3. Hukuk Dairesi 2018/1341 E. , 2018/9918 K.
'İçtihat Metni'
.......
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili, dava dilekçesi ile; davacıların desteğ.......11/06/2011 tarihinde davalıya ait olan, güvenlik önlemi alınmamış, kapı ve penceresi kilitsiz bina şeklindeki trafoya girdiğini, akıma kapıldığını, hayatını kaybettiğini; olayın meydana gelmesinde kurumun sorumlu olduğunu, çocuğun annesi, babası, kardeşleri olan davacıların büyük üzüntü yaşadıklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, baba için 1.000.00 TL maddi, 30.000.00 TL manevi, anne için 1.000.00 TL maddi, 30.000.00 TL manevi, kardeşleri.......için 10.000.00'er TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. ( müteselsil sorumluluk esasına göre talep edildiği, 3. kişilerin kusur olsa da:
Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; tüm kusurun vefat eden çocukta olduğunu, davalının sorumlu olmadığını belirterek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne,
davacı anne ve babanın talep etmiş olduğu maddi tazminatın 1.428,28 TL'sinin kabulüne, 571,72 TL'sinin reddine, kabul edilen tazminat miktarına olay tarihinden (11/06/2011) itibaren yasal faiz işletilerek davalıdan alınarak davacı anne ve babaya ödenmesine, vefat eden çocuk ağır kusurlu olduğundan manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 12/10/2015 tarihli 2014/19670 esas ve 2015/15490 karar sayılı ilamıyla;
“1- ..... Somut olayda mahkemece, elektrik mühendisi bilirkişinin katılımı ile yapılan keşif sonucu sunulan bilirkişi raporunda olay nedeni ile vefat edenin %80, davalı kurumun %20 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, itiraz üzerine alınan ve ...... öğretim üyesi
.....
iki bilirkişi ve bir avukat bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise; vefat edenin %10, çocuğu teşvik eden dava dışı kişinin %20, bakım ve denetim yapmayan davalı kurumun %70 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş; bu rapora da itiraz edildiğinden elektrik mühendisleri ve hukukçudan oluşan son bilirkişi raporunda ise; vefat edenin %60, çocuğu teşvik eden dava dışı kişinin %20, davalı kurumun %20 oranında kusurlu olduğu bildirilmiş, mahkemece son rapor doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.
........Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporu ile ....... öğretim üyesi olan bilirkişiler tarafından hazırlanan bilirkişi kurulu raporu arasında çelişki açık olup, mahkemece; daha önceki bilirkişiler dışında, konusunda uzman Üniversite öğretim üyelerinden oluşacak bilirkişi kurulundan, dosyadaki bilirkişi raporları arasındaki çelişkileri giderecek,itirazları karşılayacak, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, raporlar arasındaki çelişki ve taraf itirazları giderilmeden, itiraza uğrayan bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2- Ayrıca, TBK 56/2 madde hükmüne göre; ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir. 22.06.1986 gün ve 7/7 sayılı İBK da kusurun gerekmediği vurgulanmıştır. Fakat kusur, tazminatın belirlenmesinde gözetilecek bir unsurdur. Davacılar, davalının tam kusurlu bulunduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemenin hükmüne dayanak aldığı bilirkişi raporunda ise davalının %60 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. O halde mahkemece; maddi tazminattan desteğin kusur oranına göre indirim yapıldığına göre, manevi tazminattan da hak ve adalet ilkesine göre yapılacak indirim sonucu belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken, hukuki nitelendirme de yanılgıya düşülerek, vefat eden çocuk ağır kusurlu olduğundan bahisle manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı üzerine, ıslah dilekçesi dikkate alınarak kusur raporuna göre davalının %60 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; davacı ... için 7.291,42 TL, davacı ... için 16.402,76 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davacılar ... ve ... için 10.000,00 er TL, davacılar .......için 2.500,00 er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 11/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Uyuşmazlık, tehlike sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Yasasının 58/1.maddesi ( TBK md. 61/1) gereğince imal olunan bir şeyin sahibi o şeyin korunmasındaki kusurundan dolayı oluşan zararlardan kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince sorumludur. Enerji nakil hatları da maddede belirtilen imal olunan şey ( yapı) kapsamında olduğundan enerji nakil hattının sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
......
