13. Hukuk Dairesi 2016/10326 E. , 2018/12553 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
13. Hukuk Dairesi 2016/10326 E. , 2018/12553 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 2003 yılında yaptığı doğumdan yaklaşık 4 yıl sonra sağ göğsünde küçülme fark ettiğini, 2007 Ekim ayında göğüs ve koltuk altı bölgesinde ağrılar başlaması üzerine davalı şirkete ait Özel Bodrum Hastanesine başvurarak sağ göğsüne ilişkin yapılan tetkik sonucu doktor tarafından herhangi bir sorun ve olumsuzluk olmadığının söylendiğini, 2009 Ocak ayında ağrılarının artması üzerine bu kez Bodrum Devlet Hastanesi’ne giderek muayene için başvurduğunu, ultrason ve röntgen için yaklaşık 40 gün sonrası için sıra verildiğini, 40 gün beklemek istemediği için 15 Ocak 2009 tarihinde Özel Bodrum Hastanesi’ne tekrar giderek muayene olduğunu, çekilen ultrason sonucunda tekrar sorun olmadığının bildirildiğini, süresi geldiğinde Bodrum Devlet Hastanesi’nde ki ultrason randevusuna katıldığını, sonuçları inceleyen doktorun sağ memede irice bir kitle olduğunu, durumun iyi gözükmediğini, zaman kaybetmeden daha teşekküllü bir hastaneye başvurulması gerektiğini söylemesi üzerine ...’de bulunan ... Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. ... Kapkaç tarafından muayene edildiğini, muayene sonucu kanser hastası olduğunun teşhis edildiğini ve hastalığın çok ilerlediği, risk alınmaması açısından göğsün alınması gerektiğini bildirdiğini, 16 Mart 2009 tarihinde ...’da bir özel hastanede Prof. Dr. ... gözetiminde ameliyat edilerek göğsünün alındığını, kanserin nüksetme ve yenileme riskinin halen mevcut olduğunu, davalı tarafın kusurlu ve ihmali davranışı nedeniyle kanser olduğunu ve bu sebeple organ kaybı yaşadığını ileri sürerek ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup, davacı, sağ memede küçülme, göğüs ve koltuk altı bölgesinde ağrı başlaması üzerine davalı hastanede yapılan 2007 ve 2009 yıllarında yapılan muayeneler sonucu durumunun normal olduğunun söylendiğini ancak sonradan başka bir hastanede yapılan kontrol sonucu kanser hastası olduğunun teşhis edilmesi sonucu sağ göğsünün alındığını, davalı tarafın zamanında hastalığın teşhis edilememesinde kusurlu olduğunu ileri sürerek uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini istemiş, davalı taraf ise kusur yada ihmalleri olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan raporlar hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, vekil,vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle sağlık memuru ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması,onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Dosya içerisinde olayla ilgili mahkeme kanalıyla alınan her iki raporda da, yapılan teşhis ve tetkiklerin usulüne uygun olması nedeniyle doktorlara atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Davacı, alınan rapora itiraz etmiş, mahkemeden konu ile ilgili yeniden bir rapor alınmasını istemiş, davacı tarafın bu talebi karşılanmadan yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm tesis edilmiştir. O halde mahkemece, davacıda meydana gelen hastalığın doktor hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, davacının iddiaları ve özellikle davacının bilirkişi raporlarına yaptığı itirazlar da değerlendirilip tartışılmak üzere üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip yeni bir bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 2003 yılında yaptığı doğumdan yaklaşık 4 yıl sonra sağ göğsünde küçülme fark ettiğini, 2007 Ekim ayında göğüs ve koltuk altı bölgesinde ağrılar başlaması üzerine davalı şirkete ait Özel Bodrum Hastanesine başvurarak sağ göğsüne ilişkin yapılan tetkik sonucu doktor tarafından herhangi bir sorun ve olumsuzluk olmadığının söylendiğini, 2009 Ocak ayında ağrılarının artması üzerine bu kez Bodrum Devlet Hastanesi’ne giderek muayene için başvurduğunu, ultrason ve röntgen için yaklaşık 40 gün sonrası için sıra verildiğini, 40 gün beklemek istemediği için 15 Ocak 2009 tarihinde Özel Bodrum Hastanesi’ne tekrar giderek muayene olduğunu, çekilen ultrason sonucunda tekrar sorun olmadığının bildirildiğini, süresi geldiğinde Bodrum Devlet Hastanesi’nde ki ultrason randevusuna katıldığını, sonuçları inceleyen doktorun sağ memede irice bir kitle olduğunu, durumun iyi gözükmediğini, zaman kaybetmeden daha teşekküllü bir hastaneye başvurulması gerektiğini söylemesi üzerine ...’de bulunan ... Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. ... Kapkaç tarafından muayene edildiğini, muayene sonucu kanser hastası olduğunun teşhis edildiğini ve hastalığın çok ilerlediği, risk alınmaması açısından göğsün alınması gerektiğini bildirdiğini, 16 Mart 2009 tarihinde ...’da bir özel hastanede Prof. Dr. ... gözetiminde ameliyat edilerek göğsünün alındığını, kanserin nüksetme ve yenileme riskinin halen mevcut olduğunu, davalı tarafın kusurlu ve ihmali davranışı nedeniyle kanser olduğunu ve bu sebeple organ kaybı yaşadığını ileri sürerek ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL maddi tazminat ile 200.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup, davacı, sağ memede küçülme, göğüs ve koltuk altı bölgesinde ağrı başlaması üzerine davalı hastanede yapılan 2007 ve 2009 yıllarında yapılan muayeneler sonucu durumunun normal olduğunun söylendiğini ancak sonradan başka bir hastanede yapılan kontrol sonucu kanser hastası olduğunun teşhis edilmesi sonucu sağ göğsünün alındığını, davalı tarafın zamanında hastalığın teşhis edilememesinde kusurlu olduğunu ileri sürerek uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini istemiş, davalı taraf ise kusur yada ihmalleri olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu ve 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan raporlar hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, vekil,vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle sağlık memuru ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özelliklerinin göz önünde tutulması,onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılması ve en emin yolun seçilmesi gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Dosya içerisinde olayla ilgili mahkeme kanalıyla alınan her iki raporda da, yapılan teşhis ve tetkiklerin usulüne uygun olması nedeniyle doktorlara atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Davacı, alınan rapora itiraz etmiş, mahkemeden konu ile ilgili yeniden bir rapor alınmasını istemiş, davacı tarafın bu talebi karşılanmadan yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm tesis edilmiştir. O halde mahkemece, davacıda meydana gelen hastalığın doktor hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, davacının iddiaları ve özellikle davacının bilirkişi raporlarına yaptığı itirazlar da değerlendirilip tartışılmak üzere üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip yeni bir bilirkişi kurulundan nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.