9. Hukuk Dairesi 2020/2474 E. , 2020/14475 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
9. Hukuk Dairesi 2020/2474 E. , 2020/14475 K.
'İçtihat Metni'
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : İstanbul 24. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bakırköy 24. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.11.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 10.09.2001 tarihinde davalı uhdesinde müdür olarak göreve başladığını, davalıya ait bir çok farklı alanda faaliyet gösteren şirket bulunduğunu, ayrıca davalı şirketin taksi plakası alım satımı gibi ticari hacmi yüksek işler yaptığını, 20.10.2016 tarihine kadar işverenin gösterdiği yerlerde zaman zaman şehir dışında aralıksız çalıştığını,2016 yılı yaz aylarında ağır sağlık problemleri yaşadığını,dönem dönem hastanede kalarak akciğer tedavisi gördüğünü, davalının tüm bu süreç hakkında bilgisi olduğu halde iş sözleşmesinin kötü niyetli olarak 20.10.2016 tarihinde bildirimsiz olarak feshedildiğini, haftanın altı günü 08.00-23.00 saatleri arasında çalıştığını, dini bayramların ilk günü hariç diğer günler ve resmi bayram günlerinin tümünde çalıştığını, son üç aylık maaşının ödenmediğini,çalıştığı süre içerisinde yıllık izin kullanmadığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının işyerinde ara yer elemanı olarak tabir edilen işleri yapmakta iken geçirmiş olduğu hastalığından sonra kendisinin işi bıraktığını söyleyerek işten ayrıldığını, davacının asgari ücret ile çalıştığını, fazla çalışma yapılmadığını, dini ve milli bayramlarda izin kullandığını, davacının işi kendisinin bıraktığı için kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece mahkemesince,yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının fazla mesai yapıp yapmadığı noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tanık beyanları ve OGS kayıtlarına göre davacının haftanın dört günü 08.00-21.00 saatleri arası,iki günü 08.00-23.00 saatleri arasında çalıştığı,buna göre haftalık 17 saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek fazla mesai alacağı hesaplanmıştır.Davalı tanıkları beyanlarında ortalama olarak davacının haftanın altı günü 08.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını belirtmişlerdir.Davacının yaptığı işin niteliği,çalışma düzeni ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının çalışma saatlerinin davalı tanık beyanlarına göre belirlenmesinin dosya kapsamına daha uygun düşeceği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca davacının fazla mesai süresinin davalı tanık beyanlarına göre belirlenmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda, davacı taraf çalışma süresi boyunca yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı davacının 8 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 130 gün yıllık izin hakkının bulunduğu gerekçesiyle yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 8 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
BÖLGE ADLİYE
MAHKEMESİ : İstanbul 24. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bakırköy 24. İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 03.11.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat ... ile karşı taraf adına vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının 10.09.2001 tarihinde davalı uhdesinde müdür olarak göreve başladığını, davalıya ait bir çok farklı alanda faaliyet gösteren şirket bulunduğunu, ayrıca davalı şirketin taksi plakası alım satımı gibi ticari hacmi yüksek işler yaptığını, 20.10.2016 tarihine kadar işverenin gösterdiği yerlerde zaman zaman şehir dışında aralıksız çalıştığını,2016 yılı yaz aylarında ağır sağlık problemleri yaşadığını,dönem dönem hastanede kalarak akciğer tedavisi gördüğünü, davalının tüm bu süreç hakkında bilgisi olduğu halde iş sözleşmesinin kötü niyetli olarak 20.10.2016 tarihinde bildirimsiz olarak feshedildiğini, haftanın altı günü 08.00-23.00 saatleri arasında çalıştığını, dini bayramların ilk günü hariç diğer günler ve resmi bayram günlerinin tümünde çalıştığını, son üç aylık maaşının ödenmediğini,çalıştığı süre içerisinde yıllık izin kullanmadığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının işyerinde ara yer elemanı olarak tabir edilen işleri yapmakta iken geçirmiş olduğu hastalığından sonra kendisinin işi bıraktığını söyleyerek işten ayrıldığını, davacının asgari ücret ile çalıştığını, fazla çalışma yapılmadığını, dini ve milli bayramlarda izin kullandığını, davacının işi kendisinin bıraktığı için kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk derece mahkemesince,yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının fazla mesai yapıp yapmadığı noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Somut olayda, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tanık beyanları ve OGS kayıtlarına göre davacının haftanın dört günü 08.00-21.00 saatleri arası,iki günü 08.00-23.00 saatleri arasında çalıştığı,buna göre haftalık 17 saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek fazla mesai alacağı hesaplanmıştır.Davalı tanıkları beyanlarında ortalama olarak davacının haftanın altı günü 08.00-19.00 saatleri arasında çalıştığını belirtmişlerdir.Davacının yaptığı işin niteliği,çalışma düzeni ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının çalışma saatlerinin davalı tanık beyanlarına göre belirlenmesinin dosya kapsamına daha uygun düşeceği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca davacının fazla mesai süresinin davalı tanık beyanlarına göre belirlenmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık davacının yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
Somut olayda, davacı taraf çalışma süresi boyunca yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece ispat yükü üzerinde olan işverence imzalı yıllık izin defteri ve eşdeğer belge sunulmadığı davacının 8 yıllık dönemde hiç izin kullanmadığı gerekçesiyle 130 gün yıllık izin hakkının bulunduğu gerekçesiyle yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuştur.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 8 yıllık çalışma süresi boyunca hiç yıllık izin kullanmadığı hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının ve bu karara karşı istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin ise kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.11.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.