kullanılmasının bir teamül haline geldiği, davalıdan sonra şirket müdürü olan ... adına da ortaklar cari hesabının açıldığı, dava dışı şirkete yapılan ödemelerin cari hesaba bağlı olarak yapıldığı, davalıya yapılan ödemelerinde davacı şirkette çalıştığı döneme ait ücretler sebebiyle ve cari hesap ilişkisi nedeniyle yapıldığı gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar vermiş; bu karar karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk derece mahkemesince davacının iddia ettiği T.İş Bankası üzerinden yapılan işlemlere ilişkin hesap hareketleri ilgili yerden getirtildiği gibi davacı şirket ile dava dışı Ataberk şirketi arasındaki ticari ilişkiyi gösteren cari hesap belgeleri ve faturalarında dosya getirtildiği yine davacı ve dava dışı Ataberk şirketinin Ticaret Sicil kayıtlarının ve ana sözleşmelerinin getirtildiği görülmüştür. Davacının Anc Su Teknolojisi Sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.'deki 60.000.- TL tutarındaki %60 hissesini şirket ortağı ...'e 29.01.2013 tarihinde devrettiği ve şirketten ayrıldığı bu tarihten sonra şirketi temsil etme görevinin ...'e bırakıldığı, ancak davalının 11.7.2013 tarihine kadar şirkette sigortalı olarak çalışmaya devam ettiği, ilk derece mahkemesince dosyaya getirtilen Ataberk cari hesap kayıtları ile faturalar ve mutabakat yazıları bilirkişi kurulunca birlikte incelenmesi neticesinde, 31.12.2012 tarihi itibariyle davalının davacı şirkete borcu olmadığı gibi 8.838,34 TL alacaklı gözüktüğü, davacı şirketin bu borçla ilgili mutabakat bildirimine karşı 25.01.2013 tarihli cevabi yazıya göre “mutabık” olduklarını bildirdikleri, davacı şirketin cari hesap belgeleri ve mutabakat yazıları ile faturaların sahteliğini iddia etmediği gibi bu konuda yargılama aşamasında her hangi bir işlemde yapmadığı, yine davacının T.İş Bankası hesapları üzerinden davalıya para aktarıldığı iddiasının ise; davacı şirket hesaplarından T.İş Bankası üzerinden davalıya para gönderildiği gibi davalınında şirket için T.İş Bankası üzerinden paralar yatırdığı ve harcamalar yaptığı, İş Bankası ekstresine göre çekilen paraların toplamı 195.863,19 TL iken yatırılan paraların toplamının 205.500.- TL olduğu göz önüne alındığında davalının çektiği paradan çok T.İş Bankasına para yatırdığı, yine davacı şirketin 2013 yılı defter ve kayıtlarına göre, davalının davacı şirketten alacağının 30.761,46 TL olduğu yine davalıya 2013 yılında davacı şirkette çalışması karşılığı oluşan ücretler nedeniyle de banka üzerinden ödemeler yapıldığı, her ne kadar Ataberk şirketine karşılıksız para aktarıldığı iddiası var ise de, devir tarihine kadar Ataberk şirketi gibi davacı şirketin de hakim ortağının davalı olduğu, hakim ortağı bulunduğu iki şirketten birinin zararına işlemler yaptığı iddiasının hayatın olağan akışına da uygun olmadığı ,davalının fiilen ayrıldığı tarihten sonra da yıl sonu itibariyle hesapta mutabık olunduğunun bildirildiği, şirketin tek sahibi olan ... tarafından ortaklar cari hesabı açılarak kullanıldığının anlaşıldığı, ortaklar cari hesabında banka kanalıyla yapılan ödemeler karşılaştırılarak davalının bir borcu olmadığının anlaşılması karşısında davanın reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
(1) Davacı, şirket ortağı olan davalının davacı şirkette ilk 20 yıl için münferiden temsile yetkili müdür olarak atandığını, davalının şirketteki tüm hissesini dava dışı ortak ...'e devrettiğini, bunun üzerine müdürlük ve imza yetkisinin kaldırıldığını ve ...'in şirketi münferiden temsile yetkili müdür olarak atandığını, davalının şirkette sigortalı olarak çalışmaya başladığını, mali işler ile ilgilenmeyi sürdürdüğünü, bankalar nezdinde yetkilerinin de devam ettiğini belirterek, şirketin banka hesabından davalının şahsi hesabına aktarılan ve davalının hissedarı olduğu dava dışı Ataberk Gıda Ltd Şti'ye aktarılan paradan şimdilik toplam 270.000.- TL'nin tahsilini talep etmiştir.
Davacı cevaba cevap dilekçesinde, davalının usulsüz para aktarımlarını şirkette sigortalı olarak çalıştığı dönemde yaptığını, ortaklığı devam ederken farklı davranarak güven kazandığını ileri sürerken, yine davalının müdür olarak görev yaptığı dönemi kastederek, davalının hem davacı şirketin hem de dava dışı şirketin temsilcisi olması sebebiyle kayıtları istediği gibi düzenlediğini iddia etmiştir. Bu durumda öncelikle, davacının iddiası açıklattırılmak ve delilleri değerlendirilmek sureti ile, davalının hangi eylem ve işlemlerinin dava konusu yapıldığı, bunların davalının şirket müdürü olduğu döneme mi yoksa sigortalı çalışan olarak şirketin mali işlerini yürüttüğü döneme mi ait olduğunun tespiti gerekmektedir.
Davaya konu eylem ve işlemlerin davalının müdür olduğu döneme ilişkin olması halinde, davaya sorumluluk davası olarak bakılması gerekir. Mülga 6762 sayılı TTK'nın 556. maddesinde şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı Yasa'nın 341. maddesi uygulanacaktır. Bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartıdır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uygulaması da aynı yöndedir. ( m. 618/son ) Bu nedenle, mahkemenin davacının tek ortaklı limited şirket olması sebebiyle ortaklar kurulu kararı alınmasına gerek olmadığı yönündeki gerekçesine itibar edilemez.
Davaya konu eylem ve işlemlerin davalının davacı şirkette çalışan olduğu döneme ilişkin olması halinde ise, davalının işçi mi yoksa ticari temsilci mi olduğu noktasında bir ayrım yapılması gerekir. Bir kimsenin işçi sayılabilmesi için iş sözleşmesi ile çalışması koşuldur. İş sözleşmesinin unsurları ise “zaman”, “bağımlılık” ve “ücret” unsurlarından ibarettir. Zaman unsurundan amaç; bir kimsenin günlük belirli bir zaman dilimi içerisinde iş gücünü bir işveren emrine tahsis etmesi, bağımlılık unsurundan amaç ise çalışan kişinin işveren emir ve talimatları doğrultusunda çalışmasını sürdürmesidir. Görülen iş karşılığı işverenin belli bir zaman dilimi için ödemiş olduğu bedel ise ücret unsurunu oluşturur. Belirtilen unsurlara göre bir veya birden ziyade işveren emrinde çalışmasını sürdüren kişiler işçi statüsünde kabul edilir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 449/1. maddesinde ticari temsilcinin tanımı; “ticari temsil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir' şeklinde yapılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari temsilciyi “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında ticari vekilin tanımı, ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi verilmeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir şeklinde yapılmıştır. Ticari temsilci gibi ticari vekalet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari temsil gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir. Hukuksal statüsü belirlenmek istenilen kişinin; şirket içerisindeki pozisyonu, yetkisinin kapsamı, gördüğü iş, çalışma koşulları, aldığı ücret vs birlikte değerlendirilerek işçi mi ticari temsilci mi yoksa ticari vekil mi olduğu belirlenmelidir. İşçi olduğunun tespiti halinde, davaya iş mahkemesi tarafından bakılmasının gerekeceği izahtan varestedir.
Bu açıklamalara göre, mahkemece yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın davaya sorumluluk davası olarak bakılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün resen bozulması gerekmiştir.
(2) Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının resen BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön