1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

11. Hukuk Dairesi 2019/4054 E. , 2020/2194 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
11. Hukuk Dairesi 2019/4054 E. , 2020/2194 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada... 3. Tüketici Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 21/03/2019-17/07/2019 tarih ve 2018/636-2019/355 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin Yurtbank A.Ş. İzmir Şubesi'ne 3.350,00 TL mevduatını 14.12.1999 tarihinde vadeli olarak yatırdığını, müvekkilinin mevduatının davalı bankanın kasıtlı yönlendirmesi sonucu dava dışı Yurt Security Off Shore Bank Ltd. adlı kurulan paravan banka hesabına aktarıldığını, daha sonra davalı banka yönetiminin TMSF'ye devredildiğini, bankanın Oyakbank'a satıldığını, Oyakbank’ın ise Ing Bank'a satıldığını, off shore mevduatların sigorta kapsamı dışında olduğu gerekçesi ile parasının geri ödenmediğini, davalının anılan bedelden sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere, 3.350,00 TL’nin 14.12.1999 tarihinden işleyecek avans faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; zamanaşımı ve husumet itirazında bulunarak müvekkili bankanın Yurt Security Off Shore Ltd. nezdindeki mevduatlar için herhangi bir garantisi bulunmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Fer’i müdahil OYAK vekili; sorumluluğun TMSF’ye ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Fer’i müdahil TMSF vekili; husumet ve zamanaşımı itirazında bulunarak davacının kendi iradesiyle dava konusu hesabı açtığını, sorumluluğun davacıya ait olduğunu, davacının yanıltılmadığını, off shore hesabı için bankanın garantisinin bulunmadığını, faiz talebinin fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; davalının sorumluluğunun uyuşmazlığa uygulanması gereken eski BK’nın 41-55 ve eski TTK’nın 336 maddesinden kaynaklandığı, davacının zararının parasını Off-Shore Bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren doğması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu tarihten başlayacak olmasından dolayı zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, davacının Yurtbanka yatırdığı mevduatın Yurt Bank Security Off-Shore Ltd. adlı paravan bankaya aktarıldığı, ancak fiilen bu hesaba gönderilmeyip bankanın uhdesinde kaldığı, davacının güven kurumu olan bir bankaya inanarak, inançlı bir işlem yaptığı ancak bankanın müşterisini zarara uğrattığı, banka ile off-shore arasında organik bir bağ olduğu, Yurtbank yönetiminin Yurt Bank Security Off-Shore Ltd. adlı bankanın paravan bir banka olduğunu bildiği halde davacının parasını Yurt Bank Security Off-Shore Ltd. hesabına aktardığı, davacının zararına sebebiyet verdiği, davacı ... tarafından 14.12.1999 tarihinde 3.350,00 TL’sinin (devir öncesi-eski) Yurtbank A.Ş İzmir Şubesi aracılığı ile Yurt Security Off-Shore yatırıldığı, Yurtbank'ın Oyakbank'a, Oyakbank'ın Ingbank'a devredildiği, davacının davalı bankaya yatırdığı mevduatın geri ödenmemesi sonucu hukuka aykırı fiili gerçekleştirilen davalı yüzünden zarara uğradığı, bu nedenle yatırılan mevduatın faizi ile birlikte ödenmesi gerektiği, davalı bankanın harçtan muaf olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 3.350,00 TL’nin 14.12.1999 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, 17.07.2019 tarihli ek kararla, verilen kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle davalının temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ek kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, off-shore hesabına yatırılan mevduatın istirdatı istemine ilişkin olup mahkemece, davanın kabulü ile 3.350,00 TL'nın tahsiline karar verilmiş, anılan karara karşı davalı vekilinin temyiz isteminin, asıl kararın miktar itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle ek kararla reddine karar verilmiş ise de; HUMK’nun 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun ile değişik 427/2. maddesi hükmüne göre, miktar veya değeri 1.000,00 TL'yi geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesin olup bu miktar, asıl karar tarihi olan 21.03.2019 itibariyle 3.200,00 TL'dir. Bu durumda mahkemece verilen asıl kararın, yukarıda anılan yasal düzenlemeler kapsamında, miktar itibariyle temyizi kabil bir karar olduğu anlaşılmakla davalı vekilince ileri sürülen temyiz itirazlarının reddine dair verilen 17.07.2019 tarihli ek karar usul ve yasaya aykırı olup bu nedenle davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle ek kararın bozularak kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-) Asıl karara yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin asıl karara yönelik tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının kabulüyle ek kararın BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl karara yönelik tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.