1. Hukuk Dairesi 2016/10527 E. , 2019/5851 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/10527 E. , 2019/5851 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar ile 21.04.2016 tarihli ek karar, davalı tarafından adli yardım ve yasal süre içerisinde duruşma istekli ve davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.11.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil davalı ... ile diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, davalının taşınmazların bir kısmını kamulaştırma ve satış yoluyla elinden çıkardığını, ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırılmayan kısmında ... ada ... parsel sayılı taşınmazın oluştuğunu, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan satış işlemlerinin mirastan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis, ... parsel sayılı taşınmaz dolayısıyla davalının aldığı kamulaştırma bedelinin miras payları oranında yasal faiziyle tahsilini, mümkün olmazsa dava tarihi itibariyle taşınmazın değeri üzerinden yasal faiziyle tahsilini istemişler, 5.10.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davalının elinde kalan tapu kayıtları yönünden miras payları oranında tapu iptali ve tescil, ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedeli ile davalı tarafından ... parsel sayılı taşınmazın 3. kişiye devredilen kısmının dava tarihindeki değerinin tespiti ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini istemişlerdir.
Davalı, temliklerin muvazaalı olmadığını, semenin para yerine emek de olabileceğini, mirasbırakandan mirasçılarına intikal eden başkaca taşınmazlar bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu ancak usul ekonomisi gereğince davacıların terditli isteklerinin kabulünün gerektiği gerekçesiyle tüm taşınmazlar yönünden tazminata karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki adli yardım, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.(...334 – 340. md.) 6100 sayılı HMK'nun 336. maddesine göre adli yardımın, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden isteneceği, Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebinin ise bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılacağı düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un adli yardım talebinin incelenmesi başlıklı 337.maddesinde mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği düzenlenmiş, 11.04.2013 gün ve 6459 sayılı Kanun’un 23.maddesi ile eklenen cümle ile de, talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı, adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtileceği düzenlemesi getirilmiştir.
Yine, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonunda adli yardım talebi hakkında verilen kararlara karşı itiraz yasa yoluna gidilebileceği buna göre adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebileceği, kararına itiraz edilen mahkemenin, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye göndereceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı düzenlenmiştir.
Ayrıca, 6100 sayılı HMK'nin 337/son maddesinde adli yardımın daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamayacağı da hüküm altına alınmıştır.
Adli yardım ancak derdest olan bir davada asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden Kanun yollarına başvuru sırasında ise bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan istenebilecektir. Bir diğer deyişle esas hakkında verilen karar kesinleştikten sonra artık kesinleşen dosyada adli yardım talep edebilmek imkânı bulunmamaktadır. (Y.HGK'nin 14.06.2013 gün ve 2013/19-1017 E, 2013/832 K. sayılı ilamı)
Somut olayda, talepte bulunan davalının yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı ve adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmış olmakla (HMK'nin m.336/2) adli yardım talebinin kabulüne ve mahkemece, davalının adli yardım isteğinin reddine ilişkin olarak verilen 21.04.2016 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verildi. İşin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...'ın çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki ... payından ... payını kendi üzerinde bırakıp geriye kalan ... payını 24.08.2007 tarihinde, ... parsel sayılı taşınmazdaki ... payından ... payını kendi üzerinde bırakıp geriye kalan ... payını da 03.04.2009 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, ... parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 04.04.2014 tarihinde kamulaştırıldığı, davalıya taşınmazdaki mirasbırakandan aldığı ... pay karşılığında 209.220,00 TL kamulaştırma bedelinin ödendiği, taşınmazın kamulaştırılmayan kısmının ... ada ... parsel numarasını aldığı ve davalının bu taşınmazda ... paydaş olduğu, 1940 doğumlu mirasbırakanın 04.03.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak çocukları, davanın tarafları ile dava dışı ..., ..., ..., ... ve ...'in kaldığı kayden sabittir.
Bilindiği üzere uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 190. maddesinde, 'İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.' 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, 'Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.' şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, öncelikle dava konusu ... ve ... parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının tüm tedavülleri ile birlikte (geldi ve gittisiyle) dosya içerisine getirtilmesi, mirasbırakana ait başkaca taşınmazların olup olmadığının araştırılması, tanıkların yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek dinlenmesi, mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerin saptanması, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın gerçek niyetinin duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Ayrıca, terditli davalarda öncelikle asıl talebin, mümkün olmadığı takdirde terditli talebin incelenmesi gerekirken usul ekonomisi ilkesi yanlış değerlendirilmek suretiyle talebin tamamı yönünden tazminata hükmedilesi doğru değildir.
Kabule göre de, ... parsel sayılı taşınmazın davalının elinde kalan kısmının bedelinin iki kez tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.
Tarafların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davacılar vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.11.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön