11. Hukuk Dairesi 2019/336 E. , 2019/8055 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07/03/2018 tarih ve 2016/771 E.- 2018/225 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 25/10/2018 tarih ve 2018/1132 E.- 2018/1144 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin %20 hissedarı olduğunu, davalı şirketin 17/06/2016 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan 3-4-5-6 ve 7. maddelerine olumsuz oy kullandığını ve muhalefetini de tutanağa derc ettirdiğini, kararların hukuka ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, zira bilançoda dip notlar bulunmadığını, faaliyet raporundan şirketin işleyişi hakkında bilgi sahibi olunamadığını, huzur hakkının iyiniyet kurallarına bağdaşmadığını ileri sürerek anılan kararların iptaline, şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin defterlerinde bir usulsüzlük olmadığı gibi kayıtların eksiksiz ve tam tutulduğunu, genel kurul tarihinden onbeş gün önce faaliyet dönemine ilişkin bilançonun ortakların incelemesi için bildirildiğini, davacının herhangi bir itirazda bulunmadığını, genel kurulda alınan kararların yasada öngörülen çoğunluk sağlanarak alındığını, şirket yöneticilerinin oydan yoksunluğunu gerektirecek bir durum olmadığından oylamaya katılmalarının hukuka aykırı olmadığını, şirketin sermayesinin büyüklüğü karşısında takdir edilen huzur hakkının da yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, yasal mevzuatta belirlenen standartlara uygun bir faaliyet raporunun sunulmadığı, şirketin kötü gidişi hakkında ne gibi önlemler alındığı ve ne düşünüldüğünün faaliyet raporunda yer verilmediği, bilanço ve gelir tablosunun gerçekçi olmadığı ve fiili durumu yansıtmadığı, fiktif rakamlar içerdiği, usulüne uygun olmayan bilançoya dayalı olarak yönetim kurulu üyelerinin ibrasının yersiz olduğu, davacı ortağın yönetim kurulu üyeliğine ücret almadan talip olması hususunun değerlendirilmeden ve faaliyeti bulunmayan, sürekli zarar eden bir şirket için 3.000.- TL huzur hakkının da yerinde olmadığı, yönetim kurulunun seçimine ilişkin 6 numaralı gündem ile alınan kararın iptali de talep edilmişse de yönetim kurulu üyelerinin
seçiminin 1200 red oyuna karşılık 3600 kabul oyu ile belirlendiği, söz konusu yönetim kurulu üyelerinin yasaya uygun çoğunlukla seçildiği, yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin iptal isteminin yersiz olduğu, davalı şirketin yasal çoğunlukla seçilmiş yönetim organının bulunduğu, kayyım atanmasını gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı gerekçesiyle dava konusu 3, 4, 5 ve 7 numaralı gündem maddeleri yönünden davanın kabulüne, 6 numaralı gündem maddesi ve davalı şirkete kayyım atanması yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf isteminde bulunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, aynı gerekçe ile taraf vekillerinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, mahkemece alınan 19.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda, faaliyet raporu ve bilançonun usulüne uygun olduğu, gerçek durumu yansıttığı, fiktif kayıtlar içermediği ifade edilmiş, davacı tarafın itirazları üzerine başka bir bilirkişiden alınan 05.12.2018 tarihli rapor da ise yasal mevzuatta belirlenen standartlara uygun bir faaliyet raporunun sunulmadığı, bilançonun gerçekçi olmadığı ve fiili durumu yansıtmadığı, fiktif rakamlar içerdiği ifade edilmiştir. Mahkemece, iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin 05.12.2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiştir. Ancak, gerek anılan raporda, gerekse mahkeme gerekçesinde bilançonun ve faaliyet raporunun hangi kısmının gerçeği yansıtmadığı veya hangi kaydın bilançoda bulunmadığı açıklanmamış, davacının bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının doğruluğu hakkında delil ve verilerle karşılaştırılarak değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda, mahkemece bilançonun ve faaliyet raporunun nasıl ve hangi yönlerden gerçeği yansıtmadığı belirlenmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde dava konusu şirket genel kurulunda 3 ve 4 numaralı maddelerde alınan kararların iptaline ve buna bağlı olarak da 5. madde olan yönetim kurulunun ibra edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- Dava konusu davalı şirket genel kurul toplantısında alınan yönetim kurulu üyelerinin ücretlerinin toplam aylık 3.000,00 TL olarak belirlenmesine ilişkin 7. maddenin de davacı ortağın ücret almaksızın yönetime talip olması hususu değerlendirilmeksizin alındığı ve şirketin ekonomik durumu nazara alındığında makul olmadığı gerekçesi ile iptaline karar verilmiştir. Dava konusu genel kurul ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 394. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği hükmü düzenlenmiştir. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Mahkemece, alınan 19.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda ücretin makul olduğu belirtilmiş, davacı itirazı üzerine alınan 05.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda ise yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretin zarar eden ve uzun zamandan beri gelir getirici faaliyette bulunmayan bir şirket için yüksek olduğu ifade edilmiştir. Mahkemece, işbu madde yönünden de iki rapor arasındaki çelişki giderilmeksizin 05.12.2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verilmiş ise de anılan rapordaki bu görüş şirketin defter ve kayıtları ile mali yapısı incelenmeden bildirilmiştir. Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Bu itibarla mahkemece, davalı şirketin defter ve kayıtları celp edilip açıklanan şekilde araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmek gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
11. Hukuk Dairesi 2019/336 E. , 2019/8055 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 15 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 12 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 90 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 87 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 6 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 50 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 8 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat