11. Hukuk Dairesi 2019/1298 E. , 2019/8006 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2019/1298 E. , 2019/8006 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR

Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 19/06/2018 tarih ve 2018/242-2018/217 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, tescil başvurusunda bulunduğu 2012/51003 nolu 'inex' markasının davalının 2007/46415 tescil nolu markası gerekçe gösterilerek reddedildiğini, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde YİDK kararının iptali yönünden dava açtıklarını, davalının markasının tescil edildiği 29. sınıfta kullanılmadığını ileri sürerek 2007/46415 tescil nolu 'Imex' markasının 556 sayılı KHK'nın 14 ve 42. maddeleri uyarınca tescilli olduğu tüm sınıflar yönünden iptal ve hükümsüzlüğüne, TPMK sicilinden terkinine karar verilmesini talep etmiş; Dairemizin bozma ilamından sonra 18.06.2018 tarihli dilekçesiyle davanın 6769 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kabul edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, kullanmama nedeniyle açılan iptal davalarında hukuki yarar şartı olduğunu, davalıya ait 'Imex' markasının tescilinin iptali ile davacının hukuki bir yararı bulunmadığını, davacının 'inex' marka başvurusunun KHK'nın 8. maddesi uyarınca reddedildiğini ve tekrar marka başvurusu yapması halinde markanın tescilinin yapılabileceğini, müvekkilinin davaya konu markasını ciddi şekilde kullandığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre, davacı vekili her ne kadar sunduğu ıslah dilekçesiyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu uyarınca karar verilmesi talebinde bulunmuşsa da anılan Kanunun dava tarihinde yürürlükte bulunmadığı, her davanın açıldığı tarihteki koşullara ve yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerektiği, kanunların usuli işlemlerin ıslahı suretiyle dahi geriye yürütülemeyeceği bu nedenle ıslah talebinin usulüne uygun olmadığı, 556 sayılı KHK'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile iptal edilmesi nedeniyle davanın hukuki dayanağı kalmadığından reddinin gerektiği, yargılama giderleri ve vekalet ücretine tarafların dava tarihi itibariyle haklılık durumu dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği, bu itibarla davaya konu markayı kullandığı hususunda ispat yükü üzerinde olan marka sahibi davalının dosyada yer alan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davaya konu markayı 29. sınıf emtialarda dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içinde ciddi şekilde kullandığını ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine, ıslah talebi usulüne uygun olmadığından reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, 556 sayılı KHK'nın 14. ve 42. maddeleri uyarınca açılan kullanmama nedeniyle hükümsüzlük istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
HMK'nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Eş anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, aralarında çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda, mahkeme gerekçesinde, KHK'nın 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların haklılık durumları gözetilerek yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği, bu doğrultuda dava tarihi itibariyle davacının işbu davayı açmakta haklı olduğu ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin tamamının davalıdan tahsilinin gerektiği belirtilmesine rağmen, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu durumda verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olduğundan kararın bu nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün re’sen BOZULMASINA, (2) Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön