10. Hukuk Dairesi 2019/7000 E. , 2020/4811 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

10. Hukuk Dairesi 2019/7000 E. , 2020/4811 K.


'İçtihat Metni'

Mahkemesi : Kahramanmaraş 3. İş Mahkemesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Dava, 23.11.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirden oluşan kurum zararının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tahsili talebidir.
II-CEVAP
Davalı Maritaş vekili, davayı kabul etmediklerini, meydana gelen kazada müvekkilinin kusursuz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davayı kabul etmediklerini, meydana gelen kazada müvekkilinin kusursuz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
'1-Davanın kabulü ile 62.722,09 TL ilk peşin sermaye değerinin gelirin onay tarihi olan 24/04/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine' karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
'Davalıların vekillerinin, Kahramanmaraş 3. İş Mahkemesinin 20.03.2018 tarih ve 2017/83 Esas - 2018/124 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurularının HMK'nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine' karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Maritaş A.Ş. vekili, davaya konu kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasanın 26., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Buna göre; işverenin ve üçüncü kişilerin iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespiti amacıyla; iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin belirlenmesi gerekir.
Bu kapsamda; 6331 sayılı Kanunun 37’nci maddesi uyarınca yürürlükten kaldırılan ancak zararlandırıcı sigorta olayının meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77’nci maddesi uyarınca, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumluluktan konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Anılan madde ile, işverenlere, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramından kapsamlı olarak, her türlü önlemi almak yanında, bir anlamda objektif özen yükümlülüğü de öngörülmektedir. Bu itibarla işverenin, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçinin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı takdirde gerekmeyeceği gibi bir düşünce ile almaktan sarfınazar etmesi kabul edilemez.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ortak Komisyonunda işçi sağlığının esasları: Bütün işkollarında işçinin fiziksel, ruhsal ve sosyo-ekonomik bakımdan sağlığını en üst düzeye çıkarmak ve bunun devamını sağlamak; çalışma şartları ve kullanılan zararlı maddeler nedeni ile işçi sağlığının bozulmasını engellemek; her işçiyi kendi fiziksel ve ruhsal yapısına uygun işte çalıştırmak; özet olarak işin işçiye ve işçinin işe uyumunu sağlamak olarak tanımlanmaktadır. Belirlenen amaçlara ulaşmak, dolayısıyla iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek temel sorumluluktur. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2006 gün ve E: 2006/10-696, K: 2006/704 sayılı kararı).
İşverenin, üçüncü kişilerin ve sigortalının iş kazasındaki kasıt veya kusurunun tespitinde iş kazasının oluşumuna ilişkin maddi olguların eksiksiz biçimde saptanması, sorumluluğu gerektiren her koşulun, kendi özelliği çerçevesinde araştırılıp irdelenmesi, işveren ve diğer ilgililerin kusur oran ve aidiyetlerinin bu şekilde belirlenmesi gerekir.
Somut olaya dönüldüğünde, 23.11.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirden oluşan kurum zararının 506 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkin olup davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir. Yargılama sırasında alınan raporla davalı işveren %75, sigortalı %20, davalı ... %5 kusurlu bulunmuş olup Mahkemece bu rapor hükme esas alınarak hüküm tesis edilmiştir. Mahkemenin, kusura ilişkin kabulü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Eldeki davada, dokuma işi yapılan işyerinde elektrikçi olarak çalışan sigortalının 23.11.2006 tarihinde dokuma makinelerinin üzerinde bulunan aydınlatma lambalarından arızalı olanları tamir ederken elektriği kesmeden hareket ettiğinden akıma kapılarak vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece dosyadaki 20.03.2016 tarihli bilirkişi raporu ve 05.12.2017 tarihli ek rapor esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, kusur tespiti için yeterli araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut müfettiş raporunda kazalının bağışlanmaz kusurlu olduğu yönünde bir tespit yapılmış olup aynı doğrultuda, ceza dosyasında alınan 26.09.2007 tarihli kusur raporunda da kazalının asli, davalı ...'nin tali kusurlu olduğu tespiti yapılmış iken eldeki davada alınan bilirkişi raporlarında bu belirlemeye aykırı ve olayın oluş meydana gelmesinde kazalının baskın kusurlu olduğu gözetilmeksizin yalnızca %20 kusurlu bulunduğu anlaşılmıştır. Ceza dosyasında sigortalının, davalı işverene yaptığı iş başvuru formunda 9 yıl tecrübesi olduğunu belirtmesi, davalıya ait işyerinde de 01.10.2005 tarihinden beri çalışması, işin basit sayılabilecek nitelikte olduğu ve çalışmaya başlamadan önce elektriği kesmek suretiyle kazanın önlenebileceği gözetildiğinde yine basit bir tedbirle önlenebileceği hususları dikkate alındığında kazalının baskın kusurlu olduğu belirgindir.
Mahkemece, sigortalının baskın kusurlu olduğu gözetilerek çelişkiyi giderecek şekilde yeniden kusur raporu alınması gerekmekte olup yazılı şekilde işverenin kusurunun fazla olduğu tespiti üzerinden düzenlenen bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi uygun olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... Teks. San. ve Tic. A.Ş. 'ne iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23/09/2020 gününde karar verildi.
Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön