1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

9. Hukuk Dairesi 2018/3877 E. , 2018/9013 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
9. Hukuk Dairesi 2018/3877 E. , 2018/9013 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 24.05.1988-12.10.2006 tarihleri arası davalı işyerinde kesintisiz çalıştığını, hizmet akdinin haksız sona erdirildiğini ancak hak ettiği tazminatları ile diğer işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret ve yıllık izin ücreti alacağını talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Dahili davalı ..., sadece şirketin bir dönem dışarıdan mali müşavirliğini yaptığını, iş adresinin ilgili şirketin şubesinin olmadığını, şirketle ilgili belgelerin tasfiye memurundan talep edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Bozma İlamı ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Yerel Mahkemenin ilk kararı Dairemizin 10/10/2016 tarih ve 2016/15874 Esas, 2016/17583 Karar sayılı ilamı ile; Mahkemece davaya dahili dava yolu ile davalı ithaline izin verilip, hakkında usulüne uygun dava açılmayan dahili davalı aleyhine hüküm kurulması, hükmün esasını teşkil eden hüküm özetinin (kısa kararın) HUMK. nun 388/son maddesine aykırı biçimde 'Açılan davanın 12.08.2009 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda kabulüne dair davacı asilin yüzünde, davalının yokluğunda Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.' şeklinde oluşturulması, gerekçeli kararda iddia ve savunmanın tartışılmaması, taleplerin hangi sebeplerle kabul edildiğinin fiili ve hukuki gerekçelerinin gösterilmemesi ve özellikle davacının hak ve alacaklarından davalı ile dahili davalının müştereken sorumlu tutulmalarının fiili ve hukuki gerekçelerinin yazılmaması, Mahkemenin tefhim edilen kısa kararının karar tarihinde yürürlükte bulunan HUMK. nun 388. maddesindeki unsurları taşımaması, kararın gerekçesiz olması ve hakkında usulüne uygun dava açılmayan dahili davalı aleyhine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak, hüküm altına alınan alacakların bulunmadığına yönelik bir bozma yapılmadığı ve önceki karara karşı davalı şirket tarafından temyiz yoluna başvurulmadığı anlaşıldığından bu alacakların varlığı ve davalı şirketin alacaklardan sorumluluğu hususunun taraflar açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği, bu nedenle bu alacaklar yönünden yeniden değerlendirme yapılmadığı, sadece dahili davalının hukuki durumunun tespitine yönelik değerlendirme yapmak gerektiği gerekçesiyle dahili davalı ... hakkında usulüne uygun dava açılmadığı gerekçesiyle hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiş ve işçilik alacaklarına ilişkin olarak ilk karardaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır.
Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.’un 27. Maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir.
HMK.’un 297.maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki “Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir”.
Kamu düzenine ilişkin hususlar hakkında aleyhe bozma yasağı uygulanamaz. Yani Yargıtay, kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) olarak da bozabilir. Çünkü kamu düzenine ilişkin hususları hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetme ile yükümlüdür.
Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur. Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle bozma kararından sonra da Mahkemece HMK.nun 297 vd. maddelerinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorundadır.
Dosya içeriğine göre, Yerel Mahkemenin ilk kararı Dairemizce, usulüne uygun dava açılmayan dahili davalı aleyhine hüküm kurulması, hükmün esasını teşkil eden hüküm özetinin (kısa kararın) HUMK. nun 388/son maddesine aykırı biçimde oluşturulması, gerekçeli kararda iddia ve savunmanın tartışılmaması, taleplerin hangi sebeplerle kabul edildiğinin fiili ve hukuki gerekçelerinin gösterilmemesi nedeniyle, kamu düzenine ilişkin olarak usul yönünden bozulmuştur. Bu nedenle bozma kararının taraflar yönünden usuli müktesep hak oluşturması mümkün değildir. Mahkemece bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra, bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken, alacakların varlığı ve davalı şirketin alacaklardan sorumluluğu hususunun taraflar açısından usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gerekçesiyle, tarafların iddia ve savunmaları tartışılmadan, taleplerin hangi sebeplerle kabul edildiğinin fiili ve hukuki gerekçeleri gösterilmeden karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 18/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.