9. Hukuk Dairesi 2017/11871 E. , 2018/14079 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
9. Hukuk Dairesi 2017/11871 E. , 2018/14079 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacılar vekili, müvekkillerin murisinin 17/05/2005 tarihinden 12/06/2012 tarihine kadar davalı kuruma bağlı çeşitli taşeron firmalarda çalıştığını, 12/06/2012 tarihinde vefatı ile iş akdinin sona erdiğini, en son davalı kurum ... Devlet Hastanesi ile... Temizlik,... Temizlik, ... Temizlik ortak girişimi arasında imzalanan sözleşme ile bu ortak girişimde temizlik personeli olarak çalıştığını, muris işçinin çalıştığı sürece hiç yıllık izin kullanmadığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, her nekadar davacıların kurumlarını davalı olarak göstermiş iseler de murislerinin müvekkil idare tarafından açılan temizlik ihalesi neticesinde sözleşme imzalayarak çeşitli firmalarda işçi olarak çalıştığını, bahse konu alacak davasının davacı ile dava dışı şirketler arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkil kurumun davaya konu iş sözleşmesinde taraf olmadığı gibi sorumluluğunun da bulunmadığını, bu nedenle husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davanın işçinin iş vereni olan firmalara yöneltilmesi gerektiğini ve davanın bu firmalara ihbar olunmasını, kamu kurum ve kuruluşlarının ihaleye vermek suretiyle yaptıkları işlerde kıdeme dayalı işçilik hakları yönünden sorumluluklarının bulunmadığını, her türlü yasal hak ve tazminatlarını yüklenici firmanın karşılacağını, davalı kurum ile dava dışı şirketler arasındaki sözleşmenin idareye tanınan denetim ve kontrol yetkisi olduğunu, bunun dışında her hangi bir hukuki durumu değiştirmeyeceğini, muris işçinin işe giriş tarihinin 04/01/2008 - 31/12/2010 tarihinde arasında ... Şti.nden çalıştığını, 01/01/2011 tarihinden itibaren ise... Şti. -... İlaç ...Şti. ve ... Şti. ortak girişimi bünyesinde çalışmakta iken 12/06/2012 tarihinde vefat ettiğini ve işten çıkış bildirgesinin düzenlendiğini, kıdem tazminatının belirsiz alacak davası açılamayacağını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacıların murisinin ... tahsis dosyasında mevcut belgelerden 17.05.2005 tarihinde 1004889 sicil numaralı ... Yem. .... Tic. Ltd. Şti. ünvanlı işyerinden giriş bildirgesi verilerek çalışmaya başladığı giriş bildirgesinde işyeri adresinin ... ... Devlet Hastanesi olduğu işe giriş tarihinden vefat tarihine kadar hizmet döküm belgelerinde aralıksız çalıştığı, davacının ... Devlet Hastanesinde temizlik görevlisi olarak çalışması sebebiyle 4857 sayılı Kanunun 2/6. maddesi ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre, asıl işverenin davalı ... olduğu, davacıların murisinin işçilik alacaklarından sorumlu olduğu, davacıların murisinin çeşitli şirketi tarafından sigorta bildirimlerinin yapıldığı, davacıların murisinin vefatı nedeniyle iş akdinin sona erdiği, toplam alt işverenler nezdinde aralıksız çalışmasının 7 yıl 26 gün olduğu, yıllık izinlerini kullandığına dair davalı tarafından belge sunulmadığı davalı davacının murisinin işçilik alacaklarından alt işverenlerle birlikte sorumlu olduğundan bilirkişi raporunda hesaplanan alacak kalemleri yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HMK.’un 298/2 (HUMK. nun 382) maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır.
Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir.
Somut uyuşmazlıkta, giydirilmiş brüt üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti kısa kararda “net” olarak gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise “brüt” olarak belirtilmek sureti ile kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu durum, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulunun 10.4.1992 günlü ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı kararına ve HUMK. nun 388, HMK.un 297,298 ve 321. maddelerine aykırı olup hatalıdır.
3-Yıllık izin ücreti çıplak brüt ücret üzerinden hesaplanmalıdır. Giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplanması hatalıdır.
4-Çalışma olgusunu, bunu ileri süren işçi ispatlamalıdır.
Hükme esas hizmet süresi bakımından, bilirkişi raporunda davacının çalıştığı hizmet döküm cetvelinde görünen iş yerlerinin davalı ile ilgisinin tespiti için 17/05/2005-04/01/2008 tarihleri arası hizmet süresi için bir kısım belgelerin celbi gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporundan sonra celbedilen bir kısım ... belgelerine göre bu iş yerlerinin tamamının davalı ile ilgisi net olarak dosya kapsamında saptanamamaktadır.
Yapılması gereken iş, davalının cevap dilekçesinde açıkça reddettiği 17/05/2005- 04/01/2008 tarihleri arasında davacının hizmet dökümüne göre çalıştığı belirlenen iş yerleri, bu işyerlerinin davalı ile ilgisi, davacının bu dönemde hangi tarihler arasında davalıda çalıştığı davacı asıl bizzat celbedilerek sorulmalı, dosyada halihazırda mevcut ... kayıtlarında bu işyerlerinden bir kısmının “Devlet hastanesi”, “... Devlet hastanesi” şeklinde belirtildiği de gözetilerek, taraf vekillerine 17/05/2005-04/01/2008 tarihleri arasında davacının hizmet dökümüne göre çalıştığı belirlenen -... belgesinde Devlet hastanesi olduğu belirtilsin veya belirtilmesin- tüm iş yerleri açıklatılmalı, ...'ndan, davalı kurumdan ve davacıdan bu işyerleri ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve bu işyerlerinin davalı ile ilgisi olup olmadığını gösteren tüm belgleer celbedilmeli, varsa sair ilgili kurum ve kuruluşlarda gereken belgeler celbedilmeli, davalıdan 17/05/2005 - 04/01/2008 tarihleri arasında hizmet alımı yaptığı alt işverenler sorularak bu alt işverenlerden gerekirse davacının kendilerinde çalışıp çalışmadığı, çalıştı ise ne iş yaptığı, hangi asıl işverenin işinde çalıştığı gibi hususlar ve iş yeri özlük dosyasının tüm içeriği ile birlikte gönderilmesi istenmeli, neticeten belirtilen tarih aralığında davalı ile davacının hizmet dökümünde çalıştığı görünen işyerleri arasında ilişki olup olmadığı saptanarak hükme esas hizmet süresi yeniden değerlendirilerek sonuca gidilmeli, belirlenecek hizmet süresinden talebe konu alacakların nasıl etkilendiği de ayrıca ele alınmalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı isteminin özeti:
Davacılar vekili, müvekkillerin murisinin 17/05/2005 tarihinden 12/06/2012 tarihine kadar davalı kuruma bağlı çeşitli taşeron firmalarda çalıştığını, 12/06/2012 tarihinde vefatı ile iş akdinin sona erdiğini, en son davalı kurum ... Devlet Hastanesi ile... Temizlik,... Temizlik, ... Temizlik ortak girişimi arasında imzalanan sözleşme ile bu ortak girişimde temizlik personeli olarak çalıştığını, muris işçinin çalıştığı sürece hiç yıllık izin kullanmadığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, her nekadar davacıların kurumlarını davalı olarak göstermiş iseler de murislerinin müvekkil idare tarafından açılan temizlik ihalesi neticesinde sözleşme imzalayarak çeşitli firmalarda işçi olarak çalıştığını, bahse konu alacak davasının davacı ile dava dışı şirketler arasındaki iş sözleşmesinden kaynaklandığını, müvekkil kurumun davaya konu iş sözleşmesinde taraf olmadığı gibi sorumluluğunun da bulunmadığını, bu nedenle husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davanın işçinin iş vereni olan firmalara yöneltilmesi gerektiğini ve davanın bu firmalara ihbar olunmasını, kamu kurum ve kuruluşlarının ihaleye vermek suretiyle yaptıkları işlerde kıdeme dayalı işçilik hakları yönünden sorumluluklarının bulunmadığını, her türlü yasal hak ve tazminatlarını yüklenici firmanın karşılacağını, davalı kurum ile dava dışı şirketler arasındaki sözleşmenin idareye tanınan denetim ve kontrol yetkisi olduğunu, bunun dışında her hangi bir hukuki durumu değiştirmeyeceğini, muris işçinin işe giriş tarihinin 04/01/2008 - 31/12/2010 tarihinde arasında ... Şti.nden çalıştığını, 01/01/2011 tarihinden itibaren ise... Şti. -... İlaç ...Şti. ve ... Şti. ortak girişimi bünyesinde çalışmakta iken 12/06/2012 tarihinde vefat ettiğini ve işten çıkış bildirgesinin düzenlendiğini, kıdem tazminatının belirsiz alacak davası açılamayacağını, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacıların murisinin ... tahsis dosyasında mevcut belgelerden 17.05.2005 tarihinde 1004889 sicil numaralı ... Yem. .... Tic. Ltd. Şti. ünvanlı işyerinden giriş bildirgesi verilerek çalışmaya başladığı giriş bildirgesinde işyeri adresinin ... ... Devlet Hastanesi olduğu işe giriş tarihinden vefat tarihine kadar hizmet döküm belgelerinde aralıksız çalıştığı, davacının ... Devlet Hastanesinde temizlik görevlisi olarak çalışması sebebiyle 4857 sayılı Kanunun 2/6. maddesi ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre, asıl işverenin davalı ... olduğu, davacıların murisinin işçilik alacaklarından sorumlu olduğu, davacıların murisinin çeşitli şirketi tarafından sigorta bildirimlerinin yapıldığı, davacıların murisinin vefatı nedeniyle iş akdinin sona erdiği, toplam alt işverenler nezdinde aralıksız çalışmasının 7 yıl 26 gün olduğu, yıllık izinlerini kullandığına dair davalı tarafından belge sunulmadığı davalı davacının murisinin işçilik alacaklarından alt işverenlerle birlikte sorumlu olduğundan bilirkişi raporunda hesaplanan alacak kalemleri yönünden davanın kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK.nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen;
“Hüküm
MADDE 321- (1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.
(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK.nun 297. maddesindeki unsurlardır. Madde gerekçesinde tefhimin hüküm özetinin yazdırılması olduğu açıklanmıştır.
Bu nedenlerle basit yargılamada da tefhim edilecek hüküm HMK.nun 297/2. maddesindeki unsurları taşımakla birlikte HMK.nun 321. maddesi uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Ancak Mahkemelerin iş yoğunluğu ve buna bağlı olarak duruşma dosyalarının çokluğu nedeni ile gerekçenin duruşmada yazdırılamaması halinde gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.
Bu yasal şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Halen yürürlükte olan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı kanun yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Taraflar hükmün tefhiminin HMK.nun 297/2. maddesinde sayılan unsurları taşımaması halinde hak ve borçlarını bilemeyeceklerinden temyiz süresini kaçırmamak, hak kaybına uğramamak için kararı gereksiz yere temyiz etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Bu nedenlerle hükmün tefhimi sırasında HMK.nun 297/2. maddesinde belirtildiği üzere “taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HMK.’un 298/2 (HUMK. nun 382) maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması, tefhim edilen kısa karara aykırı olmaması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Asıl olan tefhim edilen kısa karardır.
Gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması, çelişki yaratır ve gerekçeli kararın yok hükmünde olduğu anlamına gelir. Belirtmek gerekir ki, kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Kararı gereğince bozma nedenidir.
Somut uyuşmazlıkta, giydirilmiş brüt üzerinden hesaplanan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti kısa kararda “net” olarak gerekçeli kararın hüküm fıkrasında ise “brüt” olarak belirtilmek sureti ile kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.
Bu durum, Yargıtay İçtihadı Büyük Genel Kurulunun 10.4.1992 günlü ve 1991/7 Esas, 1992/4 sayılı kararına ve HUMK. nun 388, HMK.un 297,298 ve 321. maddelerine aykırı olup hatalıdır.
3-Yıllık izin ücreti çıplak brüt ücret üzerinden hesaplanmalıdır. Giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplanması hatalıdır.
4-Çalışma olgusunu, bunu ileri süren işçi ispatlamalıdır.
Hükme esas hizmet süresi bakımından, bilirkişi raporunda davacının çalıştığı hizmet döküm cetvelinde görünen iş yerlerinin davalı ile ilgisinin tespiti için 17/05/2005-04/01/2008 tarihleri arası hizmet süresi için bir kısım belgelerin celbi gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişi raporundan sonra celbedilen bir kısım ... belgelerine göre bu iş yerlerinin tamamının davalı ile ilgisi net olarak dosya kapsamında saptanamamaktadır.
Yapılması gereken iş, davalının cevap dilekçesinde açıkça reddettiği 17/05/2005- 04/01/2008 tarihleri arasında davacının hizmet dökümüne göre çalıştığı belirlenen iş yerleri, bu işyerlerinin davalı ile ilgisi, davacının bu dönemde hangi tarihler arasında davalıda çalıştığı davacı asıl bizzat celbedilerek sorulmalı, dosyada halihazırda mevcut ... kayıtlarında bu işyerlerinden bir kısmının “Devlet hastanesi”, “... Devlet hastanesi” şeklinde belirtildiği de gözetilerek, taraf vekillerine 17/05/2005-04/01/2008 tarihleri arasında davacının hizmet dökümüne göre çalıştığı belirlenen -... belgesinde Devlet hastanesi olduğu belirtilsin veya belirtilmesin- tüm iş yerleri açıklatılmalı, ...'ndan, davalı kurumdan ve davacıdan bu işyerleri ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve bu işyerlerinin davalı ile ilgisi olup olmadığını gösteren tüm belgleer celbedilmeli, varsa sair ilgili kurum ve kuruluşlarda gereken belgeler celbedilmeli, davalıdan 17/05/2005 - 04/01/2008 tarihleri arasında hizmet alımı yaptığı alt işverenler sorularak bu alt işverenlerden gerekirse davacının kendilerinde çalışıp çalışmadığı, çalıştı ise ne iş yaptığı, hangi asıl işverenin işinde çalıştığı gibi hususlar ve iş yeri özlük dosyasının tüm içeriği ile birlikte gönderilmesi istenmeli, neticeten belirtilen tarih aralığında davalı ile davacının hizmet dökümünde çalıştığı görünen işyerleri arasında ilişki olup olmadığı saptanarak hükme esas hizmet süresi yeniden değerlendirilerek sonuca gidilmeli, belirlenecek hizmet süresinden talebe konu alacakların nasıl etkilendiği de ayrıca ele alınmalıdır.
F) SONUÇ:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.