1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

11. Hukuk Dairesi 2016/9411 E. , 2018/2902 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
11. Hukuk Dairesi 2016/9411 E. , 2018/2902 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/03/2016 tarih ve 2013/664-2016/40 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17.04.2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av...dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı personelinin ısrarı ile 10.12.2012 tarihinde davalı nezdinde hesap açtırdığını ve hiçbir talebi olmadan borsada daha rahat alım-satım yapabilmesi için 100.000,00 TL ek kredi tahsis ettiğini, daha sonra bir personelin kendisini arayıp bazı değişik hisse senetleri alım satımı yaptıkları bilgisini verdiğini, sürekli arandığını, kendisinin hiçbir zaman bir hisseyi alın veya satın diye talep ya da talimatının bulunmadığını, müvekkiline hesap ekstresi gönderilmediğini, 28/05/2013 tarihinde hiç aranmaya dahi gerek görülmeden kendi adına borsada işlem yapıldığını, müvekkilinin 15/02/2013 tarihinde 18.000,00 TL, 18/06/2013 tarihinde de 70.000,00 TL aynı hesaba para yatırdığını, müvekkilinin hesaba 178.000,00 TL para yatırmasına rağmen parasını çekmeye gittiğinde 30.000,00 TL kaldığının söylendiğini, müvekkilinin yaklaşık 148.000,00 TL parasının yok edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 148.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile müvekkili arasında 10/12/2012 tarihli 'Sermaye Piyasası Araçları Alım Satıma Aracılık Çerçeve Sözleşmesi', 'Repo ve Ters Repo İşlemleri Sözleşmesi' ile 13/05/2013 tarihli 'Kredili Alım, Açığa Satış, Ödünç Alma ve Verme İşlemleri Sözleşmesi' akdedildiğini, davacıya risk bildirimi yapıldığını, alım satım işlemlerinden doğan tüm hak ve borçların yatırımcının mal varlığı üzerinde hüküm ve sonuç doğurduğunu, davacının müvekkili şirket tarafından zarara uğratıldığı yönündeki iddianın yerinde olmadığını, davacı adına ve hesabına yapılmış olan tüm hisse alım satım işlemlerinin davacının telefonla ya da yazılı olarak verdiği talimatlar doğrultusunda gerçekleştirildiğini, talimat almaksızın yapılan bir işlem olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında 10/12/2012 tarihinde Sermaye Araçları Alım Satıma Aracılık Çerçeve Sözleşmesi imzalandığı, ancak herhangi bir Yatırım Danışmanlığı ve Portföy Yöneticiliği Çerçeve Sözleşmesi imzalanmadığı, buna rağmen davalı çalışanları tarafından davacı adına hisse senedi alım satımı yapıldığı, yapılan tüm işlemler içerisinde Yatırım Danışmanlığı ve Portföy Yöneticiliği filleriyle yapılan pay senedi alım ve satımı sonucunda davacının 31.763,44 TL zarara uğradığı, yatırım danışmanlığı fillinin gerçekleştiği tarihlerde SPK tarafından yayınlanan 2002 tarihli ve 55 sayılı tebliğin geçerli olduğu, davalının taraflar arasında Yatırım Danışmanlığı ve Potföy Yöneticiliği Çerçeve Sözleşmesi bulunmamasına rağmen davacı hesabından yaptırdığı hisse alım satımları sonucunda oluşan zarardan sorumlu olduğu, davacının tüm risklere karşı uyarıldığı ve yapılan işlemlerin her safhasından haberdar olup davacının rızası ile işlem yapıldığı yönündeki davalı savunmasının ise, ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 31.763,44 TL'nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Davacı vekili tarafından temyize cevap dilekçesi olarak ibraz edilen 16.6.2016 tarihli dilekçe ile temyiz sebepleri ileri sürülerek kararın bozulmasının talep edildiği ancak, gerekçeli kararın davacı vekiline 12.5.2016, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin ise, 01.06.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin temyiz dilekçesi olarak kabul edilen işbu dilekçesi temyiz süresi içerisinde verilmediği gibi, temyiz harcının da yatırılmadığı, bu itibarla davacı vekili tarafından usulüne uygun yapılmış bir temyiz istemi bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince ise; Dava, davacının hesabından bilgi ve rızası dışında işlem yapılarak mevcudunun azaltıldığı iddiasına dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, öncelikle davalı banka olmadığından uyuşmazlığın bankacılık işeminden kaynaklandığı şeklindeki mahkeme nitelendirmesi doğru değil ise de, dava konusu işlemlerin mahiyeti itibariyle inceleme yaptırılması nedeniyle bunun esasa bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacı tarafça hisse senedi alımı satımı konusunda herhangi bir talepte bulunmadığı, davalı çalışanları tarafından aranarak hisse senedi alım satımı yapıldığı bilgisinin verildiği, hatta kendisi aranmadan da adına borsada işlem yapıldığı iddia edilmiş, davalı tarafça ise, davacı ile '' Sermaye Piyasası Araçları Alım Satıma Aracılık Çerçeve Sözleşmesi'', '' Repo ve Ters Repo İşlemleri Söleşmesi'','' Kredili Alım, Açığa Satış, Ödünç Alma ve Verme İşlemleri Sözleşmesi'' akdedildiği, anılan çerçeve sözleşmesi şartları dahilinde tarafların SPK ve ilgili mevzuat gereğince menkul olarak kabul edilen hisse senetleri, hazine bonoları, ipotekli borç ve irat senetleri, yatırım fonu, banka bonoları gibi sermaye piyasası yatırım araçlarının kıymetler borsasında ve borsa dışında alım satım işlemlerinin yapılması için davalı şirketin aracılık yapması hususunda mutabık kaldıkları, davacıya işbu işlemler kapsamında risk bildirimi de yapıldığı, davacının telefon kayıtları ve yazılı talimatları uyarınca davacı adına ve hesabına muhtelif hisse alım satım işlemleri gerçekleştirildiği, davacıdan talimat alınmadan yapılan herhangi bir işlem bulunmadığı, davacının iyiniyetli olmadığı savunulmuştur.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; telefon kayıtlarının incelenmesi neticesinde, davacının alım satımlardan haberdar olup, riskli işlemleri yapmaya meyilli olduğu, çoğu zaman alım satım emirleri verirken kararsız kaldığı, zarar durumunu sürekli olarak bildiği, zararın artmasına bağlı olarak müşteri temsilcilerini defalarca değiştirdiği, dava konusu süreçte hesaba çeşitli miktarlarda paralar aktardığı ve bu aktardığı paralarla hisse senedi alım satımları gerçekleştirmeyi amaçladığı, yapılan alım satımların genelde günlük ve tek kademede kâr hedefli olan riskli işlemler olduğu, genel olarak müşteri temsilcilerinin tavsiye ve beklentilerinin rol oynadığı, bu haliyle yapılan işlemlerin bir çoğunun yatırım danışmalığı faaliyetini işaret ettiği ancak davacı ile bu sermaye piyasası faaliyetinin yapılabileceği bir çerçeve sözleşme imzalanmadığı, bazı işlemlerin de portföy yöneticiliği fiilini göstermesine rağmen bu sermaye piyasası faaliyetinin yapılabileceği bir çerçeve sözleşmenin de bulunmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre davalının sadece davacının kendisine ilettiği emirleri uygulama yükümlülüğü bulunduğundan, davalının davacı adına direk alım satım emri almadan yaptığı veya davacıyı alım satım işlemlerine yönlendirerek gerçekleştirdiği işlemlerin imzalanan sözleşme hükümleri dışında olduğu zira, davacının yatırım işlemi yaptığı müşteri temsilcileri tarafından .sektörel ve hisse bazında yönlendirildiği, işlem gerçekleştiren müşteri temsilcilerinin bu tavsiyelerde bulunabilmesi için taraflar arasında yatırım danışmanlığı çerçeve sözleşmesi bulunması gerektiği, bu sözleşme bulunmadan aracı kurumların sadece emir iletilmesi faaliyetlerinde bulunabileceği, taraflar arasında akdedilen sözleşmeye göre aracı kurumun müşterisinden alım ve/veya satım emirlerini almak ve gerçekleşme sonuçlarını müşteriye iletmekle mükellef olduğu ancak, taraflar arasında bir portföy yöneticiliği sözleşmesi yapılmaksızın müşteri tarafından iletilen emirlerin müşterinin bilgisi olmadan değiştirildiği, işlem gerçekleştirildikten sonra müşteriye bilgi verildiği, aracı kurumların müşteri emri olmadan alım ve/veya satım fiyatı belirleme ve gerçekleştirme işlemini ancak portföy yöneticiliği çerçeve sözleşmesi neticesinde gerçekleştirebileceği kanaati bildirilmiştir.
Yapılan yargılama sonrası, mahkemece de davacı adına davalı çalışanları tarafından hisse senedi alım satımı yapıldığı, bu işlemler içerisinde yatırım danışmanlığı ve portföy yöneticiliği fiilleriyle yapılan pay senedi alım ve satımı sonucunda davacının zarara uğratıldığı, davalının taraflar arasında yatırım danışmanlığı ve portföy yöneticiliği çerçeve sözleşmesi bulunmamasına rağmen davacı hesabından yaptırdığı hisse alım ve satımları sonucunda oluşan zarardan sorumlu olduğu, davacının tüm risklere karşı uyarıldığı ve yapılan işlemlerin her safhasından haberdar olup, rızası ile işlem yapıldığı savunmasının ispatlanamadığının kabulü ile hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, yukarıda açıklanan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında yapılan görüşme içeriklerinin tümünün bulunmadığı, bu itibarla davalı tarafça öneri ya da yönlendirmede bulunulup bulunulmadığı, talimat dışı ya da talimat olmaksızın işlem yapılıp yapılmadığı anlaşılamamakta ve denetlenememektedir. Kaldı ki, davalı tarafça da yargılama sırasında telefon kayıtları ve deşifreleri çerçevesinde davacı tarafından verilen talimatların içeriğinin değerlendirilmesi neticesinde sadece davacıya talebi doğrultusunda öneride bulunulduğu, eylemin yatırım danışmanlığı ya da portföy yöneticiliği kapsamında olmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin kapsamı dışında kalan bir işlem yapılmadığı, davacının tüm işlemlerden haberdar olduğu, bilgisi ve rızası dahilinde uzun bir süre bu şekilde işlem yapıldığı, zarara uğranıldığı iddiasının iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun savunulduğunun anlaşılması karşısında, davacının dava konusu yaptığı işlemlere ilişkin tüm görüşme kayıtları ve varsa talimat yazıları getirtilerek, görüşmelerin tümünün dökümü de yapılmak sureti ile, davalının eyleminin taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında kalıp kalmadığı, kapsam dışında kalan bir eylemi bulunup bulunmadığı, böyle bir eylemi var ise niteliğinin ne olduğu, yapılan işlemler nedeniyle davacının ne kadar kâr ya da zarara uğradığı, bunların ne kadarının sözleşme kapsamında kalan eylemlerden ne kadarının var ise sözleşme dışı kalan eylemlerden oluştuğu, işlemlerin mahiyeti ve süresi de nazara alınarak davacının sözleşme dışında yapılan işlemlere sessiz kalmasından, taraflar arasında fiili bir sözleşme ilişkisi kurulmasından yani aradaki ilişkinin yatırım danışmanlığı veya portföy yöneticiliği niteliğine dönüştüğünden bahsedilip edilemeyeceği nazara alınıp, her talepte bulunması gereken MK’nin 2. maddesi uyarınca da değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.