BK. m. 58'de öngörülen sorumluluğun söz konusu olması için, yapı eserinin yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gerekir. Anılan maddedeki sorumluluk kusura dayanmayan kusursuz sorumluluk hallerinden olup, yapı eseri sahibi ancak davacının kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru ve mücbir sebebin varlığının ispatı halinde sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, her türlü özen gösterilse, denetim ve gözetim görevi yerine getirilse, gerekli tüm tedbirler alınsa dahi, çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.
Bu sebeple, sorumluluğun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk gerçekleşmiş olacağından bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. ......
Birden çok kimsenin kusurları ile zarar vermeleri halinde B.K.nun 50, 51 ve 142. ( TBK md 162,163) maddelerine göre; zarara uğrayan, bu zararın tamamını müteselsil sorumluların hepsinden isteyebileceği gibi sadece bir veya birkaçından da isteyebilir.
Dosyanın incelenmesinde; hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporuna göre; dava dışı.......olayda %20 oranında, davalının olayda %60 oranında, müteveffanın olayda % 20 oranında kusurlu bulunduğu, mahkemece bilirkişi raporları doğrultusunda davalı için belirlenen kusur oranı nispetinde tazminata karar verilmiştir.
Oysa, BK.'nun 141.maddesinde borçlular arasındaki teselsülün koşulları düzenlemiştir. Müteselsil borçluluk, bir irade beyanı veya kanun hükmü dolayısı ile bir edimin birden ziyade borçlularından her birinin tamamını ifa etmekle yükümlü bulunduğu, alacaklının ise tamamını ancak bir defa elde etmek üzere edimi borçlulardan dilediği birinden talep etmeye yetkili olduğu ve borçlulardan birinin ifası veya ifa yerini tutan fiiliyle diğerlerinin bu oranda alacaklıya karşı borçtan kurtulacakları bir birlikte borçluluk halidir........ Buna göre borçlular arasındaki müteselsil sorumluluk halinde alacaklı taraf ( davacı ) zararın tamamını müteselsil sorumluların hepsinden isteyebileceği gibi sadece birisinden de dava yolu ile isteyebilir.
O halde; mahkemece, müteselsil sorumlulukta borçlulardan her birinin borcun tamamından sorumlu olduğu gözetilerek, anılan hükümler gereğince zarar miktarının tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, müteselsil sorumluluk esasları gözardı edilerek sadece kusur oranı nispetinde tazminata karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3-) 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 47. Maddesi (6098 satılı Türk Borçlar Yasası'nın 56/2.maddesi) gereğince hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına
.....
göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.
Dava konusu olayda, manevi tazminat yönünden; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, olayın niteliği, vehameti, davacılar üzerinde oluşturduğu elem ve ızdırabın fazla olması, günün ekonomik koşulları nazara alındığında manevi tazminat miktarı az olarak tayin olunduğu açıktır.
O halde; mahkemece, daha yüksek oranda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
4-) Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK'nın 176.maddesinde (HUMK.83.maddesi) ıslah; 'Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.' olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun müteakip 177.maddesinde (HUMK.84.maddesi) ise, ıslahın tahkikat bitinceye kadar kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen 'ıslah'ın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay'ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmıştır.
Yine; Yargıtay İçtihadı Birleştime Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.-2016/1 K.sayılı ilamı ile 'Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına' karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacılar vekili tarafından 20/02/2017 tarihli dilekçesiyle bozma ilamından sonra alınan bilirkişi raporuna göre ıslahla talep artışı yapıldığı, mahkemece ıslah dilekçesi dikkate alınarak karar verildiği görülmektedir.
O halde; mahkemece; davalı taraf lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hak ile bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları da göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davalı taraf lehine doğmuş olan kazanılmış usuli hak göz önüne alınmaksızın bozmadan sonra yapılan ıslaha göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
.....
SONUÇ: Yukarıda Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.......
3. Hukuk Dairesi 2018/1341 E. , 2018/9918 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 24 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 31 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 31 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat