8. Hukuk Dairesi 2018/14940 E. , 2019/113 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

8. Hukuk Dairesi 2018/14940 E. , 2019/113 K.

'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Dernek(Menfi Tespit)

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 03.07.2018 tarihli ve 2017/17182 Esas, 2018/14825 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davalı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünü
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı Derneğin, dava dışı ...A.Ş ... Şubesinden 10.01.2014 tarihinde 120.000,00 TL genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesine o dönem derneğin yönetim kurulu üyesi olan davalı ...'nun müteselsil kefil sıfatı ile kefil olduğu, kefil sıfatı ile ödenen 105.539,21 TL asıl alacak ve 964,51 TL işlemiş faizin davacı Dernekten tahsili için 16.07.2014 tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, süresinde itiraz edilmediği için takibin kesinleştiği ileri sürülerek takip talebinde talep edilen miktar için davalıya borçlu olunmadığının tespitini istemiştir.
Mahkemece, Dernek adına kredi kullandırıldığı ve Dernek tarafından ödenmeyen borcun davalı tarafından ödendiği kabul edilmiş, ancak dernek yönetim kurulunun Dernek Tüzüğünde verilen yetki ve salahiyeti aşarak borçlanma yapamayacağı bu sebeple aynı zamanda borçlanmayı yapan yönetim kurulu üyesi olan davalının yaptığı ödeme nedeni ile dernek tüzel kişiliğinden talepte bulunamayacağı gerekçesi ile davanın kabulü ile davacı Derneğin, davalıya borçlu olmadığının tespitine dair karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce verilen onama kararının davalı vekili tarafından düzeltilmesi istenildiğinden dosya yeniden incelenmiştir.
Dava, 2004 sayılı İcra Ve İflas Kanunu'nun 72.maddesi kapsamında kesinleşen icra takibinden sonra açılan, davacı Derneğin kullandığı krediye kefil olup bu sıfatla ödeme yapan ve borçlanma tarihinde derneğin yönetim kurulu üyesi olan davalıya davacı Derneğin borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik menfi tespit davasıdır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 58.maddesine göre her derneğin bir tüzüğünün bulunduğu, bu tüzüğün kanunun emredici hükümlerine aykırı olamayacağı, tüzükte derneğin gelir kaynaklarının gösterilmesinin zorunlu olduğu, tüzükte düzenlenmeyen konularda kanun hükümlerinin uygulanacağı, 5253 sayılı Dernekler Kanunun 4.maddesi gereği ise Dernek Tüzüğünde derneğin borçlanma usullerinin gösterilmesinin zorunlu olduğu düzenlenmiştir.
TMK'nin 85. maddesi gereği dernek yönetim kurulunun derneğin yürütme ve temsil organı olduğu, bu görevini kanuna ve dernek tüzüğüne uygun olarak yerine getireceği ifade edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davaya konu kredi sözleşmesinin imzalandığı dönemde davalı ...'un, davacı Derneğin yönetim kurulu üyesi olduğu, kredi sözleşmelerini kefil sıfatı ile ile imzaladığı, dava dışı bankanın borcu asıl borçlu Dernekten tahsil edemeyince kefilden tahsili yoluna başvurduğu ve takip talebinde gösterilen miktarın davalı tarafından ödendiği, Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere kullanılan kredinin davacı Derneğin hesaplarına girdiği, ancak kredi çekilmesine dair yönetim kurulu kararı ile kredi sözleşmesi tarihi itibari ile Dernekler Kanunu'nun 4. maddesi gereği Dernek Tüzüğünde gösterilmesinin zorunlu olduğu derneğin borçlanma usulü hakkında hüküm bulunmadığı, bu yönde genel kurul tarafından da yönetim kuruluna yetki verilmediği, Dernek yönetimi değiştikten sonra 25.05.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile dernek tüzüğünün değiştirildiği, bu değişiklik ile Tüzüğün 19.maddesinde Derneğin amacını gerçekleştirmek ve faaliyetlerini yürütebilmek için yönetim kurulu kararı ile borçlanma yapılabileceğinin düzenlendiği, daha sonra da eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Şimdi bu nokta da 'dürüst davranma' ve 'hakkın kötüye kullanımı' ilkeleri üzerinde durulması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre dürüstlük, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Bu kural, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlaklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekalı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (DURAL, M. / SARI, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).
Diğer bir anlatımla dürüst davranma “bir hak sahibinin hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi yani dürüst, namuslu, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır.
Bir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar verilmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturur. TMK’nin 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Türk Medeni Kanunu'na göre dürüstlük kuralları verir. Bunun yanında ayrıca hak sahibinin başkasını ızrar kastıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan başkasına zarar vermek kastı değil, hakkın dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.nin 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 gün ve 1983/3 E., 1984/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hâkime özel ve istinaî hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme imkânını sağlamaktır.
Davacı Dernek tüzel kişiliğinin eldeki davayı açarak ulaşmak istediği netice kendi hesaplarına giren ve kendisinden tahsil edilemeyen kullandığı paranın, kredi sözleşmesinde kefil sıfatı ile imzası bulunan dönemin yönetim kurulu üyesi davalıdan tahsil edilmesi davalının da dernek aleyhine takip başlatmasından dolayı borçlu olmadığının tespiti yönünde karar almaktır. Davanın dayanağını ise Dernek Tüzüğünde 25.05.2014 tarihinde yapılan değişiklik ile 19.maddesinde derneğin amacını gerçekleştirmek ve faaliyetlerini yürütebilmek için yönetim kurulu kararı ile borçlanma yapılabileceği düzenlemesinin borçlanma tarihi itibari ile Tüzükte bulunmamasına dayandırılmaktadır. Öncelikle, banka aracılığı ile kullanılan kredinin dernek hesaplarına girdiği, derneğin kredinin geri ödemesini yapmaması veya yapamaması sebebi ile kefil sıfatı ile davalıdan bu tahsil edilemeyen miktarı tahsil ettiği, davacı Derneğin, borçlu olmadığının tespitini iddia ettiği miktar kadar davalı aleyhine sebepsiz zenginleştiği sabit olup, Dernek Tüzüğündeki boşluktan yararlanarak eldeki davanın açılmasının hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerektiği anlaşıldığından onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 03.07.2018 tarihli ve 2017/17182 Esas, 2018/14825 Karar sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'un 442/1 maddesi gereğince aynı mahkeme ilamı ile ilgili bir defadan fazla karar düzeltme isteğinde bulunulamayacağından ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine 08.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön