10. Hukuk Dairesi 2016/15847 E. , 2019/2782 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
10. Hukuk Dairesi 2016/15847 E. , 2019/2782 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı kurum ile davalı ... A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 26.11.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda kazalıya bağlanan gelir, geçici iş göremezlik ödeneği ile tedavi masraflarından oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. ve 87. maddeleridir. Mahkemece, olayın meydana gelmesinde davalılardan ... A.Ş. %10, ... Yapı İnşaat ve Tic.Ltd.Şti. %20 oranında kusurlu görülerek müştereken ve müteselsilen sorumluluk esası gözetilmeden kusur oranlarına göre hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Dosya içindeki belgelerden iş kazasının, davalı ... ile dava dışı ... ... Ltd. Şti. arasındaki sözleşme kapsamında meydana geldiği, işbu sözleşmede Ceyhan ve Dörtyol İskeleleri beton korozyonu onarım işinin dava dışı şirkete verildiği, aynı sözleşme kapsamında ... Yapı şirketinin de alt yüklenici olarak Dörtyol ve Ceyhan İskelesine ilişkin birtakım onarım işlerinin verildiği anlaşılmakla, öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalıyı çalıştıran davalı ... şirketi, davalı ... A.Ş. ve dava dışı ... şirketi arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin, bir başka ifade ile asıl işveren – alt işveren (taşeron) ilişkisinin olup olmadığının saptanmasıdır.
506 sayılı Yasa'nın 26. maddesinde davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa'nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, 3'üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3'üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde, ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı sorumluluğun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması ya da anahtar teslim iş olduğu ibaresinin konulmuş olması; bu sözleşmenin tarafı olmayan Kurumu bağlamaz.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım iş yerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
Alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait iş yerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
Bu açıklamalar kapsamında somut olay irdelendiğinde; sigortalının sıva işlerini yapmakta olduğu iskele bloklarının bakımı amacıyla dolfinin alt etek bölgesinde mastar kalıbı çakılırken çok sert betondan imal edilen satıha çakılmaya çalışılan çivinin başının koparak sigortalının gözüne isabet etmesi sonucu kazalanması şeklinde oluşan iş kazasına ilişkin eldeki rücuan tazminat davasında, davalılar arasındaki işverenlik sıfatlarının belirlenmediği, davalılar ve dava dışı ... şirketi arasındaki hukuki ilişkinin irdelenmediği anlaşılmakla; Mahkemece, dosyada mevcut sözleşme hükümleri de gözönünde bulundurularak, davalılar ile dava dışı ... şirketinin işverenlik sıfatı, bir başka söyleyişle aralarındaki alt-üst işveren ilişkisi araştırılmalı, kusur oran ve aidiyetleri buna göre saptanmalıdır.
2) Kabule göre de; teselsüle dayanan eldeki davada, ... şirketinin ...'tan veya ... şirketinden iş alması ihtimalleri üzerine hazırlanan iki seçenekli bilirkişi raporunda, ilk olarak ... şirketinin doğrudan ...'tan iş almış olması halinde ...'ın %20, ... şirketinin %30, kazalının %50 kusurlu olduğunun belirtildiği, sözleşme hükümleri uyarınca ... şirketinin ...'tan doğrudan alt işveren olarak iş aldığı ancak mahkemece ikinci ihtimale dayalı olarak hazırlanan ... şirketinin ... şirketinden alt işveren olarak iş almış olması haline ilişkin kusur oranlarının belirlendiği ...'ın %10, ... şirketinin %20 kusurlu olduğuna ilişkin kısmının hükme esas alındığı anlaşılmakla; sözleşme içeriği ile müşterek ve müteselsil kusur sorumluluğu esasına göre, davalıların kusurları toplamı olan %50 üzerinden karar verilmesi gerekirken, dava dışı ... şirketinin kusuru yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın ve davalıların kusurları ayrıştırılarak ayrıştırılan kusur oranları üzerinden karar verilmesi hatalıdır.
3) Kazalının %42 olan sürekli iş göremezlik oranının 01.03.2009 tarihli kontrol muayenesi sonucunda %13,3 olarak değiştiği, %42 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden bağlanan gelir 76.327,94 TL iken; azalan maluliyet oranı üzerinden bağlanan 30.04.2008 (SYZ onay tarihi: 20.10.2011) onay tarihli gelirin 24.625,18 TL olarak değiştiği, davacı kurumun ilk bağlanan gelir üzerinden talepte bulunduğu anlaşılmakla; başta %42 olan sürekli iş göremezlik oranının azalması nedeniyle değişen oranın ilk peşin sermaye değerli gelire etkisi araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş.'ne iadesine, 26.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı kurum ile davalı ... A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava; 26.11.2005 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucunda kazalıya bağlanan gelir, geçici iş göremezlik ödeneği ile tedavi masraflarından oluşan kurum zararının rücuan tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. ve 87. maddeleridir. Mahkemece, olayın meydana gelmesinde davalılardan ... A.Ş. %10, ... Yapı İnşaat ve Tic.Ltd.Şti. %20 oranında kusurlu görülerek müştereken ve müteselsilen sorumluluk esası gözetilmeden kusur oranlarına göre hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Dosya içindeki belgelerden iş kazasının, davalı ... ile dava dışı ... ... Ltd. Şti. arasındaki sözleşme kapsamında meydana geldiği, işbu sözleşmede Ceyhan ve Dörtyol İskeleleri beton korozyonu onarım işinin dava dışı şirkete verildiği, aynı sözleşme kapsamında ... Yapı şirketinin de alt yüklenici olarak Dörtyol ve Ceyhan İskelesine ilişkin birtakım onarım işlerinin verildiği anlaşılmakla, öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalıyı çalıştıran davalı ... şirketi, davalı ... A.Ş. ve dava dışı ... şirketi arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin, bir başka ifade ile asıl işveren – alt işveren (taşeron) ilişkisinin olup olmadığının saptanmasıdır.
506 sayılı Yasa'nın 26. maddesinde davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa'nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise “İş kazası veya meslek hastalığı, 3'üncü birkişinin kasıt veya kusuru yüzünden olmuşsa, Kurumca bütün sigorta yardımları yapılmakla beraber zarara sebep olan 3'üncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara Borçlar Kanunu hükümlerine göre rücu edilir.” hükmü getirilmiştir.
506 sayılı Kanunun 87. maddesi hükmüne göre aracı, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir.
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde, ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı sorumluluğun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması ya da anahtar teslim iş olduğu ibaresinin konulmuş olması; bu sözleşmenin tarafı olmayan Kurumu bağlamaz.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön “devir” olgusudur. Devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Diğer iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kişi, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım iş yerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
Alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait iş yerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
Bu açıklamalar kapsamında somut olay irdelendiğinde; sigortalının sıva işlerini yapmakta olduğu iskele bloklarının bakımı amacıyla dolfinin alt etek bölgesinde mastar kalıbı çakılırken çok sert betondan imal edilen satıha çakılmaya çalışılan çivinin başının koparak sigortalının gözüne isabet etmesi sonucu kazalanması şeklinde oluşan iş kazasına ilişkin eldeki rücuan tazminat davasında, davalılar arasındaki işverenlik sıfatlarının belirlenmediği, davalılar ve dava dışı ... şirketi arasındaki hukuki ilişkinin irdelenmediği anlaşılmakla; Mahkemece, dosyada mevcut sözleşme hükümleri de gözönünde bulundurularak, davalılar ile dava dışı ... şirketinin işverenlik sıfatı, bir başka söyleyişle aralarındaki alt-üst işveren ilişkisi araştırılmalı, kusur oran ve aidiyetleri buna göre saptanmalıdır.
2) Kabule göre de; teselsüle dayanan eldeki davada, ... şirketinin ...'tan veya ... şirketinden iş alması ihtimalleri üzerine hazırlanan iki seçenekli bilirkişi raporunda, ilk olarak ... şirketinin doğrudan ...'tan iş almış olması halinde ...'ın %20, ... şirketinin %30, kazalının %50 kusurlu olduğunun belirtildiği, sözleşme hükümleri uyarınca ... şirketinin ...'tan doğrudan alt işveren olarak iş aldığı ancak mahkemece ikinci ihtimale dayalı olarak hazırlanan ... şirketinin ... şirketinden alt işveren olarak iş almış olması haline ilişkin kusur oranlarının belirlendiği ...'ın %10, ... şirketinin %20 kusurlu olduğuna ilişkin kısmının hükme esas alındığı anlaşılmakla; sözleşme içeriği ile müşterek ve müteselsil kusur sorumluluğu esasına göre, davalıların kusurları toplamı olan %50 üzerinden karar verilmesi gerekirken, dava dışı ... şirketinin kusuru yönünden bir değerlendirme yapılmaksızın ve davalıların kusurları ayrıştırılarak ayrıştırılan kusur oranları üzerinden karar verilmesi hatalıdır.
3) Kazalının %42 olan sürekli iş göremezlik oranının 01.03.2009 tarihli kontrol muayenesi sonucunda %13,3 olarak değiştiği, %42 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden bağlanan gelir 76.327,94 TL iken; azalan maluliyet oranı üzerinden bağlanan 30.04.2008 (SYZ onay tarihi: 20.10.2011) onay tarihli gelirin 24.625,18 TL olarak değiştiği, davacı kurumun ilk bağlanan gelir üzerinden talepte bulunduğu anlaşılmakla; başta %42 olan sürekli iş göremezlik oranının azalması nedeniyle değişen oranın ilk peşin sermaye değerli gelire etkisi araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz eden taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... Boru Hatları İle Petrol Taşıma A.Ş.'ne iadesine, 26.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.