9. Hukuk Dairesi 2017/19229 E. , 2020/13766 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
9. Hukuk Dairesi 2017/19229 E. , 2020/13766 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait ... İlçesi Kolay Beldesi HES Sosyal Tesislerinde ihale yolu ile hizmet alınan firmalar nezdinde genel hizmetli kaloriferci olarak çalıştığını, iş akdine 13.03.2013 tarihinde haklı neden olmaksızın son verildiğini ancak işçilik tazminat ve alacaklarının ödenmediğini, davacının 1991-2008 yılları arası 12 gün, 2008-2013 yılları arasında ise 15 gün yıllık izin hakkını kullandığını ancak bakiye izin hakkını kullanmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, yetki, husumet, derdestlik, kesin hüküm, hukuki yarar yokluğu, hak düşürücü süre itirazında ve zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasa'mızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir.
Somut olayda, davacının 01.01.1991-13.03.2013 tarihleri arasında 20 yıl 20 gün çalıştığı, 20 tam yıl çalışmasına karşılık 380 gün izne hak kazandığı, bu izinlerden 119 günlük kısmını kullandığı kabul edilerek kullanılmayan 261 gün karşılığı izin ücreti hüküm altına alınmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 01.01.1991-13.03.2013 tarihleri arasında toplam 380 gün yıllık izin hakkı bulunduğu, 15 günlük yıllık izinlerini kullandığını beyan ettiği, davacı tanıklarının son 4 yılda izin kullanımının düzene girdiğini beyan ettikleri ve davacı vekilinin bu beyanlara itiraz etmediği, bu belirlemelere göre davacının 261 gün bakiye yıllık izin hakkı kaldığı ifade edilerek hesaplama yapılmıştır.
Ne var ki, davacı dava dilekçesinde “1991-2008 tarihleri arasında 12 gün, 2008-2013 tarihleri arasında 15 gün yıllık izin kullandığını” ifade etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1475 sayılı İş Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu yürürlük dönemlerine göre davacının hizmeti boyunca hak kazandığı yıllık izin süreleri ile dava dilekçesindeki beyanına göre kullandığı toplam izin süresi usule uygun şekilde tespit edilerek, açık ve anlaşılır şekilde hesaplama yapılmadığından, mevcut belirleme denetime elverişli bulunmamaktadır. Kaldı ki davacının 1991-2008 arası 12 gün, 2008-2013 arası 15 gün yıllık izin kullandığı yönündeki beyanı esas alındığında, 1991-2008 tarihleri arası 17 yıllık dönemde her yıl için 12 gün olmak üzere toplam 204 gün, 2008-2013 tarihleri arası dönemde ise davacının tüm hizmetinin 20 tam yıl olduğu dikkate alınarak kalan 3 yılda her yıl için 15 gün ve toplam 45 gün olmak üzere toplamda 249 gün yıllık izin kullanmış olduğu, buna göre yapılan hesaplamanın da isabetli bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dosya kapsamına göre davacının yıllık izin alacağı bulunup bulunmadığı hususunun denetime elverişli şekilde usulünce tespit edilerek yeniden karar verilmesi için mevcut karar bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait ... İlçesi Kolay Beldesi HES Sosyal Tesislerinde ihale yolu ile hizmet alınan firmalar nezdinde genel hizmetli kaloriferci olarak çalıştığını, iş akdine 13.03.2013 tarihinde haklı neden olmaksızın son verildiğini ancak işçilik tazminat ve alacaklarının ödenmediğini, davacının 1991-2008 yılları arası 12 gün, 2008-2013 yılları arasında ise 15 gün yıllık izin hakkını kullandığını ancak bakiye izin hakkını kullanmadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, fazla çalışma hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, yetki, husumet, derdestlik, kesin hüküm, hukuki yarar yokluğu, hak düşürücü süre itirazında ve zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasında, davacının yıllık izin ücreti alacağının miktarı noktasında uyuşmazlık vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasa'mızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukukunda bu yükümlülüğün anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir.
Somut olayda, davacının 01.01.1991-13.03.2013 tarihleri arasında 20 yıl 20 gün çalıştığı, 20 tam yıl çalışmasına karşılık 380 gün izne hak kazandığı, bu izinlerden 119 günlük kısmını kullandığı kabul edilerek kullanılmayan 261 gün karşılığı izin ücreti hüküm altına alınmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 01.01.1991-13.03.2013 tarihleri arasında toplam 380 gün yıllık izin hakkı bulunduğu, 15 günlük yıllık izinlerini kullandığını beyan ettiği, davacı tanıklarının son 4 yılda izin kullanımının düzene girdiğini beyan ettikleri ve davacı vekilinin bu beyanlara itiraz etmediği, bu belirlemelere göre davacının 261 gün bakiye yıllık izin hakkı kaldığı ifade edilerek hesaplama yapılmıştır.
Ne var ki, davacı dava dilekçesinde “1991-2008 tarihleri arasında 12 gün, 2008-2013 tarihleri arasında 15 gün yıllık izin kullandığını” ifade etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1475 sayılı İş Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu yürürlük dönemlerine göre davacının hizmeti boyunca hak kazandığı yıllık izin süreleri ile dava dilekçesindeki beyanına göre kullandığı toplam izin süresi usule uygun şekilde tespit edilerek, açık ve anlaşılır şekilde hesaplama yapılmadığından, mevcut belirleme denetime elverişli bulunmamaktadır. Kaldı ki davacının 1991-2008 arası 12 gün, 2008-2013 arası 15 gün yıllık izin kullandığı yönündeki beyanı esas alındığında, 1991-2008 tarihleri arası 17 yıllık dönemde her yıl için 12 gün olmak üzere toplam 204 gün, 2008-2013 tarihleri arası dönemde ise davacının tüm hizmetinin 20 tam yıl olduğu dikkate alınarak kalan 3 yılda her yıl için 15 gün ve toplam 45 gün olmak üzere toplamda 249 gün yıllık izin kullanmış olduğu, buna göre yapılan hesaplamanın da isabetli bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dosya kapsamına göre davacının yıllık izin alacağı bulunup bulunmadığı hususunun denetime elverişli şekilde usulünce tespit edilerek yeniden karar verilmesi için mevcut karar bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.10.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.