17. Hukuk Dairesi 2015/2974 E. , 2018/33 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

17. Hukuk Dairesi 2015/2974 E. , 2018/33 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki rücuen tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacı kurum sigortalısı olan Yasin Canayak'ın idaresindeki araca tam kusurlu olarak çarpmasıyla gerçekleşen kazada kurum sigortalısının yaralandığını, kazada yaralanıp çalışamayan sigortalılarına 2.090,28 TL. geçici işgöremezlik ödeneği ödediklerini, davalıların kurum zararından sorumlu olduklarını belirterek 2.090,28 TL'nin kurumun ödeme tarihi olan 11.04.2011'den işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili, davacı kurum tarafından ödenen geçici işgöremezlik tazminatının tedavi gideri kapsamında bulunduğunu ve bu giderlerden de davacı kurum sorumlu olduğundan, davacının rücu hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davalının maliki olduğu aracın dava dışı ....Turizm Şirketi'ne uzun süreli kiralandığını ve aracın 2005 yılından beri bu şirket tarafından kullanıldığını, davalının işleten sıfatı olmadığından zarardan sorumlu tutulamayacağını, diğer davalı sürücü ile aralarında istihdam ilişkisi de bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalı ... ve Axa Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın reddine; davalı ... hakkındaki davanın kabulü ile 2.090,28 TL'nin bu davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasında yaralanan sigortalısına geçici işgöremezlik tazminatı ödeyen davacı kurumun ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia olunan davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının ya da gerekçeli karar içeriğinde kabul edildiği bildirilen bir talebin hüküm fıkrasında yer almamasının, çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK'nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK'nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK'nun 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK'nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 02.07.2014 tarihli kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, davacı lehine hükmedilen tazminata, faiz işletilmesi yönünde bir ifadeye yer verilmediği halde; mahkeme gerekçeli kararının yazımında, kararın gerekçe kısmında, davacı kurum lehine hükmedilen tazminata, kurumun ödeme yaptığı
tarihten itibaren faiz işletilmesine karar verildiği belirtilmek suretiyle, kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 15.1.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2018 Yılı Kararları” sayfasına dön