20. Hukuk Dairesi 2016/13292 E. , 2019/2324 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

20. Hukuk Dairesi 2016/13292 E. , 2019/2324 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 08.10.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle müvekkilinin 1991 yılında satın alarak maliki bulunduğu ... ili, Merkez ilçesi, 7445 ada 7 nolu parselde kayıtlı bulunan taşınmazın ... Yönetimi tarafından açılan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/516 E. -2014/35 K. sayılı dava dosyası ile tapu kaydının iptal edildiğini, müvekkilinin tapu kaydına güvenerek taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını, tapu sicilinin doğru tutulmasını taahhüt eden Devletin müvekkilinin doğan zararından sorumlu bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tapu iptal kararının kesinleşme tarihi olan 09.09.2014 tarihi itibariyle taşınmazın rayiç değerinin bu tarihten itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, dava dilekçesinde harca esas miktarını 1000.-TL göstermiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; husumetin Hazineye düşmeyeceği, müvekkil idarenin sorumluluğu bulunmadığını, talep edilen zararın fahiş olduğunu, zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne, 171 bin 199.60.-TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, yörede 1966 yılında yapılan tapulama çalışmasında 66 nolu parselin tapu kaydı uygulanarak kargir ev ve samanlık niteliğiyle dava dışı 3. kişi adına tespit ve tescil edildiği, 1991 yılında imar uygulaması sonucu 949 m2 yüzölçümlü ve arsa nitelikli 7445 ada 7 parselin oluştuğu, davacının ise tazminata konu 7445 ada 7 parseli 12.09.1991 tarihinde satın alma yoluyla edindiği, satın alma tarihinde taşınmazın tapu kaydında bir şerh bulunmadığı, 07.02.1995 tarihinde “ ... alanı içinde kalmaktadır.” şerhi ile aynı tarihli 6831 sayılı Kanunun değişik 2. maddesine göre Hazine adına ... sınırları dışına çıkarılmıştır.” şerhi konulduğu, daha sonra ... Yönetimi tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/516-2014/35 E.K. sayılı kararıyla taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile ... vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, hükmün 09.09.2014 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 08.10.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar
görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Bu bilgiler ışığında, somut olaya bakıldığında, davacıya ait tapu kaydının ... içinde kaldığı gerekçesiyle iptal edildiği, her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu kütüğünün gerçek kişi adına oluşturulduğu, daha sonra satış yoluyla davacının malik olduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK'nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının zararının tazmini gerektiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak davacının tazminat hakkının kapsamını belirleyebilmek adına, tazminat istemine dayanak yapılan taşınmazla ilgili verilen tapu iptal kararının kesinleştiği tarih olan 09.09.2014 tarihi itibari ile arsa mı arazi mi vasfında olduğunun araştırılması, taşınmaz arazi vasfında ise gelir metodu yöntemi, arsa ise emsal metodu kullanılarak değerinin belirlenmesi gerekir.
Mahkemece taşınmazın vasfını belirlemeye yönelik yapılan araştırma yeterli değildir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3 E. - 1998/1 K. sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmaza ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye
başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazın değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Ne var ki mahkemece az yukarıda belirtilen şekilde yöntemince bir araştırma yapılmamış, tazminata konu taşınmaz, değerlendirme tarihindeki imar durumu, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, imr uygulaması görmüşse ... kesilip kesilmediği araştırılmaksızın arsa olarak kabul edilerek emsal incelemesi yapılmıştır. Yapılan emsal incelemesi de, emsal alınan taşınmazın bilirkişiler tarafından belirtilen satış tarihindeki satış akit tablosu getirtilmediğinden ve imar durumu ve emsal taşınmazdan ... kesilip kesilmediği araştırılmadığından denetlenememektedir.
Hal böyle olunca çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 09.09.2014 tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre 09.09.2014 tarihindeki gerçek değeri, 6754 sayılı Bilirkişilik Kanununun 11. maddesine uygun olarak yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle varsa üzerinde bulunan yapıların Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle tespit edilmeli, emsal satış yöntemine göre zarar belirlenecek ise taraflarca gösterilecek veya bilirkişi kurulu tarafından resen belirlenecek emsaller arasından, değerlendirme tarihine yakın zamanda, gerçek satışlara ait taşınmazların resmi satış tablosu getirtilmeli, imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, ... düşülmesi gerekip gerekmediği araştırılmalı, çekişmeli taşınmazın konumunun, emsal taşınmaz ve çevredeki yakın imar parselleri ile birlikte kroki üzerinde gösterildiği, denetime imkan veren rapor hazırlattırılmalı ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Ayrıca, davacı dava dilekçesinde 1000.-TL tazminat talep ettiği ve davasını ıslah etmediği, ıslah harcı da yatırmadığı halde mahkemece taleple bağlılık ilkesi aşılarak bilirkişi raporunda belirlenen değer olan 171.199,60.-TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/04/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön