1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

10. Hukuk Dairesi 2020/6786 E. , 2020/6292 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
10. Hukuk Dairesi 2020/6786 E. , 2020/6292 K.


'İçtihat Metni'


Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi


Dava, Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması halinde, bu olayın hükümde göz önüne alınması ve Mahkemenin, davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Dava tüm tarafları bakımından konusuz kalmadıkça inceleme yapılması ve uyuşmazlığın sonuçlandırılması gerekir.
Somut olayda, mahkemece verilen 22.03.2016 tarihli 2015/199 Esas 2016/276 Karar sayılı ilk karar ile davanın kabulüne hükmedildiği, davacının bu ilam ile Kuruma başvurarak kesilen aylığının yeniden bağlanmasını talep ettiği, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun henüz kesinleşmemiş olan 22.03.2016 tarihli 2016/276 Karar sayılı mahkeme kararına istinaden aylıkları 21.06.2017 tarihinde ödenmek üzere yeniden bağlandığı, 21.01.2015-20.06.2017 süresi için 807,14 TL birikmiş aylık ve 63,82 TL faiz ile 21.06.2017 tarihindeki aylığı olan 433,17 TL’yi 21.06.2017 tarihinde ödediği, 24.05.2017 tarihli Kurum yazısında da davacıya Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/199 Esas ve 2016/276 Kararında bildirilen ‘aylıkların kesildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizle birlikte aylık bağlanması’ hükmüne istinaden yeniden aylık bağlandığı, ancak adı geçenin kuruma gönderdiği mahkeme kararının tetkikinde temyiz edilebileceğine dair ibaresinin olması sebebiyle kesinleşmiş mahkeme kararının Kuruma gönderilmesi gerektiğinin belirtildiği, bu aşamada anılan ilk karara karşı ... vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine, 21.Hukuk Dairesinin 02.11.2017 tarihli 2016/14087 Esas, 2017/8726 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararının ‘Kurum işlemine ilişkin borç dönemi ve miktarına ilişkin belgeleri Kurumdan getirtmek, denetim raporundaki tanıkların Mahkemede tanık olarak beyanlarına başvurmak ve birlikte yaşama olgusunu etraflıca araştırdıktan sonra sonuca göre karar vermek’ gereklerine işaret edilmek suretiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay tarafından verilen bozma kararından sonra bozmaya konu mahkeme kararının tüm sonuçları ile ortadan kaldırılması ve bu nedenle davacının tüm talepleri hakkında HMK’nun 294 ve 297. maddeleri hükümlerine uygun şekilde,uyuşmazlığın esasını çözüme bağlayacak şekilde yeniden karar verilmesi gereğinin gözetilmemesi, öte yandan davacının aylıklarının 15.02.2013 itibariyle kesildiği, birikmiş aylık ödemesinin 21.01.2015-20.06.2017 olarak belirtildiği, mahkemece hükümde alacak taleplerinin konusuz kaldığı belirtilmişse de davacı talebinin bu yönden de karşılanmadığı hususu dikkate alınmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- Davanın Yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 56. maddesinin ikinci fıkrasında, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu kişilere ödenmiş olan tutarların, 96. madde hükümlerine göre geri alınacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Anılan maddeye dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa'nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili nüfus müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili nüfus müdürlüğünden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılmalı, eşlerin boşanma sebebi, boşanma ilamında velayet, çocukla kişisel ilişki, nafaka, tazminat hükümleri varsa nasıl yerine getirildikleri belirlenmeli, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yeri saptanmalı, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden geniş kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahallelerde görev yapmış/yapmakta olan muhtar ve azalardan istem hakkında düşünce edinmeye yetecek kadarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Eldeki davada, Mahkemece bir önceki bozma ilamının gereğinin tam olarak yerine getirilmediği, bu kapsamda, filli birlikteliğin tespiti yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı görülmektedir. Bu bakımdan özellikle davacı ve davalı ve eski eşe ait adreslerde uyuşmazlık konusu dönemi kapsar şekilde aynı apartmanda bulunan kapıcı, yönetici ve komşuların kolluk marifetiyle resen tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, komşu, kapıcı ve yönetici tespit edilemezse, mahalle esnafından tanıklık yapacak kişiler aynı şekilde kolluk marifetiyle tespit edilerek beyanlarına başvurulmalı, beyanlar arası çelişki olursa giderilmeli, davacının ve boşandığı eşinin her ikisininde uyuşmazlık konusu dönemde kayıtlı adreslerinde kolluk marifetiyle araştırma yaptırılmalı, nüfus adres hareketlerine ilişkin kayıtlar getirtilmeli, ayrıca ceza dosyası celp edilip incelenmeli, Ortaca Cumhuriyet Savcılığının 15.01.2015 tarihli iddianamesine konu olayda, tanık Kenan’ın ifadesinde müşteki ... ile birlikte yaşadığını söyleyerek olaya tanıklık ettiği belirtildiğinden tanık tekrar dinlenerek bu husus araştırılmalı, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşamanın gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.