1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

10. Hukuk Dairesi 2018/5218 E. , 2020/772 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
10. Hukuk Dairesi 2018/5218 E. , 2020/772 K.


'İçtihat Metni'

Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince; davacı Kurum ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı Kurum ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, kurum sigortalısı ...'i 23/02/2015 tarihinde geçirdiği iş kazasına kusuru ile sebebiyet verdiğini, kurum müfettiş raporuna göre olayda %60 oranında kusurlu olduğunu, sigortalılarına verilen kusuru kabul etmediklerini, olayla ilgili olarak şikayet yokluğundan dolayı Seydişehir C.Başsavcılığının 2015/617 soruşturma 2015/377 K. sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, sigortalılarına 66.559,37-TL peşin değerli gelir bağlandığını, 13.833,12-TL tedavi yardımı, 2.622,61-TL geçici iş göremezlik ödemesinde bulunulduğunu, bu nedenlerle açmış oldukları davalarının kabulü ile; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile uğranılan kurum zararının şimdilik 8.263,57-TL'sinin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili yönünde karar verilmesini dava ve talep etmiş, 21.11.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle gelirler yönünden 39.935,62 TL, geçici iş göremezlik ödemeleri ve tedavi gideri yönünden talebini 9.645,75 TL olmak üzere toplam 49.581,37 TL'e yükseltmiştir.
II-CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya karşı öncelikle zamanaşımı def'inde bulunduklarını, davacı Kurumun talep ettiği alacak iddiasını ve alacak miktarlarını kabul etmediklerini, dava konusu kazada müvekkiline veya 3. kişilere atfedilecek bir kusurun bulunmadığını, davacı Kurumun sigortalının tamamen kendisinin ağır kusuru ile sebebiyet verdiğini, iş kazası neticesinde kendi kurumlarında ilgililerce soruşturma yapıldığını ve neticesinde davacı Kurum sigortalısının ağır kusurlu hareketi nedeni ile kazaya sebebiyet verdiğini tespit edildiğini, davacı Kurum sigortalısının kazanın oluşumunda iş güvenliği kurallarına uymadığını, tüm bu nedenlerle davacı tarafından açılan davanın haksız ve yersiz olması nedeni ile reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Mahkemece '1-Açılan davanın kabulü ile;
a-)Peşin değerli gelir bakımından 39.935,62-TL'nin tahsis onay tarihi olan 10/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-)Geçici iş göremezlik ödemesi olarak 1.345,88-TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-)Tedavi giderleri bakımından 8.299,87-TL'nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine' karar verilmiştir
B-BAM KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı Kurum ve davalı vekillerinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvurusunda; sigortalıya atfedilen kusur oranının hatalı olduğunu ileri sürmüş, ileri sürülen ve resen gözetilecek sebeplerle mahkeme kararının temyizen incelenmesi talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; kusur raporunda belirlenen kusur oranlarının hatalı olduğunu, işverene atfedilen % 60 kusur oranına itiraz ettiklerini, soyut ifadelerle kusur isnat edilemeyeceğini, kusursuz sorumlulukta dahi nedensellik bağı arandığını, hiç eğitim almamış birinin bile yapmayacağı çok ağır kusurlu hareketiyle kazaya sebebiyet veren sigortalının tamir ve bakım elemanı olarak çalıştığının gözardı edildiğini, tesisin eski teknoloji kullandığı değerlendirmesini gerçek dışı olduğunu, arıza yapmayan bir teknolojinin henüz keşfedilmediğini ileri sürerek kararın temyizen incelenmesini talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
1-Dava, 23.02.2015 tarihli iş kazası nedeniyle % 18,20 oranında malul kalan sigortalıya bağlanan gelir ve yapılan geçici iş göremezlik ödemesi ve tedavi giderinden oluşan sosyal sigorta yardımlarının, davalı işverenden rücuan tahsili istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan ve 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesi olup kusurun belirlenmesinde, mahkemece, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Kusur raporlarının, 5510 sayılı Kanunun 21., 4857 sayılı Yasanın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasanın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Yukarıda yapılan maddi ve hukuki açıklamalar ışığında, ceza yargılamasında kabul edilen kusur oran ve aidiyetleri de gözetilerek mevcut çelişkiler giderilmek suretiyle dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte takdir olunarak, kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak oluşa uygun bilirkişi raporu uyarınca saptanmalıdır.
2-Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yol; ne olduğu 506 sayılı Kanunun 109. maddesi ile 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları”na dair 95. maddesinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S. Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki ortaya çıkması durumunda, çelişkinin Adli Tıp Kanunu'nun 15. maddesi gereği Adli Tıp Üst Kurullarınca giderilmesi gereklidir. Çelişkinin Yüksek Sağlık Kurulu ile Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalından alınan sağlık kurulu arasında çıkması halinde de, amacın uyuşmazlığı en geniş katılımlı bir kurul kararı ile sona erdirmek, yeni çelişkilerin ortaya çıkıp uyuşmazlığı çözümsüzlüğe itmeyi engellemek olduğu dikkate alındığında, ilgili Adli Tıp Üst Kuruluna başvurulmalı ve alınacak raporla uyuşmazlık sona erdirilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının, HMK'nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 05.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.