13. Hukuk Dairesi 2016/14359 E. , 2018/12393 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, ... 5. Noterliği'nin 21.08.2006 tarihli vekaletnamesi ile davalının vekalet görevini üstlendiğini, vekalet sözleşmesi gereği kendisine intikal ettirilen icra takip dosyaları, hukuk davaları, kaçak elektrik suçundan dolayı savcılığa verilmesi gereken suç duyuruları ile bu suç duyuruları neticesinde sanıklar aleyhine açılan bütün ceza davalarının her türlü hukuki sürecinin takibini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, sözleşme hükümlerine aykırı davranmadığı halde, davalı kurum tarafından 08.08.2011 tarihli azilnamesi ile haksız yere azledildiğini, 6111 Sayılı Kanunun 17. Maddesinin 10.fıkrası ve diğer ilgili maddelerine istinaden ... ve hissedarı olduğu Elektrik Dağıtım Şirketlerinin elektrik tüketiminden kaynaklanan alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin uygulama usul ve esasları hakkındaki uygulama hükümlerinin 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bu kanun ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak hukuk müşavirinin 5.7.2011 tarihli yazısı ile ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2006/4162 E sayılı icra dosyası ile ilgili olarak mevcut borçlu ve icra kefilleri hakkındaki bütün hacizlerin kaldırılması ve taahhüdü ihlal suçundan geçmişte karara çıkarak kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinden şikâyetten vazgeçme verilerek kaldırılmasının istendiğini, faks şeklinde gönderilen bu yazılı talep karşısında, mevcut icra dosyasının yapılandırmaya konu olan ve henüz ilk taksiti ödenmeyen bir icra dosyası olması, istenen şekilde işlem yapılması halinde kalan bakiye alacağının tahsilinin ilk taksit tarihi olan 2.1.2012'ye kadar ödenmesi şüpheli alacak olması ve istenen şekilde işlem yapılmasının dosyanın kalan bakiyesinin tahsilini gelecekte imkansız kılacağı, bu durumun kurumun menfaatlerine aykırı olacağı, diğer yandan 6111 sayılı kanuna açıkça aykırılık teşkil edeceği hususları belirtilerek, bu gerekçeler ile talebin gereğinin yerine getirilmesinin mümkün olmadığı yazılı olarak Hukuk Müşavirliğine bildirildiğini, şayet kanuna aykırı ve kurum menfaatlerine aykırı bu tarz bir işlem yapılması isteniyorsa bu konuda Genel Müdür onayı ile yazılı emir verilmesini istediğini, bunun üzerine hukuk müşavirinin 11.07.2011 tarihli yazısı ile önceki talimatlar tekrar edilerek, aksi halde şirket sözleşmeli avukatlığından azledileceğinin belirtildiğini, akabinde de azledildiğini, haksız azil nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan karşı vekil ücretlerini talep hakkının doğduğunu, bu nedenle ... 2. Noterliği'nin 14.10.2011 tarihli ihtarnamesi ile vekalet ücretlerinin ödenmesi talep edildiği halde, alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00TL vekalet ücreti alacağının haksız azil tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 28.12.2015 tarihli dilekçesi ile talebini 172.163,79TL'ye yükseltmiştir.
Davalı, davacının, müvekkilinden aldığı yazılı taleplere uygun davranmadığını, yazılı bildirimle istenen talepleri yerine getirmemesi nedeniyle davacının vekillikten haklı olarak azledildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 172.163,79TL alacağın haksız azil tarihi olan 08.08.2011 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Avukatın vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu’nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 389) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun’nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanunu’nun 506. (Mülga Borçlar Kanununun 390.) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa, 21.8.2006 tarihinde davalı tarafından davacı avukata vekaletname verildiği ve Avukatlık Ücret Sözleşmesi imzalandığı, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 8.8.2011 tarihli azilname ile sona erdiği sabittir. Davacı avukat, vekaletten haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, vekalet ücreti alacağının tahsili için eldeki davayı açmış, davalı ise azlin haklı olduğunu savunmuştur. Bu durumda davada öncelikle çözümlenmesi gereken husus, azlin haklı olup olmadığına ilişkindir.
10.12.2014 tarihli bilirkişi raporunda “davacı avukatın, vekalet akdinin ifası sırasında kendisine atfedebilecek bir haklı fesih sebebi görevi ihmal, müvekkili zarara uğratma vs. gibi bir neden mevcut olmadığından ve hatta müvekkilinin beyanı aksine ... 1. İcra Müdürlüğünün 2006/4162 Esas sayılı dosyasında hacizleri kaldırmayıp, 6111 Sayılı Kanun gereği yapılandırma işleminin sonucu olarak mevcut bütün haciz işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiş olduğu ve bu durumun müvekkilinin haklarını ihlal etmekten ziyade korumak amacını taşıdığından davacı avukata takip ettiği dava ve icra takipleri bakımından sözleşmeye uygun şekilde ücret ödenmesi gerektiği” dolayısıyla azlin haksız olduğu belirtilmiş, mahkemece de bu rapor hükme esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Oysa ki, davalı azil nedeni olarak, davacı avukatın, ... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2006/4162 e sayılı icra dosyasındaki borçlular ve kefiller hakkındaki tüm hacizlerin kaldırılması yönündeki talimatının gereğini yerine getirmediğini savunmuştur. Gerçekten de dosyada davalı tarafından davacıya gönderilen 3.6.2011, 5.7.2011 ve 11.7.2011 tarihli yazılı talimatlarda bu konudaki talimatın tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça bildirildiği görülmektedir. Ancak davacı, talimat vermeye yetkili kişi olan hukuk müşavirinin talimatını yerine getirmeyerek vekil müvekkil arasındaki güven ilişkisini zedelemiş olmakla, davalı müvekkilin davacıyı azletmekte haklı olduğunun kabulü gerekir.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanunu'nun 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla mahkemece, var ise azil tarihinde davacı avukat tarafından takip edilip sonuçlandırılan işler tespit edilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde azil haksız kabul edilerek tüm dosyalardan ücret hesaplanarak sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
13. Hukuk Dairesi 2016/14359 E. , 2018/12393 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 25 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat