1. Hukuk Dairesi 2016/16763 E. , 2020/1706 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

1. Hukuk Dairesi 2016/16763 E. , 2020/1706 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ



Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü

-KARAR-

Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
Davacı, 37 ve 33 parsel sayılı taşınmazların... Vakfından olduklarını, taşınmazların mutasarrıfları olan .......'nin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazın Hazine adına tescil edildiğini, tescilin yolsuz olduğunu, Vakıflar Kanununun 17. maddesi uyarınca taşınmazların vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 24 ada 37 parsel sayılı taşınmazın eski 24 ada 8 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluştuğunu, taşınmazın Toman ... adına kayıtlı iken ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.04.1969 tarih, 1967/431E. ve 1969/197K. sayılı ilamı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, 23 ada 33 parsel sayılı taşınmazın da Abdullah oğlu... adına kayıtlı iken ...Sulh Hukuk Makemesinin 08.07.1968 tarih, 1965/147E. ve 1968/426K. sayılı ilamı ile Hazine adına tescil edildiğini, vakıf şerhi olmasının taşınmazın vakfa ait olduğunu göstermediğini, vakfın nevinin araştırılması gerektiğini, taşınmazın Vakıflar Kanunun yürürlük tarihinden önce Hazine adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece “Somut olayda, çekişmeli taşınmazların 2888 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 24.9.1983 tarihinden önce hazine adına tescil edilmiş oldukları kayden sabittir. Hal böyle olunca, yukarıda özetlenen yasal düzenlemeler gereği çekişme konusu taşınmazların 24.09.1983 tarihinden önce Hazine adına tescil edildikleri gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişme konusu 33 parsel parsel sayılı taşınmazın 01.11.1950 tarihli kadastro tespit tutanağında 18 Haziran 327 tarihli tapu kaydında maliki görünen.. nerede olduğu ve ölü mü olduğunun bilinemediği, vergide de Haremağası... adına kayıtlı olduğu belirtilerek karar verilmek üzere komisyona sunulduğu, Komisyonun da 28.12.1950 tarihinde taşınmazın Abdullah oğlu... adına tesciline, onun da hayat mematı meçhul olduğundan keyfiyetin defterdarlığa bildirilmesine karar verdiği ve 18 Haziran 327 tarihli tapu kaydında da Haremeyne mülhak göksuda Saliha Sultan vakfından bir kıta arsa diye belirtildiği, tespitin 16.10.1951 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 25.08.1969 tarihinde intikalen Hazine’ye devredildiği, çekişme konusu 37 parsel sayılı taşınmazın geldisinin eski 24 ada 8 parsel sayılı taşınmaz olduğu ve onun da 28.03.1951 tarihli kadastro tutanağında gayrimenkulün 1/20 hisseye mukabil müstakillenan ...’nin uhdesinde iken bila varis öldüğü mahallen yapılan tahkikat ve bilirkişilerin beyan ve ifadelerinden anlaşılmış olduğu ve bu parselin 1/20 hisseye mukabil tam olarak Toman ... namına tesbiti muvafık ise de mumaileyhin bila varis öldüğünden bir kere de vakıflar müdürlüğünden sorularak ona göre gereğinin komisyonca yapılması muvafık olacağı belirtilerek karar verilmek üzere komisyona sunulduğu, komisyonunda 16.04.1951 tarihinde bu parselin maliki Toman ... 7 Nisan 327 tarihli ve 72 sayılı tapu kaydı ile arsanın 1/20 hissesine sahip olarak görünmekte ise de bu garimenkulün kayden şayi ve mahallen mütakil yerlerden bulunduğu posta tahdit ve beyanından anlaşılmış ve kendisinin bila varis öldüğü keza posta beyanından anlaşılmakla keyfiyetin defterdarlık ve vakıflar müdürlüğüne yazılmasına ve Toman ...’nin ölmüş olduğunun da beyanlarda gösterilmesine karar verdiği, 7 Nisan 327 tarihli ve 72 sayılı tapu kaydında bir kıta arsanın 1/20 hissesinin Saliha Sultan Vakfından Mukataalı olduğunun belirtildiği, tespitin 16.10.1951 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 01.06.1970 tarihinde Hazine’ye intikal ettiği, 08.01.1976 tarihinde de hükmen ifraz edilerek 37 parselin oluştuğu ve Hazine adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere mutasarrıf iken malik olan kişilerin mirasçı bırakmadan ölmeleri üzerine taşınmazları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 501. (eski Medeni Kanun'un 448.maddesi) maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazineye kalır. Ancak, yasa koyucu öncesi vakıf olan taşınmazların vakfına (aslına)dönmesini daha uygun görmüş,bazı ayrıcalıklar dışında, Hazineye intikal yolunu kapatmak istemiştir. İşte bu nedenle 22.9.1983 tarihli 2888 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 2762 sayılı Yasanın 29. maddesini değiştirip ayrıca ikinci bir fıkra ekliyerek TMK'nûn 501.maddesinin Hazinenin mirascı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmış ' mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği' kuralını getirmiştir. Yukarıda belirtilen yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 2888 sayılı Yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 sayılı Vakıflar Kanunu 27.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 sayılı Yasanın 80. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve yeni 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi ile “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur. Ancak, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi için de taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı
bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malının kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiği ve mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığı söylenemez. Anılan Yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak veya yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Öte yandan, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 gün 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez tememlerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Somut olayda, yukarıda açıklanan yasal düzenlenmeler karşısında 33 parsel sayılı aslı vakıf olan taşınmazın mülkiyetinin mutasarrıfı Abdullah oğlu...’e ve 37 parsel sayılı aslı vakıf olan taşınmazın mülkiyetinin mutasarrıfı ...’ye geçtiğini söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, taşınmazların mülkiyeti mutasarrıflarına geçmediğinden son mirasçı sıfatıyla taşınmazların Hazineye intikalleri de mümkün değildir. Dairenin 12.11.2012 günlü bozma kararında mülkiyetin mutasarrıfına geçme şartı gerçekleşmediği halde taşınmazların 24.09.1983 tarihinden önce Hazine adına tescil edilmesi nedeniyle Hazinenin hak sahini olacağının kabul edilmiş olması maddi yanılgıya dayalıdır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken maddi yanılgıya dayalı bozma ilamına dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 09.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.









Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön