10. Hukuk Dairesi 2020/8082 E. , 2020/6913 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
10. Hukuk Dairesi 2020/8082 E. , 2020/6913 K.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 03.01.1984 - 11.04.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, 03.01.1984 - 30.09.2008 tarihleri bakımından yapılan irdeleme ve anılan döneme yönelik talebin reddi yerinde ise de, 01.10.2008 tarihi ve sonrasındaki dönem bakımından davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasında;
“B)-Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; ....b)Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1)Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2)Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar, sigortalı sayılırlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan düzenleme ve devamındaki “Sigortalılığın Başlangıcı” başlığını taşıyan 7. madde hükümlerine göre, “...kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar” olarak nitelendirilen çalışanlardan “gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan “esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadırlar.
Anılan dönemde sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, bu düzenlemeler doğrultusunda çözümlenmelidir. Düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı bu dönem yönünden de zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine ve Esnaf Sanatkar Sicil Memurluğuna kayıtlı olmak; çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, mahkemece, 01.10.2008 sonrasında kalan dönemde vergi kaydı olmayan davacının 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi gereği vergiden muaf olup olmadığı araştırılmalı, vergiden muaf olduğu anlaşılırsa sicil kaydı ve bağımsız çalışmasının varlığı araştırılarak sonucuna göre zorunlu sigortalılık durumu değerlendirilmeli ve “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
O hâlde, davacı avukatın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 03.01.1984 - 11.04.2011 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalılık süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece, 03.01.1984 - 30.09.2008 tarihleri bakımından yapılan irdeleme ve anılan döneme yönelik talebin reddi yerinde ise de, 01.10.2008 tarihi ve sonrasındaki dönem bakımından davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Yasanın 4. maddesinin 1. fıkrasında;
“B)-Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından; ....b)Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1)Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2)Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar, sigortalı sayılırlar.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan düzenleme ve devamındaki “Sigortalılığın Başlangıcı” başlığını taşıyan 7. madde hükümlerine göre, “...kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar” olarak nitelendirilen çalışanlardan “gerçek ve basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan “esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadırlar.
Anılan dönemde sigortalılık niteliğinin varlığı sorunu da, bu düzenlemeler doğrultusunda çözümlenmelidir. Düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı bu dönem yönünden de zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine ve Esnaf Sanatkar Sicil Memurluğuna kayıtlı olmak; çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, mahkemece, 01.10.2008 sonrasında kalan dönemde vergi kaydı olmayan davacının 5510 sayılı Yasanın 4/1-b maddesi gereği vergiden muaf olup olmadığı araştırılmalı, vergiden muaf olduğu anlaşılırsa sicil kaydı ve bağımsız çalışmasının varlığı araştırılarak sonucuna göre zorunlu sigortalılık durumu değerlendirilmeli ve “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
O hâlde, davacı avukatın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 24/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.