11. Hukuk Dairesi 2017/4286 E. , 2019/4715 K.


Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

11. Hukuk Dairesi 2017/4286 E. , 2019/4715 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/12/2016 tarih ve 2012/357 E 2016/1357 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 18/07/2017 tarih ve 2017/105-2017/420 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette %10 paya sahip bulunduğunu, şirketin faaliyetleri ile ilgili davacıya hiç bilgi verilmediğini, toplantılara çağrılmadığını, şirketin mali durumunun davacıdan gizlendiğini, şirketin hileli işlemlerle zarara uğratıldığını, şirketin sürekli zarar ettiğini, kâr payı dağıtılmadığını, taraflar arasında davalar olduğunu, aralarındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ileri sürerek davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000.- TL çıkma payının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile istemini 287.482,44 Euro'ya (977.181.56 TL) yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının oğlu ...’nın şirkette 21.08.2006 - 07.01.2010 tarihleri arasında müdürlük görevinde bulunduğunu, müdürün görevinden ayrılmasından sonra şirketin kâra geçtiğini, elde edilen kârın şirketin geçmiş yıllarındaki zararların kapatılmasında kullanıldığını, davacıya bilgi verildiğini, toplantılara katıldığını, şirketin faaliyetinin Serbest Bölgede olması nedeniyle çok sıkı denetlendiğini, hileli işlemlerle şirketi zararlandırıcı işlem yapma imkanı bulunmadığını, davacının çıkma için haklı nedeni olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, şirketin faaliyet alanı ile ilgili davacı ile şirket arasında anlaşmazlık çıktığı, davacının ortaklar genel kuruluna davet edilmediği, şirkete ait kayıtları davacının inceleyemediği, şirketin kurulduğundan bu yana kâr payı dağıtmadığı, şirketin kuruluşuna mucip olan fiil veya şahsi mülahazaların şirket maksadının husulünü imkansız kılacak veya güçleştirecek surette ortadan kalkmış olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile davacının ortaklıktan çıkmasına, 977.181,56 TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Bu karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nce, davalı şirketin karoser üzerine imalat işi ve panelvan araçların münübüse dönüştürmesi işi ile iştigal ettiği, şirketin faaliyet alanı ile ilgili davacı ile şirket arasında anlaşmazlık çıktığı, uyuşmazlıkların mahkemeye intikal ettiği, taraflar arasındaki karşılıklı güven ilişkisinin ortadan kalktığı ve şirket ortaklarının asıl amacının şirketten kâr payı almak olduğu göz önüne alındığında ortaklıktan çıkma şartlarının oluştuğu, çıkma payının karar tarihine en yakın tarih olan değeriyle tahsil edileceğine ilişkin kural gözetildiğinde hesaplamayı nasıl yaptığını açıklamasa da mahkemenin karar tarihindeki kur üzerinden hesap yaptığı, karar tarihi olan 14.12.2016 tarihli TCMB döviz efektif satış kuru itibariyle davacı payının değerinin 1.003,313,71TL olduğu, talepten fazlasına karar verilemeyeceğinden ıslah edilen miktara göre karar verilmesinde bir hata olmadığı, Türk parası sermayeli şirketin çıkma payının yabancı para üzerinden ödenmesi isteğinin yasal görülmediği, marka değeri olarak beyan edilen değerin davalı şirketin sektördeki pazar payı olabileceği, ancak pazar payı isteğinin ayrıca değerlendirilmesinin söz konusu olamayacağı, şirketin tescilli bir markasının varlığının da iddia ve ispat edilmediği, aktiflerin rayiç değer üzerinden değerlendirilerek düzeltilmiş bilanço üzerinden davacının çıkma payı belirlendiği, çıkma kararının taraflar arasındaki güvensizlik gözetildiğinde her iki taraf yararına bulunduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkmaya izin verilmesi ve ayrılma akçesinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde haklı nedenle çıkma istemine ilişkin çeşitli iddialar ileri sürmüş ve mahkeme kararında hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda da davacının haklı neden olarak ileri sürdüğü iddialar tek tek değerlendirilerek bu iddiaların haklı neden teşkil edip etmediği hususunda görüş bildirilmiştir. 17.12.2013 havale tarihli Bilirkişi Kurulu raporunda davacının haklı neden olarak ileri sürdüğü kendisine bilgi verilmediği, toplantılara davet edilmediği, şirket evraklarını inceleyemediği, şirketin kendisi ile aynı alanda faaliyet göstererek davacıyı zarara uğrattığı iddialarının doğru olmadığı dolayısıyla haklı neden teşkil etmediği belirtilmiştir. Dosya kapsamı itibariyle de bu iddiaların doğru olmadığı, davacının ortaklar kurulu toplantılarına katıldığı, kendisine şirketin evraklarını inceleyebilmesi için yer ve zaman bildirildiği, şirket ile davacı arasında aynı alanda faaliyet gösterilmeyeceğine ilişkin herhangi bir anlaşma bulunmadığı anlaşılmaktadır. Oysa yerel mahkeme kararında bir yandan bilirkişi raporuna dayanılırken öte yandan raporda haklı neden olamayacağı belirtilen davacının ileri sürdüğü tüm iddilar sabit kabul edilerek gerekçe kendi içerisinde çelişkili hale getirilmiştir. Mahkemece şayet bilirkişi raporuna itibar edilmiyorsa bu durum kararda belirtilerek, bilirkişi raporunda doğru olmadığı değerlendirilen davacı iddialarının hangi delil ve gerekçeler ile ortaklıktan çıkma için haklı neden kabul edildiğinin Yargıtay denetimine elverişli şekilde açıklanarak karar verilmesi gerekirken kendi içinde çelişki oluşturacak gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacının tüm ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 24/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2019 Yılı Kararları” sayfasına dön