22. Hukuk Dairesi 2016/19788 E. , 2019/18553 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı işverenlerin yüklendikleri... Geminbeli yol inşaatında 1999 tarihinde makine yağcısı olarak çalışmaya başladığını, 2002-2003 yılında askere gidip geldiğini, döndüğünde makine operatörü olarak yeniden çalışmaya başladığını, 24/07/2011 tarihine kadar aralıksız olarak çalışmaya devam ettiğini, iş sözleşmesinin hiçbir haklı sebep gösterilmeksizin sona erdirildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının davalı idare çalışanı olmadığını, yüklenici firma çalışanı olduğunu, kurumun ihale makamı olduğunu, davacı tarafından müvekkili idareye işçilik alacaklarının ödenmediğine ilişkin yapılmış bir başvuru bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şirket tarafından cevap dilekçesi ibraz edilmemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, belgelere tüm dosya kapsamına, temyiz nedenlerine ve özellikle davacının dava dilekçesinde davalı tarafı “T.C. ..., Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı-Karayolları Genel Müdürlüğü” olarak belirlediği, Karayolları Genel Müdürlüğü vekilince davanın takip edildiği ve temyiz talebinde bulunulduğu, buna rağmen gerekçeli karar başlığında davalı tarafın “..., Denzcilik ve Haberleşme Bakanlığı” olarak gösterilmesinin mahallinde düzeltilebilir maddi hata olduğunun anlaşılmasına göre; davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında ıslaha karşı zamanaşımı itirazının dikkate alınıp alınamayacağı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu 'eksik bir borç' haline dönüştürür ve 'alacağın dava edilebilme özelliği'ni ortadan kaldırır.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazına davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı itirazı geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı itirazına davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı itirazı dikkate alınmaz.
Somut olayda, davacı 10.07.2015 tarihinde davasını ıslah etmiştir. Islah dilekçesi davalı ... İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.’ne 20.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı şirket tarafından 27.07.2015 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı savunması ileri sürülmüştür. Bu savunma nedeniyle davalı şirket bakımından, dava dilekçesinde talep edilen miktarlar dışında 10.07.2010 öncesine ait asgari geçim indirimi alacağı, fazla çalışma, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı zamanaşımına uğrar. Mahkemece bu husus gözetilmeden hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında talep konusu alacaklara yürütülecek faizin başlangıç tarihi konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda, dava kısmi dava olarak açılmıştır. Dava dilekçesinde, her bir alacak kalemi için fesih tarihi olan 24.07.2011 tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi uygulanması talep edilmiş olup; ıslah dilekçesinde de arttırılan miktarlar dahil olmak üzere tüm alacak miktarlarına yine fesih tarihi olan 24.07.2011 tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi uygulanması talep edilmiştir. Mahkemece, tüm alacak kalemleri bakımından, dava ve ıslah tarihi dikkate alınmaksızın, 'talep gibi fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya verilmesine' şeklinde hüküm kurulmuş ise de, bu husus hatalıdır. Nitekim dava kısmi dava olarak açıldığından, kıdem tazminatı dışındaki alacakların dava dilekçesi ile talep edilen miktarlarına dava tarihinden, ıslah ile arttırılan miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, alacakların tümü için fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır.
Her ne kadar davacının dava ve ıslah dilekçesindeki talebi, tüm alacaklara en yüksek banka mevduat faizinin hükmedilmesi şeklinde ise de; ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları bakımından yasal faiz oranını aşmamak üzere en yüksek banka mevduat faizine; diğer alacaklar bakımından ise talep gibi en yüksek banka mevduat faizine hükmedilmesi gerekmektedir. Ancak buna göre, mahkemece tüm alacaklar bakımından yasal faize hükmedilmesi hatalı ise de, usuli kazanılmış hak ilkesi ve temyiz edenin sıfatı dikkate alındığında bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.
4-Öte yandan, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratacak şekilde mahkemece, kısa kararda davacının taleplerinin farklı türden olup hesaplama yöntemi, faiz türleri ve faiz başlangıçları farklı hükümlere bağlı olmasına rağmen, bu talepler ayrıştırılmadan tüm taleplerin tek miktar altında ve birlikte hüküm altına alınması da Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 ve 298. maddelerine aykırılık teşkil etmekte olup, yazılı biçimde çelişkili karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 09.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
22. Hukuk Dairesi 2016/19788 E. , 2019/18553 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 17 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 71 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 41 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 26 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 46 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 29 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 50 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 16 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 19 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat