11. Hukuk Dairesi 2019/1110 E. , 2019/8112 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2019/1110 E. , 2019/8112 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ



TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 23/11/2017 tarih ve 2017/197 E- 2017/822 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 13/12/2018 tarih ve 2018/629 E- 2018/1368 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilleri ile davalının dava dışı Besa Motorlu Araçlar ... Ltd Şti'nin hissedarları olduğunu, davalının aynı zamanda şirket müdürü olduğu ve şirket kayıtlarında bulunan malları satarak menfaat elde ettiğini, satış gelirlerinin müvekkillerine verilmediğini, davalının kendi adına alacaklı sıfatı ile birden çok bono düzenlediğini, bonolarda müvekkili ...'in borçlu diğer müvekkilinin ise kefil olarak gösterildiğini, müvekkilinin icra tehdidi altında borcu ödemek zorunda kaldığını, davalının şirketin mali gücünün zayıfladığı gerekçesiyle müvekkili ...'e ait taşınmazı akrabasına sattığını, bu satış bedelinin şirket kayıtlarında olmadığını, şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek şimdilik 20.000,00 TL'nin alacağın doğduğu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ...'in maliki olduğu taşınmazını bizzat resmi senetle sattığını, bu satış işleminin şirkete nasıl bir zarar verdiğinin anlaşılamadığını, şirket ortakları ile şahsi malın şirkete özgülenerek bedelin şirket için sermaye yapılması yönünde taraflarca alınan hiçbir karar bulunmadığını, davacıların kendi iradeleriyle imzaladıkları kambiyo senetlerine yönelik hangi hukuka aykırı yollarla icra tehdidine muhatap olduklarının belirtilmediğini, müvekkilinin de ciro zincirinde yer alarak borçlu konumunda bulunduğunu, şirketin zarara uğraması yada müvekkiline herhangi bir kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, şirkete ait malların satışının davacıların katılımı ile tüm şirket ortakları tarafından düzenlenen protokol ile kararlaştırıldığını ve şirketi temsilen davalı tarafından söz konusu taşınır malların iş yeri devir sözleşmesi ile 3. şahsa satıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacı ...'in adına kayıtlı taşınmazı dava dışı ...'e satmasının şirket ile bir ilgisinin bulunmadığı, şirket ortağı olan tarafların düzenledikleri protokol ile şirketin emtia stokunun satılmasına karar verdikleri, şirketi temsilen davalı ... ile alıcı ... arasında düzenlenen iş yeri devir sözleşmesindeki bedelin protokolde kararlaştırılandan daha yüksek olduğu, davacı ...'in dava dışı Ankamer Motorlu Taşıtlar Anonim Şirketine olan borcu yüklendiği, bonoların davacı ... tarafından, davalı ... lehine düzenlendiği, ... tarafından ortak bulundukları Besa...Ltd Şti'ne ciro edildiği, şirket tarafından da Ankamer...A.Ş. lehine ciro edildiği, netice olarak bu işlemlerin şirket borcunun tasfiyesine yönelik olarak gerçekleştirildiği, davalının iddia olunan işlemler nedeniyle davacılara ve şirkete zarar verdiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; şirket mallarının usulsüz satılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebinde TTK'nun 555. maddesi uyarınca davacı ortağın tazminatın şirkete verilmesini talep edebileceği ancak davacı yanın tazminatın şirkete verilmesi yönünde bir talebi olmadığından davanın dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken anılan zarar kalemine ilişkin davanın yanılgılı gerekçe ile reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, diğer zararların tazmini açısından mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.2 maddesi gereğince bir kısım gerekçe yönünden kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına ve davacıların davalı ...’e şirket yöneticiliğinden kaynaklanan sebepler dışında haksız fiil temelinde yönelttikleri dava kısmı yönünden vaki iddialarını kanıtlayacak bir delil sunamadıklarının dosya kapsamından anlaşılmasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 11/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön