11. Hukuk Dairesi 2019/999 E. , 2019/7975 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/11/2016 tarih ve 2014/1284 E.- 2016/799 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine-kısmen kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 19/12/2018 tarih ve 2018/282 E.- 2018/1288 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili; tarafların mali müşavirlik hizmeti alanında faaliyet gösteren şirketler olduğunu, davalı-karşı davacının iki yıldır sistemli bir şekilde müvekkilinin çalışanları ve müvekkilinin serbest meslek makbuzuyla danışmanlık hizmetleri sunan kişileri, müvekkiliyle olan hizmet sözleşmelerini veya danışmanlık sözleşmelerini sona erdirmeye yönelterek bu kişilerle bizzat iş veren sıfatıyla hizmet sözleşmesi akdettiğini, dilekçesinde ayrıntılı bir şekilde işe giriş ve çıkış tarihlerini, isimlerini belirttiği sekiz çalışanının davalı-karşı davacı tarafından müvekkiliyle olan hukuki ilişkilerini sona erdirmeye ve davalı-karşı davacı şirketle hizmet sözleşmesi akdetmeye sevk edildiğini, anılan eylemin müvekkili çalışanları ve danışmanlarını ayartmaya yönelik eylemler niteliğinde olduğundan 6100 sayılı TTK 54. ve TTK 55/1-b maddelerinde tanımlanan, haksız rekabet durumunun gerçekleştiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla TTK 54. maddesi uyarınca haksız rekabetin tespitini, men’ini, uğranılan ticari kayıp nedeniyle 20.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL maddi tazminatın tahsilini, kararın en yüksek tirajlı aylık yayınlanan en az iki ekonomi dergisinde ilanını talep ve dava etmiş, davalı-karşı davacının karşı dava açmada hukuki yararının bulunmadığını, itibarının zedelenmediğini savunarak karşı davanın reddini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili; haksız, gerçek dışı ithamlar ve suçlamaların müvekkilinin ticari itibarını zedelediğini, sevk etme ve ayartma iddialarının gerçek dışı olduğunu ve anılan ithamların kişisel haklara saldırı niteliğinde kabul edilmesi gerektiğini ileri sürerek 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle tahsilini talep ve dava etmiş, hukuki yararın bulunmadığını, davacı-karşı davalının çalışanlarının işten ayrılma ve müvekkili nezdinde işe başlama tarihlerinin aralıklı olduğunu, ayartmaya dair somut delilin bulunmadığını, mevcut geçişin aynı sektördeki firmalar bakımından doğal bir durum olduğunu, haksız rekabet koşullarının oluşmadığını savunarak asıl davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı-karşı davalı nezdinde çalışan altı kişinin iş akdiyle, diğer ikisinin dışarıdan danışmanlık hizmeti veren kişiler olduğu, anılan kişilerin iş yeri dosyaları ve SGK kayıtlarının incelenmesinde tamamının davacı-karşı davalı nezdindeki işinden kendi isteğiyle ayrıldığı, ayrıldıktan sonra başka bir firma aracılığıyla veya bizzat kendi başvurularıyla davalı-karşı davacı şirkette daha yüksek ücretlerle çalışmaya başladıkları, işten ayrılmalarının 2012, 2013 ve 2014 yıllarında olduğu, işten ayrılmaların tamamının çalışanların kendi istekleriyle olduğu, davalı-karşı davacı şirket nezdinde çalışamaya başlayan personelin tamamının aldığı maaşların daha yüksek olduğu, aynı pozisyonlar veya daha üst derecede pozisyonda çalışmaya başladıkları, davalı-karşı davacı nezdinde çalışan bu altı kişinin de yargılama sırasında davalı-karşı davacı şirketten istifa ederek ayrıldıkları, adı geçen personelin salt istifa tarihleri ile davalı-karşı davacıda işe başlama tarihlerinin yakın olmasının ayartma olarak kabul edilemeyeceği, anılan altı kişi dışında çok sayıda personelin işinden ayrıldığı, davacı-karşı davalı tarafından, davalı-karşı davacının hangi eylemiyle ayartma ve yöneltmeyi gerçekleştirdiği yönünde hiçbir delilin sunulamadığı, davalı-karşı davacının kasıtlı bir davranışla ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edecek eylemiyle bu çalışanları kendi şirketinde çalıştırmaya başladığı hususunun kanıtlanamadığı, tanık beyanlarının ayartma ve yönlendirmenin yapıldığı iddialarını somut, tartışmasız ve kesin bir şekilde ortaya koyacak bir nitelikte bulunmadığı, Anayasal bir hak olan çalışma özgürlüğü çerçevesinde kendi isteğiyle işten ayrılan kişilerin daha yüksek ücretle işe başlamalarında ve bir süre çalışmalarında davalı-karşı davacı şirketin haksız rekabet teşkil edecek bir eyleminin bulunmadığı, 6100 sayılı TTK’nın 55/1-b ve TTK 54. maddesindeki koşulların oluşmadığı, davacı-karşı davalı dilekçesinde ayartma ve sevk etme ifadelerinin davanın dayağını teşkil eden vakaları hukuki ve teknik olarak ifade etmek için kullanılan terimler olup davalı-karşı davacı şirketin ticari itibarını sarsmak veya kişisel haklarını ihlal etmek amacını taşımadığı, hak arama hürriyeti kapsamında, dava hakkının kullanılmasının ticari itibarı sarsıcı nitelikte kabul edilemeyeceği gerekçesiyle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; asıl davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, asıl davada objektif dava birleşmesinin söz konusu olduğu, reddedilen her bir talep bakımından davalı-karşı davacı yararına vekalet ücretinin takdir edilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince sadece maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından vekalet ücretine hükmedildiği, karşı davanın reddine dair verilen kararın usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun asıl davada vekalet ücreti yönünden kabulüyle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 44,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacı-karşı davalıdan alınmasına, 09/12/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
11. Hukuk Dairesi 2019/999 E. , 2019/7975 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 11 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 9 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 21 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 5 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 3 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat