11. Hukuk Dairesi 2018/2370 E. , 2019/8311 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2018/2370 E. , 2019/8311 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada ...5. Asliye Hukuk Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 27.02.2018 tarih ve 2013/525-2018/185 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 17.12.2019 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı Banka'nın ...Şubesi'nde 01.11.1998 tarihinde hesap açtırdığını, 03.08.2001 tarihinde banka personelinin yapmış olduğu yolsuzluklar nedeni ile hesabında bulunan 626.800 USD parayı çekmek istediğini, ancak bankaca parasının ödenmediğini ileri sürerek 626.800 USD’nin faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bankanın devamlı müşterisi olduğunu, her gün para yatırıp çektiğini, bu paraları genelde EFT yaparak başka yerlere gönderdiğini, ayrıca davacı hakkında soruşturma yapılması için şikayette bulunduklarını, davacı aleyhine ceza davası açıldığını, verilen beraat kararının kesinleşmediğini, dava konusu paraların 24.07.2001 ile 02.08.2001 tarihleri arasında diğer bankaların ...şubelerine EFT yapılmak suretiyle davacının ortakları ve kendi hesabına havale edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ...2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen karar sonucunda oluşan durumun daha önce verilen kararın değiştirilmesini gerektirir mahiyette olmadığı ve aynı gerekçe ile hüküm tesis etmek gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 626.800,00 USD'nin fili ödeme günüdeki efektif satış kuru üzerinden ve 626.800,00 USD dolarının 06/08/2001 tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek mevduat faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmaması ile davacının davalı banka personeli ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettiğinin kanıtlanamamış olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacı tarafça, davalı banka nezdinde bulunan hesabındaki paranın banka personeli tarafından gerçekleştirilen yolsuzluklar ile tüketildiği iddiasına dayalı olarak açılan işbu davada, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece bozma öncesi yapılan yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve üç ayrı bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınmış ise de, raporlar, taraf iddia ve savunmalarını karşılamaya, somut uyuşmazlığı çözmeye yeterli olmadığı gibi, birbiri ile de çeliştiği ve ayrıca mahkemece yapılan yargılama sonucunda tüm bu raporlardan da ayrılarak, gerekçesi de belirtilmeksizin davacı tarafından sunulan hukuki mütalaa doğrultusunda karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Yargıtay'ca bozulan karar ortadan kalkar ve hukuki geçerliliğini yitirir. Bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde olmadığından bu karara atıf yapılarak hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, bozulan karardaki gerekçeye dayanılması da yasal dayanaktan yoksundur. Zira, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. Bu itibarla, ''...2. Ağır Ceza mahkemesince verilen karar sonucunda oluşan durumun mahkemece daha önce verilmiş olan kararın değiştirilmesini gerektirir mahiyette olmadığı ve aynı gerekçe ile hüküm tesis etmek gerektiği'' şeklinde ifadelere yer vermek sureti ile belirtilen ilkelerin nazara alınmaması doğru olmamıştır.
Somut uyuşmazlığa gelince ise, davacı tarafça yukarıda da belirtildiği üzere, banka şubesinde bulunan hesabındaki mevduatın davalı banka personeli tarafından yapılan yolsuzluklarla tüketildiğinin iddia edildiği, davalı tarafça da, hesaptaki paraların 24.07.2001- 03.08.2001 tarihleri arasında davacı tarafından başka banka şubelerinde bulunan kendisine ya da ortağı olduğu Tuğçe Döviz ve Altın Tic. A.Ş.'nin diğer ortağına ait hesaplara EFT yapıldığı, davacının davalı banka ile çalışmaya başladığından beri hesabındaki paraların birçok kez aynı şekilde ortakları ve kendi hesabına talimatlı veya talimatsız olarak EFT yapılmak suretiyle davacıya intikal ettirildiği, bu EFT'lere davacı tarafından hiçbir itirazda bulunulmadığı, davacı tarafından talep edilen 600.000 USD'nin TL'ye çevrilerek davacının TL hesabına geçildiği, bu paraların da diğer banka şubelerine gönderenin davacı olduğu belirtilerek EFT yapıldığı, yapılan EFT toplamının 940.200,00 TL olduğu, bunun 792.650,00 TL'sinin hesaptan düşülen kısım olup, aradaki fark olan 147.550,00 TL'nin ise, hesaptan çekilen 129.405 USD'nin TL karşılığı olarak yapılan EFT tutarı olduğu savunulduğuna göre, işbu iddia ve savunma kapsamında, sunulan tüm taraf delilleri ve banka kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bankaların özel yasa ile kurulmuş ve kendisine ayrıcalıklar tanınmış bir güven kurumu olması dolayısıyla en hafif kusurlarından bile sorumlu olduğu, kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlü bulunduğu (4491 sayılı Yasa ile değişik 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 10/4 ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi), bu tanımlamaya göre, mevduatın ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşme olup, BK'nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alanın, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecbur olduğu, aynı Yasa’nın 472/1. maddesi uyarınca usulsüz tevdide paranın nef’i ve hasarının mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayanın bu parayı kendi yararına kullanabileceği, bu açıdan değerlendirildiğinde, usulsüz işlemle çekilen paraların aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağının aynen devam ettiği, usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebileceği ve bankanın bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabileceği de göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapılıp, denetime de elverişli şekilde hüküm tesisi gerekirken anılan hususlar nazara alınmaksızın, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3- Ayrıca, 3095 sayılı Yasa'nın 4/a madddesinde '' Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır. '' hükmü düzenlenmiş olup, yabancı para alacağına dayalı işbu davada 3095 sayılı Yasa'nın 4/a maddesi uyarınca faize hükmetmek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nuaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazarının REDDİNE (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön