3. Hukuk Dairesi 2017/14929 E. , 2018/13098 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün , davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 08.10.2009 tarihinde açtığı asıl dava ile ; Taraflar arasında 16.10.2006 başlangıç tarihli, belirsiz süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin konusu olan kaplıca virane halinde olduğundan davacı tarafından 350.000 TL faydalı gider yapıldığını, davalının 26.03.2008 tarihinde ihtar çekerek sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, bunun üzerine davacının 11.09.2008 tarihinde kiracılık sıfatının tespiti davası açtığını, davalı Sağlık Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının karşı dava açarak sözleşmenin mevzuata uygun olmadığı gerekçesiyle geçersizliğini istediğini, mahkemece davacının davasının reddine, karşı davanın kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay'ca bozulduğunu, mahkemece bozmaya uyularak 31.01.2012 tarihli karar ile davacının kiracılık sıfatının tespitine, karşı davanın reddine karar verildiğini, bu kararın da Yargıtay'ca onanarak 23.11.2012 tarihinde kesinleştiğini, kiralananın 12.06.2009 tarihinde mühürlendiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yapılan faydalı masraf bedeli ile yoksun kalınan kar kaybı için 80.000 TL maddi zarar ile 30.000 TL manevi tazminat; 13.12.2013 tarihinde açtığı birleşen davada ise önceki davada kiracılık sıfatının tespitine ilişkin karar henüz verilmediğini, kiralananın kendisine 2013 yılı Mayıs ayında tekrar teslim edildiğini belirterek kiracılık sıfatının tespitine
karar verilen tarih olan 31.01.2012 tarihi ile işyerinin teslim edildiği Mayıs 2013 tarihleri arası fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yoksun kalınan kar, kiralananın kapalı kaldığı süre boyunca bakımsızlıktan zayi olan eşyalara ilişkin zarar olmak üzere 20.000 TL maddi tazminat ve 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, 17.12.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de asıl dava ve birleşen davada maddi tazminat ve gelir kaybı talebinin 100.000 TL olduğunu, buna göre talebin 346.576 TL arttırılarak toplam 446.576 TLnin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, geçerli bir kira sözleşmesi bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulüne, 326.576,00 TL'nin asıl dava tarihi olan 08.10.2009 tarihinden itibaren, 120.000,00 TL'nin ise kira sözleşmesinin fesih hususundaki muarazanın önlenmesi ve kiracılığın tespiti hususunda kararın onandığı 05.07.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline manevi tazminat istemlerinin ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, önceki hükmün davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 04.04.2016 tarih, 2015/3078 Esas, 2016/2658 Karar sayılı ilamı ile; Davacı kiracının, kiralananı 2013 yılı Mayıs ayında tekrar teslim aldığı ve henüz tahliye edilmeyip kiralananı işlettiğine göre faydalı imalat ve amortisman bedelini isteyemeyeceği; Öte yandan, bilirkişi raporunda davacının dört yıllık gelir kaybı 120.000 TL olarak belirlenmiş ise de yapılan piyasa araştırması ve değerlendirme sonucu dava konusu pansiyon dengi bir işletmenin yıllık ortalama yaklaşık 30.000 TL kar sağlayacağı gerekçe olarak gösterilmiş olup somut herhangi bir veriye dayanmadığı, bu durumda aynı özelliklere sahip benzer işletmelerin gelir–gider durumlarının vergi dairesi, termal işletmelere ilişkin esnaf odası, ticaret odası ve benzeri resmi kurumlardan araştırılıp davacının kiralananın mühürlendiği 12.06.2009 ile tekrar teslim alındığı Mayıs 2013 tarihleri arasında ne kadar kardan yoksun kaldığı somut verilerle belirlenip oluşacak sonuca göre karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkemece, asıl ve birleşen dosyadaki talepler yönünden birlikte olmak üzere manevi tazminat talebinin reddine, eşyalar için talep edilen maddi zarar yönünden davanın reddine, kar kaybı yönünden 403.811,56 TL' nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, temyiz eden davalının aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince ; Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamı öncesinde mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının dört yıllık gelir kaybı 120.000 TL olarak belirlenmiş ve bu rapor doğrultusunda davanın, gelir kaybına ilişkin 120.000 TL yönünden kabulüne karar verilmiş, bu karar sadece davalı tarafça temyiz edilmiş, bozma ilamına mahkeme uyduktan sonra yeni kararında ise 4 yıllık gelir kaybı olarak 403.811,56 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk kararı sadece davalı temyiz etmiş iken kar kaybına ilişkin ikinci verilen kararda ilk karardaki 120.000 TL'den fazla yeni hüküm kurulması yargılama ve temyizin temel ilkelerinden olan usuli kazanılmış hak kuralının çiğnenmesi mahiyetindedir.04.02.1959 tarih 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere bozma kararına mahkemece uyulmuş olması taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir. Bu hakkı ne mahkeme ne de temyiz mahkemesi halele uğratabilir. Çünkü, müktesep hakkın tanınması kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre bozma ilamında gösterildiği şekilde işlem yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulmalıdır.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Mahkemece, usuli kazanılmış hak kuralı bir yana bırakılarak temyiz eden davalı aleyhine olacak şekilde daha önce gelir kaybına ilişkin hükmedilen 120.000 TL' den daha fazla şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün davalı lehine BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
3. Hukuk Dairesi 2017/14929 E. , 2018/13098 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat