10. Hukuk Dairesi 2016/12924 E. , 2019/2458 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalılardan ... Turizim İnş. ve Otopark İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Sigortalının çalıştığı işyerinde, davalı ... tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü kesinleşen ceza dosyası ile sabittir. Yine ceza yargılaması sırasında, ilgili Adli Tıp Genel Kurulu raporundan hareketle, davalı ...'ın şizofreni hastası olması sebebiyle mezkur suçu işlemiş olduğu sabit olsa dahi, cezai sorumluluğu bulunmadığı gerekçesiyle, hakkında TCK'nın 32/ 1. maddesi gereği ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Verilen kararın Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 26.10.2009 tarihli ilamı ile onanması üzerine hüküm 26.10.2009 tarihi itibari ile kesinleşmiştir.
Mahkemece, anılan ceza yargısı değerlendirmesi ile ceza dosyasının kesinleşmiş olması gerekçe kılınarak, davalı ... hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu'nun, temyiz kudretini haiz olmayanların mesuliyetine dair 54/1. maddesinde yer alan (TBK madde 65), 'Hakkaniyet iktiza ediyorsa hakim, temyiz kudretini haiz olmayan kimseyi ika ettiği zararın tamamen yahut kısmen tazminine mahkum eder.' hükmü dikkate alınmamıştır.
818 sayılı Borçlar Kanununun 53'üncü maddesinde (TBK madde 74), hukuk mahkemesi hakiminin kusur belirlemesi yaparken ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ve ceza mahkemesinden verilen beraat kararı ile bağlı olmadığı, ceza mahkemesi kararının, kusurun takdiri ve zararın miktarının belirlenmesi konusunda dahi hukuk hakimini bağlamayacağı yönünde düzenleme yapılmış olup, anılan maddede hukuk hakiminin ceza kararında kesinleşen maddi olgularla bağlı olduğuna ilişkin herhangi bir açıklık bulunmamasına karşın, öğreti tarafından ve uygulayıcı konumundaki yargı makamlarınca “maddi olgularla bağlılık” ilkesi benimsenmiştir. Bunun temelinde hiç kuşkusuz mahkemelere güven duygusu bulunmaktadır.
Hal böyle olunca çözümlenmesi gereken sorun; ceza mahkemesi kararına bağlılığın kapsamının ne olması gerekeceğidir. Başka bir anlatımla ceza mahkemesinin kesinleşen hükümlülük kararında, öncelikle maddi olguların saptanması,bu olgulara bağlı olarak suç teşkil eden bir fiilin yada kusurlu hareketin var olup olmadığı, varsa kusurun derecesi ve bunun sonucunda doğan zararın miktarının ne olduğu söz konusudur. Saptanacak maddi olgulara göre ceza mahkemesince kusurun varlığı kabul edildiğinde “bu kusurun” suç teşkil edip etmeyeceğinin taktirinin, Ceza Hukukunun mesuliyete ilişkin esas ve ilkeleriyle yapılabileceği ortadadır.
Diğer taraftan saptanacak her kusurlu hareketin hukuki yönden suç teşkil ettiği de söylenemez. Giderek,Ceza Hukuku yönünden suç teşkil etmeyen “kusur” halinin, hatta 'kusursuzluk' halinin genel anlamda Medeni Hukuk yönünden sorumluluğu gerektirebileceği de açıktır. Bu nedenle; hukuk hakiminin “...kusur mevcut olup olmadığına ...” karar verebilmesi için ceza hükmü ile bağlı olmayacağı ilkesinin sebebi ortadadır. Bu ilkenin tabii sonucu olarak da kusur derecesinin takdiri ve bundan doğacak “... zarar miktarının tayini...” hususlarında da hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmayacağı ilkesinin nedeni yasada kabul edildiği şekilde açıktır.
Ne var ki; ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle ceza mahkemesinde saptanacak maddi olayın yargısal bir kararla saptanmış olması gerçeğinin hukuk hakimini de bağlaması gerekir. Bu hal; Kamunun yargıya olan güvenin korunmasının bir gereği olduğu gibi, söz konusu Borçlar Kanununun 53. maddesinde öngörülen kuralın da doğal bir sonucudur. Nitekim bu husus, Yargıtayın yerleşmiş ve kökleşmiş görüşleri ile de kabul edilmiş bulunmaktadır.
Temyiz kudreti bulunmayanların sorumluluğu (objektif sorumluluk) Borçlar Kanunu'nun 54. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu fıkra hükmüne göre, hakkaniyet gerekli kılıyorsa hâkim temyiz kudreti bulunmayan bir kimseyi kısmen veya tam olarak tazminata mahkûm edebilir. Anılan hükmün amacı sorumluluğun, hakkaniyet düşüncesi ile kusur sorumluluğu hali dışında genişletilmesi olup mümeyyiz olmayanın eyleminden hukuki bir sonuç doğmayacağı hakkındaki genel kurala bir istisna koymaktır. Gerçekten Türk Medeni Kanununun 15. maddesi hükmü kural olarak mümeyyiz olmayanların haksız eylemleri nedeniyle sorumlu olmamalarını gerektirmekte ise de bazı istisnalara da işaret etmektedir. İşte BK.'nun 54. maddesinin birinci fıkrası hükmü, bu istisnalardan biri belki de en önemlisidir. Hâkim adaletin gerektirdiği yerde temyiz kudretinin bulunmamasından dolayı zarara sebebiyet verene isnadın kabul olmamasını bir kenara bırakabilecektir. Burada ona geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Her olayda zarara uğrayan kimsenin haksız eylemi işleyen gayri mümeyyizden tazminat isteyip isteyemeyeceği, olayı saran hal ve şartlara bakılarak tayin edilecektir.
Bu hal ve şartlar arasında mümeyyiz olmayanın hürriyetinin doğurduğu özel tehlike, temyiz kudreti olmamasına rağmen belli bir kusurun varlığı, zarara uğrayanın olay sırasında zarar failine karşı davranışı ve öncelikle mümeyyiz olmayanın iktisadi gücünün büyüklüğü ile zarara uğrayanınki ile karşılaştırılması gösterilebilir. Eğer olayın mali bakımdan doğurduğu zarar mağdur yönünden hissedilir derecede, buna karşılık fail için de nispeten kolaylıkla yüklenebilir mahiyette ise mümeyyiz olmayan failin zararı tamamen veya kısmen tazmin etmesi adalete uygun olur. Hâkim az önce değinilen diğer özel hal ve şartları, mümeyyiz olmayanın zarara uğrayan tarafından tahrik edilip edilmediğini, edilmişse derecesini, mümeyyiz olmayanın eyleminden dolayı başkasının sorumlu tutulup tutulmayacağını, fiilin işleniş biçimini, mümeyyiz olmayanın eylemi işlerken içinde bulunduğu ruh haletini incelemeli ve sorumlu tutulabildiği takdirde bunun kapsamını tayin etmelidir.
Böylece, 54. madde gereğince, hakkaniyet gerektiriyorsa, davalının Kurum zararından en azından kısmen sorumlu tutulması gereği gözetilmelidir. Yapılacak değerlendirmede, sorumlu tutulacak miktar hakkında, belirtilen hususlar yanında, davalının ekonomik durumu, 'Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler...' şeklindeki Borçlar Kanunu'nun 43. maddesi ile, yine aynı kanunun 'Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir. Eğer zarar kasden veya ağır bir ihmal veya tedbirsizlikle yapılmamış olduğu ve tazmini de borçluyu müzayakaya maruz bıraktığı takdirde hakim, hakkaniyete tevfikan zarar ve ziyanı tenkis edebilir.' şeklindeki 44. maddesi dikkate alınmalıdır.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalara göre dava değerlendirildiğinde, hükme esas alınan 03.09.2015 tarihli kusur raporunda davalı şirkete %20, ölen işçiye %10 kusur izafe edilerek kalan %70 kusur oranı hakkında değerlendirme yapılmamış olması karşısında, davalı ...'ın sorumluluğu da 6098 sayılı TBK'nın 65. maddesi çerçevesinde irdelenmek suretiyle yeniden kusur raporu aldırılmalı, maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmeli, davalı ... hakkında hakkaniyet indirimi yapılması halinde bu indirimden kusurlu bulunması halinde rücu imkanı kalmayacağından davalı işverenin de yararlandırılması gerektiği göz önüne alınarak karar verilmesi gerekmektedir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi gerekmektedir.
O halde, davacı Kurum ve davalılardan ... Turizim İnş. ve Otopark İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Turizm İnş. ve Otopark İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne iadesine, 18/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
10. Hukuk Dairesi 2016/12924 E. , 2019/2458 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 87 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 44 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 27 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 50 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 28 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 60 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 61 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 65 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 44 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat