11. Hukuk Dairesi 2017/4607 E. , 2019/3591 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
11. Hukuk Dairesi 2017/4607 E. , 2019/3591 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/12/2016 tarih ve 2014/62 E 2016/939 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 06/07/2017 tarih ve 2017/311-2017/358 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından duruşmalı temyiz istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen günde tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı ...'in davalı Tasfiye Halinde Dasu Sağlık Hiz. San. Tic. Ltd. Şti'nin ortakları olduğunu, davalı ...'in aynı zamanda şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, davacı aleyhine davalılardan her ikisinin alacaklı sıfatıyla Ümraniye 1.İcra Müdürlüğünün 2010/21839 esas sayılı takip dosyasıyla ve davalılardan ...'in alacaklı sıfatıyla Ümraniye 2.İcra Müdürlüğünün 2010/21840 esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, taraflar arasında 12/01/2011 tarihli “sulh ve ibraname” başlıklı sözleşme imzalandığını, bu sözleşme hükümleri uyarınca davacının icra dosyalarında ibra edilmesine rağmen icra takiplerine devam edilerek ev eşyalarına ve maaşına hacizler konulduğunu, ibra ve sulh sözleşmesi uyarınca takiplerin iptali için Ümraniye 2. İcra Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını, ancak mahkemece ibranın şarta bağlı olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiğini ileri sürerek, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının ibra edilen icra dosyalarından borçlu olmadığının tespitine ve takiplerin İİK'nın 71/1 maddesi uyarınca iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, protokolün şarta bağlı olduğunu, davacının protokol kapsamında yüklendiği edimleri ifa etmediğini savunarak, davanın reddini ve alacağın % 20'si oranında tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesiyle tarafların, daha önce aralarında mevcut olan borç ilişkilerini ve bu kapsamda dava konusu iki icra takibine konu davacının borçlarını da sona erdirdikleri, tecdit suretiyle bir sona ermenin söz konusu olduğu, davacıyı daha önce başlatılan iki takip konusu borçtan ibra ettikleri, taraflar için yeni hak ve yükümlülükler öngörüldüğü ve iki icra takibine konu olan borçların bir şarta bağlı olmaksızın sona erdiği, sözleşmeyle birlikte taraflar ve özellikle davacı için yeni borç ve yükümlülüklerin öngörüldüğü, fakat önceki borçların ve bu borçların konu olduğu takiplerin sona ermesinin bu sözleşmede kararlaştırılan yeni borçların ifa edilmesi şartına bağlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının Ümraniye 2. İcra Müdürlüğünün 2010/21839 ve 2010/21840 Esas sayılı takip dosyaları nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile takiplerin iptaline, Ümraniye 2. İcra Müdürlüğünün 2010/21840 Esas sayılı dosyası nedeniyle ödenen 60.988,00 TL'nin davalılardan istirdadına, koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, protokolün B maddesi ile evvelki borçlardan davacının sorumlu olduğunun yazılmasının, yeni bir sorumluluk yüklenmesi değil, daha evvelki sözleşmedeki yükümlülüğün açıklanması anlamına geldiği, davacı ödenen vergi borçlarını üstlenmiş dahi olsa daha sonra yapılan ve davaya konu olan protokolde tüm yükümlülüklerin yeniden düzenlendiği yazılı olduğundan daha evvel davalı ... tarafından ödendiği anlaşılan vergi borçlarından davacının bir yükümlülüğünün kalmadığı sonucuna varıldığı, davacıya ait olduğu kararlaştırılan 3 madde halinde belirlenen davalı borcunun davacı tarafından ifa edildiği, İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 14/11/2012 tarihli 2012/470 esas 2012/1042 karar sayılı ilamının onandığı, protokolün şarta bağlı olduğunun isabetli olarak kabul edildiği ve kesinleştiği, davacının üstlendiği borçların ilgisiz olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de sonuç itibariyle üç kalem borcun ifa edildiği anlaşılmakla, bu borçlar yerine geldiğinden, zira 3 adet borca ait olarak bir ödeme yaptığını iddia etmeyen davalıların takibe devam hakkı bulunmadığından ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1) b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi 2. fıkrası “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” hükmünü haizdir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne dair verilen 22/12/2016 tarihli karar, her ne kadar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiş ise de, dava dosyasında İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 15/03/2013 gün ve 2013/103 Esas-2013/86 Karar sayılı ilam evvelce Dairemizin 29/11/2013 günlü 2013/16541 Esas- 2013/21725 Karar sayılı ilamıyla Yargıtay incelemesinden geçmiş olup, anılan Kanun maddesi uyarınca hükmün temyiz kanun yolu incelemesine tabi olduğu açıktır. Bu meyanda, ilk derece mahkemesince kararın hüküm kısmında istinaf kanun yolunun gösterilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Buna göre, dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararına yönelik kanun yolu incelemesi talebini içeren dilekçenin, temyiz istemine ait olduğunun kabulü ile dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilip 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereği istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 06/07/2017 tarihli 2017/311 Esas- 2017/358 Karar sayılı ilamının bozulup kaldırılarak davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
2-Davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 06/07/2017 tarihli 2017/311 Esas- 2017/358 Karar sayılı ilamının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesinin kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararının ONANMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.147,24 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 09/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/12/2016 tarih ve 2014/62 E 2016/939 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nce verilen 06/07/2017 tarih ve 2017/311-2017/358 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından duruşmalı temyiz istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen günde tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile davalı ...'in davalı Tasfiye Halinde Dasu Sağlık Hiz. San. Tic. Ltd. Şti'nin ortakları olduğunu, davalı ...'in aynı zamanda şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, davacı aleyhine davalılardan her ikisinin alacaklı sıfatıyla Ümraniye 1.İcra Müdürlüğünün 2010/21839 esas sayılı takip dosyasıyla ve davalılardan ...'in alacaklı sıfatıyla Ümraniye 2.İcra Müdürlüğünün 2010/21840 esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, taraflar arasında 12/01/2011 tarihli “sulh ve ibraname” başlıklı sözleşme imzalandığını, bu sözleşme hükümleri uyarınca davacının icra dosyalarında ibra edilmesine rağmen icra takiplerine devam edilerek ev eşyalarına ve maaşına hacizler konulduğunu, ibra ve sulh sözleşmesi uyarınca takiplerin iptali için Ümraniye 2. İcra Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını, ancak mahkemece ibranın şarta bağlı olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiğini ileri sürerek, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının ibra edilen icra dosyalarından borçlu olmadığının tespitine ve takiplerin İİK'nın 71/1 maddesi uyarınca iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, protokolün şarta bağlı olduğunu, davacının protokol kapsamında yüklendiği edimleri ifa etmediğini savunarak, davanın reddini ve alacağın % 20'si oranında tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, taraflar arasındaki sözleşmenin 2. maddesiyle tarafların, daha önce aralarında mevcut olan borç ilişkilerini ve bu kapsamda dava konusu iki icra takibine konu davacının borçlarını da sona erdirdikleri, tecdit suretiyle bir sona ermenin söz konusu olduğu, davacıyı daha önce başlatılan iki takip konusu borçtan ibra ettikleri, taraflar için yeni hak ve yükümlülükler öngörüldüğü ve iki icra takibine konu olan borçların bir şarta bağlı olmaksızın sona erdiği, sözleşmeyle birlikte taraflar ve özellikle davacı için yeni borç ve yükümlülüklerin öngörüldüğü, fakat önceki borçların ve bu borçların konu olduğu takiplerin sona ermesinin bu sözleşmede kararlaştırılan yeni borçların ifa edilmesi şartına bağlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının Ümraniye 2. İcra Müdürlüğünün 2010/21839 ve 2010/21840 Esas sayılı takip dosyaları nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ile takiplerin iptaline, Ümraniye 2. İcra Müdürlüğünün 2010/21840 Esas sayılı dosyası nedeniyle ödenen 60.988,00 TL'nin davalılardan istirdadına, koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, protokolün B maddesi ile evvelki borçlardan davacının sorumlu olduğunun yazılmasının, yeni bir sorumluluk yüklenmesi değil, daha evvelki sözleşmedeki yükümlülüğün açıklanması anlamına geldiği, davacı ödenen vergi borçlarını üstlenmiş dahi olsa daha sonra yapılan ve davaya konu olan protokolde tüm yükümlülüklerin yeniden düzenlendiği yazılı olduğundan daha evvel davalı ... tarafından ödendiği anlaşılan vergi borçlarından davacının bir yükümlülüğünün kalmadığı sonucuna varıldığı, davacıya ait olduğu kararlaştırılan 3 madde halinde belirlenen davalı borcunun davacı tarafından ifa edildiği, İstanbul Anadolu 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 14/11/2012 tarihli 2012/470 esas 2012/1042 karar sayılı ilamının onandığı, protokolün şarta bağlı olduğunun isabetli olarak kabul edildiği ve kesinleştiği, davacının üstlendiği borçların ilgisiz olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de sonuç itibariyle üç kalem borcun ifa edildiği anlaşılmakla, bu borçlar yerine geldiğinden, zira 3 adet borca ait olarak bir ödeme yaptığını iddia etmeyen davalıların takibe devam hakkı bulunmadığından ilk derece mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1) b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kararı, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı Kanun'un Geçici 3. maddesi 2. fıkrası “Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.” hükmünü haizdir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne dair verilen 22/12/2016 tarihli karar, her ne kadar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra verilmiş ise de, dava dosyasında İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 15/03/2013 gün ve 2013/103 Esas-2013/86 Karar sayılı ilam evvelce Dairemizin 29/11/2013 günlü 2013/16541 Esas- 2013/21725 Karar sayılı ilamıyla Yargıtay incelemesinden geçmiş olup, anılan Kanun maddesi uyarınca hükmün temyiz kanun yolu incelemesine tabi olduğu açıktır. Bu meyanda, ilk derece mahkemesince kararın hüküm kısmında istinaf kanun yolunun gösterilmiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Buna göre, dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararına yönelik kanun yolu incelemesi talebini içeren dilekçenin, temyiz istemine ait olduğunun kabulü ile dosyanın Dairemize gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilip 6100 sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereği istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 06/07/2017 tarihli 2017/311 Esas- 2017/358 Karar sayılı ilamının bozulup kaldırılarak davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
2-Davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalılar vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 06/07/2017 tarihli 2017/311 Esas- 2017/358 Karar sayılı ilamının BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin ilk derece mahkemesinin kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararının ONANMASINA, HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.147,24 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 09/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.