22. Hukuk Dairesi 2017/45875 E. , 2020/7835 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

22. Hukuk Dairesi 2017/45875 E. , 2020/7835 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.06.2020 Perşembe günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı ... adına vekili Avukat ... geldi. Davalı ... ile karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; T. ... A.Ş. ... Şubesi Müdürü olan ... ile eşi olan ve aynı zamanda ... Şubesinde görev yapmakta iken 08/06/2010 tarihinde istifa eden ...’ın birlikte yapmış oldukları suiistimaller sonucu müvekkili bankanın zarara uğraması sonucu haklarında ihtiyati haciz kararı alınarak 300.223,05 TL üzerinden davalılar aleyhine icra takibine başlanıldığını, davalıların bankayı zarara uğratmaları nedeniyle haklarında ... Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldığını, yapılan icra takibine davalıların vekilleri aracılığı ile itiraz ederek takibin durmasına neden olduklarını, davalıların 300.223,05 TL bankayı zararı uğrattıkları banka kayıtları ile sabit olduğunu, davalıların yaptıkların icra takibine yaptıkları itirazın haksız ve mesnetsiz olduğunu öne sürerek davalıların yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına ve haksız ve kötü niyetli itiraz nedeniyle % 40 dan aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili; müvekkilinin davacı bankanın ... şubesinde müdür olarak görev yaptığını, daha sonra görevinden ayrıldığını, borçtan kaçınmak isteyen banka müşterilerinin soyut iddiaları nedeniyle müvekkil hakkında işlem yapıldığını, davacı bankanın müvekkilce zarara uğratılmasının söz konusu olmadığını; davalı ... vekili; müvekkilinin davacı bankanın ... Şubesinde portföy yöneticisi olarak çalıştığını, dava dilekçesinin soyut iddialar içerdiğini, bu iddialar nedeniyle müvekkil hakkında işlem yapıldığını, davacı bankanın müvekkilce zarara uğratılmasının söz konusu olmadığını savunarak ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre ve bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı gerekçe ile davanın kabulü ile itirazin iptaline ve takibin devamına karar vererek icra inkar tazminatı da hüküm altına alınmıştır.
Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ceza davasının bekletici mesele yapılıp yapılmayacağı ve ceza davasında verilen beraat kararının hukuk davasına etkisi noktasında toplanmaktadır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, dava tarihinde yürürlükte bulunan ... 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne göre, “Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.”
Aynı husus 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde de düzenlemektedir. Maddeye göre, “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.”
Görüldüğü üzere gerek ... 818 sayılı Kanun’un 53, gerekse 6098 sayılı Kanun'un 74. maddeleri uyarınca hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin medeni hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin şartlarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Maddenin açık hükmü uyarınca ve ayrıca hukuk ile ceza davalarının konuları, tarafları ve amaçları farklı olduğundan ceza mahkemesi kararları kural olarak hukuk mahkemesi için kesin hüküm oluşturmaz; hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir.
... 818 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verilmiştir. Madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamıyacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tesbit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tesbiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamıyacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda, ceza mahkemesi kararının kusurun varlığı ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda hukuk hakimini bağlamıyacağı kuşkusuzdur.
Ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir.
... 818 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasında ceza hakiminin, suçun sanık tarafından işlenmediğinin tespit olunması ya da suçun sübut bulmamış olması nedeniyle beraat kararı vermesi ile, sanığın kendisine yüklenen suçu işlediği yolunda kesin delil bulunmaması sebebiyle beraat kararı vermesi farklı sonuçlar doğurur.
Dosya içeriğine göre; ... Şubesi Müdürlüğü yapmış olan ... ile eski eşi ve aynı zamanda ... Şubesinde görev yapmış olan Kredi Servis Eski Yetkili Yardımcısı ...’ın çalıştıkları dönem içindeki bazı işlemlere ilişkin davacı bankayı zarara uğrattıkları iddiasıyla banka müfettişleri tarafından yapılan denetim sonucunda haklarında suç duyurusunda bulunulmuş olup ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/17 esas sayılı dava dosyası ile bu kişiler aleyhine ceza yargılamasına başlanılmıştır. Sözü geçen ceza davası halen derdest olup Mahkemece ceza davasının kesinleşmesi beklenmeden eldeki davanın karara çıkarıldığı görülmektedir. Maddi gerçeğin resen ceza hakimince ortaya çıkarılması ilkesi gereğince ceza hakimince belirlenen maddi olayın hukuk hakimini bağlayacağı dikkate alındığında öncelikle ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiği açıktır
Bu sebeple öncelikle ceza davası bekletici mesele yapılmalı, ceza davasının kesinleşmesinden sonra bu dava ve bu davada hükme esas alınan bilirkişi raporu, banka teftiş raporu, davalıların görev tanımları, yetki ve sorumluluklarını gösterir belgelerin birlikte irdelenmeli, bu nedenle bankacılık mevzuatı ve teamülleri konusunda uzman bilirkişi heyetinden (özellikle banka teftiş ve denetimlerinde uzman bilirkişilerin de aralarında bulunduğu bilirkişi heyeti) rapor alınarak davalıların bankacılık mevzuatına aykırı işlemleri olup olmadığı, bankanın uğradığı zarar, bankanın uğradığı zararın oluşumunda davalılara atfı kabil kusur bulunup bulunmadığı, davacı bankanın ya da dava dışı ...ve ... firmalarının zararının oluşumunda yada artmasında kusuru bulunup bulunmadığı, kusur varsa davacı bankaya karşı her bir davalının sorumlu olduğu miktarlar netleştirilmeli, dosyada aldırılan rapor ile ceza dosyasındaki rapor arasındaki farlılıklar irdelenmeli tüm deliller yeniden bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre karar verilmelidir.
2-Kabule göre de; takibe konu olan alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden likit bir alacaktan bahsedilmesi mümkün olmadığından icra inkar tazminat isteğinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre, davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davalı ... yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön