10. Hukuk Dairesi 2016/17937 E. , 2019/3077 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
10. Hukuk Dairesi 2016/17937 E. , 2019/3077 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
KARAR
Dava, hizmet ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 77, 79. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 80 ve 86. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İnceleme konusu davada; davacı 2007/Temmuz - 17.11.2008 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz davalıya ait iş yerinde çalıştığının tespiti ile 2007/Temmuz - 16.09.2014 tarihleri arasında prime esas kazancının tespitini talep ettiği, davalı iş yerinden 17.11.2008 - 2014/7 döneminde bildirimlerinin bulunduğu, davacının davalı iş yerine ait dersanede öğretmen olarak çalıştığı, mahkemece talep gibi davanın kabulüne, 01.07.2007 - 30.09.2008 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, 01.07.2007 - 31.12.2007 tarihleri arasında asgari ücretle, 01.01.2008 - 16.09.2014 tarihleri arasında gerçek ücretle çalıştığının tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1) 6100 sayılı HMK 119/1-e maddesi gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, 194 maddesi gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK 31 maddesi gereğince, hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, HMK 31 maddesi ve 119/1-e maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Bu nedenle mahkemece öncelikle davacıya tam olarak talebi açıklattırılmalı, işe başlama tarihinin ay ve gün olarak hangi tarih olduğu davacıdan sorulmalı, tespiti istenilen hizmet döneminde davacının çalışma şekli yönünden davacının beyanı alınarak bu husus açıklığa kavuşturulmalı, davacının kim tarafından işe alındığı, çalışırken kimden emir ve talimat aldığı, çalışma arkadaşlarının kimler olduğu, ücretini nasıl aldığı hususlarında beyanı alınarak ve eksik hususlar davacıya açıklattırılarak dava konusu somutlaştırılmalı, davalı iş yerine ait bordrolar celp edilmeli, mahkemece re’sen bordro tanıkları tespit edilerek tanık olarak dinlenilmeli, davacının beyanında belirtilen kişilerin tanık olarak dava ile ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmalı, tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde çelişki giderilmeli, dosyada dinlenen bazı tanıkların davacının ilk çalışmaya başladığı dönemde ders ücreti ile çalıştığı beyan edildiğinden iş yerindeki çalışmanın kısmi ya da tam zamanlı olup olmadığı, kısmi zamanlı çalışılmış ise ne zaman tam zamanlı çalışmaya geçildiği tespit edilmeli, bu bağlamda kursun faaliyet dönemleri ilçe milli eğitim müdürlüğünden araştırılarak belirlenmeli, davacıya ait çalışma belgeleri, ders programları, iş sözleşmeleri ilçe milli eğitim müdürlüğünden celp edilmeli,çalışmanın varlığı net bir şekilde ortaya konulmalı,toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.
2) Somut davada 01.01.2008 - 16.09.2014 tarihleri arasında tanık beyanları, bir kısım miktarların elden ödendiğini gösteren tediye makbuzları ve davacının talebi birlikte değerlendirilerek, dava dilekçesinde belirtilen miktarlar üzerinden prime esas kazanca hükmedildiği, yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77. ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Mahkemece dosya içeriğinde bulunan ve belli bir miktarın elden ödendiğini gösteren tediye makbuzları da değerlendirilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmakta ise de tediye makbuzlarının fotoğraf ve video görüntüsünün bulunduğu 2 adet CD nin dosyaya sunulduğu, tediye makbuzlarının asıllarının bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle davacı tarafından sunulan tediye makbuz görüntülerinin aslı olup olmadığı, sıhhati, davalı işverenin kabul edip etmediği araştırılmalı, sonuca göre yazılı delil kapsamında kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmeli, davalı işyerlerine ait bordrolar incelenmeli, bordroların imzalı olması halinde imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde beyanı alınmalı, imzayı kabul etmemesi halinde imza incelemesi yaptırılmalı, talep edilen dönemle ilgili ücretlerin yatırıldığı banka kayıtları yazılı delil olup, banka kayıtları ile Kuruma bildirilen dönem bordroları karşılaştırılarak inceleme yapılmalı, toplanan deliller değerlendirilerek ve ücretin ispatı konusunda yukarıda bahsedildiği üzere yazılı delil arandığı şayet yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belge ya da belgeler bulunması halinde tanıkla da ispatın mümkün olabileceği hususları göz önüne alınarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Uğraş Basım Yayıncılık Turizm Taşımacılık Eğitim Tic. Ltd. Şti.'ne iadesine, 03/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
KARAR
Dava, hizmet ve prime esas kazanç tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği üzere davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 77, 79. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 80 ve 86. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İnceleme konusu davada; davacı 2007/Temmuz - 17.11.2008 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz davalıya ait iş yerinde çalıştığının tespiti ile 2007/Temmuz - 16.09.2014 tarihleri arasında prime esas kazancının tespitini talep ettiği, davalı iş yerinden 17.11.2008 - 2014/7 döneminde bildirimlerinin bulunduğu, davacının davalı iş yerine ait dersanede öğretmen olarak çalıştığı, mahkemece talep gibi davanın kabulüne, 01.07.2007 - 30.09.2008 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, 01.07.2007 - 31.12.2007 tarihleri arasında asgari ücretle, 01.01.2008 - 16.09.2014 tarihleri arasında gerçek ücretle çalıştığının tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1) 6100 sayılı HMK 119/1-e maddesi gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, 194 maddesi gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK 31 maddesi gereğince, hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, HMK 31 maddesi ve 119/1-e maddesi gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Bu nedenle mahkemece öncelikle davacıya tam olarak talebi açıklattırılmalı, işe başlama tarihinin ay ve gün olarak hangi tarih olduğu davacıdan sorulmalı, tespiti istenilen hizmet döneminde davacının çalışma şekli yönünden davacının beyanı alınarak bu husus açıklığa kavuşturulmalı, davacının kim tarafından işe alındığı, çalışırken kimden emir ve talimat aldığı, çalışma arkadaşlarının kimler olduğu, ücretini nasıl aldığı hususlarında beyanı alınarak ve eksik hususlar davacıya açıklattırılarak dava konusu somutlaştırılmalı, davalı iş yerine ait bordrolar celp edilmeli, mahkemece re’sen bordro tanıkları tespit edilerek tanık olarak dinlenilmeli, davacının beyanında belirtilen kişilerin tanık olarak dava ile ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmalı, tanık beyanları arasında çelişki oluşması halinde çelişki giderilmeli, dosyada dinlenen bazı tanıkların davacının ilk çalışmaya başladığı dönemde ders ücreti ile çalıştığı beyan edildiğinden iş yerindeki çalışmanın kısmi ya da tam zamanlı olup olmadığı, kısmi zamanlı çalışılmış ise ne zaman tam zamanlı çalışmaya geçildiği tespit edilmeli, bu bağlamda kursun faaliyet dönemleri ilçe milli eğitim müdürlüğünden araştırılarak belirlenmeli, davacıya ait çalışma belgeleri, ders programları, iş sözleşmeleri ilçe milli eğitim müdürlüğünden celp edilmeli,çalışmanın varlığı net bir şekilde ortaya konulmalı,toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulmalıdır.
2) Somut davada 01.01.2008 - 16.09.2014 tarihleri arasında tanık beyanları, bir kısım miktarların elden ödendiğini gösteren tediye makbuzları ve davacının talebi birlikte değerlendirilerek, dava dilekçesinde belirtilen miktarlar üzerinden prime esas kazanca hükmedildiği, yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77. ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belirli bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belirli bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Mahkemece dosya içeriğinde bulunan ve belli bir miktarın elden ödendiğini gösteren tediye makbuzları da değerlendirilmek suretiyle karar verildiği anlaşılmakta ise de tediye makbuzlarının fotoğraf ve video görüntüsünün bulunduğu 2 adet CD nin dosyaya sunulduğu, tediye makbuzlarının asıllarının bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle davacı tarafından sunulan tediye makbuz görüntülerinin aslı olup olmadığı, sıhhati, davalı işverenin kabul edip etmediği araştırılmalı, sonuca göre yazılı delil kapsamında kabul edilip edilemeyeceği değerlendirilmeli, davalı işyerlerine ait bordrolar incelenmeli, bordroların imzalı olması halinde imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünde beyanı alınmalı, imzayı kabul etmemesi halinde imza incelemesi yaptırılmalı, talep edilen dönemle ilgili ücretlerin yatırıldığı banka kayıtları yazılı delil olup, banka kayıtları ile Kuruma bildirilen dönem bordroları karşılaştırılarak inceleme yapılmalı, toplanan deliller değerlendirilerek ve ücretin ispatı konusunda yukarıda bahsedildiği üzere yazılı delil arandığı şayet yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belge ya da belgeler bulunması halinde tanıkla da ispatın mümkün olabileceği hususları göz önüne alınarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Uğraş Basım Yayıncılık Turizm Taşımacılık Eğitim Tic. Ltd. Şti.'ne iadesine, 03/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.