10. Hukuk Dairesi 2017/5256 E. , 2019/8173 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2017/5256 E. , 2019/8173 K.


'İçtihat Metni'

Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalılar SGK Başkanlığı, ..., ..., ..., ... vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. ...Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılardan SGK Başkanlığı, ..., ..., ..., ... vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacının 01.03.1996 - 18.03.2014 tarihleri arasında aralıksız olarak davalılar murisi ...’e ait “Özge kalıp” adlı işyerinde kuyumcu kalıp ustasıolarak gerçekleşen ve Kuruma bildirilmeyen ve eksik bildirilen sigortalılık sürelerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
II- CEVAP:
Davalı Kurum vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesinde özetle; kurumun resmi kayıtlarının incelenmesini, sadece tanık beyanlarına dayanılarak karar verilmemesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesinde özetle; davalıya işyerinde çalışırken usta başı olmadığını, çalışma sürelerinin SGK kayıtlarında gösterildiği gibi olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ise, davacının hizmetinin eksik gösterildiği iddiasının doğru olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
III- MAHKEME KARARI:
A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece, 'Davanın kısmen kabulü ile; davacının davalı işyerindeki çalışmalarının bildiriminin yapıldığı 01.12.1996 tarihinden önce 01.03.1996 tarihinde başladığı iddiasını kanıtlayamadığından bu yöndeki talebinin reddine,
B-Davacının 01.12.1996-01.04.2014 tarihleri arasında 1024542.34.05 sicil sayılı davalı işyerinde kesintisiz ve sürekli ayda 30 gün esasıyla kurum taban ücretleri altında kalmamak kaydıyla asgari ücretle, davacının askerlik 25.05.1998-25.11.1999 tarihleri arası ile askere gitmesinden önceki ve askerden dönüşten sonraki 15 günlük süreler hariç olmak üzere 01.12.1996-31.12.2009 tarhleri arasında 1967 gün daha sigortalılığının tespitine' karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar ..., ..., ... ve ... vekili ise toplanan delillerin davanın kabulü yönünde hüküm kurmaya yeterli olmadığını, tanık Mustafa Yavuz'un davalı tarafça aynı nitelikte davasının olduğunu, davacı isteminin hak düşürücü süreye uğradığını ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Davalı ... vekili,,stinaf dilekçesinde, tarafından kurum lehine avukatlık ücretine hükmedilmediğini belirterek ayrıca 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığını ve sadece tanık beyanlarına dayanılarak karar verilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
B- BAM KARARI
'Dosya tetkikinden; davacının hizmet cetveline göre, davalı işyerinde geçtiği iddia edilen hizmetlerine karşılık 01/12/1996-01/04/2014 yılları arasında SGK'ya kısmi bildirimlerinin olduğu, davacı tarafça kuruma bildirim yapılan 01/12/1996 tarihinden önce çalışmasının 01/03/1996 tarihinde başladığı iddia edilmiş ise de; bu iddiasını destekler mahiyette herhangi bir yazılı belge veya kayıt bulunmaması ve tanık beyanlarında da bu konuda çalışmaya başlanılan tarih itibariyle net bir tarih ifade edilememesi nedeniyle, davacının 01/03/1996 tarihinde çalışmaya başladığı yönündeki iddiasının, her türlü kuşkudan uzak ve somut deliller ile kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının kuruma bildirim yapılan 01/12/1996 tarihinden sonraki çalışmaları ile ilgili olarak ise, davalılar vekili tarafından tanık Mustafa Yavuz'un aynı nitelikte davası olduğu beyan edilerek istinaf sebebi olarak belirtilmiş ise de, dosya kapsamı ve mevcut delil durumu yanında diğer tanık beyanları da dikkate alındığında, davacının 01/12/1996 tarihinden işten çıkış bildiriminin yapıldığı tarihe kadar kesintsiz ve sürekli çalıştığı yönünde kanaat uyandığından ve sürekli olarak ayda 30 gün esası ile, aksine yazılı delil bulunmadığından kurum taban ücreti altında kalmamak kaydıyla asgari ücretle çalıştığı kanaati hasıl olmakla, neticede İlk Derece Mahkemesi kararı Dairemizce de yerinde görülmekle, ...19. İş Mahkemesinin 15/11/2016 tarihli, 2014/446 Esas-2016/623 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalılar ..., ..., ... ve ... vekili ile davalı kurum vekilinin istinaf başvurularının ESASTAN REDDİNE,' karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
..., ..., ... ve ... vekili ile davalı kurum vekilleri istinaf dilekçelerinde belirtilen nedenlerle İstanbul BAM 34. Hukuk Dairesi Kararının bozulması gerektiğini beyan etmişlerdir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dava, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanun’un m. 86/9. maddesi uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Maddeye göre, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.”
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça işyerinin müdür, amir, şef, ustabaşı ve postabaşı gibi görevlileri ve o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Somut olayda, yukarıdaki açıklamalar kapsamında yeterli araştırma yapılmadığı görülmekle; davacının çalıştığını iddia ettiği dönemlere ilişkin bordro tanıkları resen dinlenmeli, dinlenilen tanıkların hangi dönemler için dinlenildiği tespit edilmeli,işyerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar tespit edilerek tanık olarak dinlenilmeli, beyanlar arasında çelişki var ise giderilmeli, yapılan iş kuyumcu kalıpçılığı olması nedeniyle bu işyerinde çalışanların yasal olarak emniyet veya başkaca kuruluşa bildirilme zorunluluklarının olup olmadığı araştırılmalı, bildirilme zorunluluğunun tespiti halinde davacının dava konusu dönemde kimlik bilgilerinin bildirilip bildirilmediği araştırılmalı ve tespit edilen çalışmaların başlangıç ve bitiş tarihleri ile sürelerine hükümde yer vererek, infazda tereddüte yol açmayacak şekilde bir karar verilmelidir.
Kabule göre de;
2-Mahkemece, davalı işverence eksik bildirilen sürelerin tespitinde, “01.01.1997-20.02.1997 arası 30 gün günlük 0,72 TL kazançla” denildikten sonra ardından bu defa '01.01.1997-30.04.1997 arası 30 gün günlk 0,85 TL kazançla” denilmek suretiyle mükerrer tespitte bulunulmuş olması isabetsizdir.
3-Mahkemece, hükümde davacının 01.12.1996-31.12.2009 tarihleri arasında ayrı ayrı belirtilen dönemlerde kurum taban ücretleri altında kalmamak kaydıyla asgari ücretle,çalıştığının tespitine karar verilmişse de bazı dönemlerde belirtilen günlük ücretlerin asgari ücret üzerinde belirlenmiş olması da isabetsizdir.
4-Davalı ...'in davanın açılmasından sonra yargılama devam ederken 14.11.2015 tarihinde vefat ettiği, mahkemece, 15.11.2016 tarihinde vefat eden kişi hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde MK 27/1. maddesi gereğince ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur. Ölü kişi adına hüküm kurulamaz. Yalnız öleni ilgilendiren yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkin davalar tarafın ölümü ile konusuz kalır. Yalnız ölen tarafı ilgilendirmeyen, yani mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu davalara, ölen tarafın mirasçıları tarafından veya ölen tarafın mirasçılarına karşı devam edilir. Borçlar Kanunu'nun 397. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 513.) maddesi hükmüne göre; aksi sözleşmeden ve işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekil edenin ölümü ile vekalet ilişkisi son bulur. Bu nedenle somut olayda; ölü kişinin karar başlığında yer alması, ölü kişi adına hüküm kurulmuş olması hatalıdır.
5-Davalı ... davada kendisini vekil ile temsil ettirmemesine rağmen davalı ... adına vekalet ücretine hükmedilmesi öte yandan kendisini aynı vekille temsil ettiren davalılar ..., ..., ... ve ... adına vekalet ücretine hükmedilmemesi de hatalıdır.
Yukarıda belirtilen bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar ..., ..., ..., ... ile SGK Başkanlığı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : ...Bölge Adliye Mahkemesi 34.. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılar ..., ..., ... ve ...'e iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 06.11.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.






Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön