1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

13. Hukuk Dairesi 2016/20933 E. , 2018/4147 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
13. Hukuk Dairesi 2016/20933 E. , 2018/4147 K.


'İçtihat Metni'


MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
İHBAR OLUNAN : ...vekili avukat ....
İHBAR OLUNAN : .... Sağlık Hizmetleri Tur. İnş . Tic. Ltd. Şti.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat ... ile davalı ... .... Tur. İnş. Paz. Ve Tic. A.Ş vekili avukat ..., diğer davalı ... vekili avukat ...'ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, davacılardan ...'nın eşi, ... 'nın babası olan 1968 doğumlu .... ile birlikte 20.08.2011 tarihinde tatil amacıyla davalının işlettiği .... Otelde kaldıklarını, 23.08.2011 gecesi 02.45 sularında murisin rahatsızlandığını, Claudia'nın, eşinin durumunu fark ederek hemen otel resepsiyonunu aramak suretiyle acil müdahale ekibi ve ambulans istediğini, yaklaşık 15-20 dakika sonra işletme hekiminin gelerek tansiyon ve nabız ölçtükten sonra herhangi bir sorun görmediğini söylediğini, hastaya kan sulandırıcı iğne veya aspirin verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, hekimin yanında tıbbi müdahale yapabileceği her hangi bir malzeme bulunmadığını, hastayı en yakın hastaneye götürmek üzere kapıya indirdiklerinde ambulans hazır ettirilmediğini, hasta bir otomobile sıkıştırılarak hasta yakını ve hekim ile birlikte yola çıkartıldığını, ..... Hastanesine hasta nabzı durmuş olarak intikal edildiğini ve kurtarılamayarak hayatını kaybettiğini, kalp krizi vakalarında erken müdahalenin çok önemli olduğunu, gerek otel personeli gerekse iş yeri hekiminin ciddiyetten uzak tavrı sebebiyle hastaya hayat kurtarıcı müdahale bir yana aspirin verme, yatırma vs gibi basit önlemlerin dahi alınmayarak ölümüne sebep olunduğunu, yüzlerce kişinin çalıştığı ve her yaşta binlerce turistin konakladığı 5 yıldızlı otellerde hekimlik yapan davalı hekimin olayda büyük oranda sorumlu olduğunu, diğer davalı oteli işleten şirketin de sorumlu olduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, eş ... için 25.000Euro, çocuk ... için 25.000Euro olmak üzere toplam 50.000Euro destekten yoksun kalma tazminatı, cenaze ve mezar yapım giderleri için 12.867,04Euro ile her bir davacı için 25.000'er Euro manevi tazminat olmak üzere toplam 112.867,04Euro tazminatın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tatil hizmeti alınan davalı otelde, murisin kalp krizi geçirdiği sırada, ticari işletme olan otelin ve işyeri hekiminin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmemeleri ve özensiz davranmaları sonucu, murisin hayatını kaybetmesine neden olunmasından kaynaklı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, dosyaya Turizmci Bilirkişi, İş Güvenliği Uzmanı, Kardiyoloji Uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden 26.06.2015 havale tarihli bilirkişi raporu kazandırılmış; raporda hastanın hastaneye sevkinin tam donanımlı ambulansla yapılması gerektiği, ambulansla hastaneye götürülmemesinin tıbbi açıdan kusur olduğu, bu tıbbi gerekliliklerin yerine getirilmesinin hastanın hayatta kalmasını garanti etmese de, hastaya başarılı tedavi edilme ve hayatta kalma şansı tanıyacak olan hayati önemi haiz tedbirler olacağından bahsedilmiş; yine 26.10.2015 havale tarihli ek raporda da, hastanın yaşamını yitirdiği olaydaki tıbbi kusurun hastanın bulunduğu odadan lobiye kadar yürütülmesi ve sonrasında ambulans yerine binek araçla hastaneye götürülmesi olduğundan, ambulans hizmetinin verilmemesi ile hastaya eksik ve kusurlu hizmet verildiğinden bahsedilmiştir. Ancak yine aynı raporlarda hastanın ambulansla götürülmesi halinde dahi ölüm riskinin tamamen ortadan kalkmadığı ve hastanın yapılacak tüm müdahalelere rağmen kaybedilme ihtimali olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğinden bahsedilmesi ile, mahkemece, raporun kesin bir görüş ortaya koymadığı ve bilirkişiler tarafından kusur olarak belirlenen davranışla ölüm olayı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı hususunun aydınlatıcı nitelikte olmadığı değerlendirilerek, anılan raporlara itibar edilmemiş; bu nedenle .... Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesi'nden 29.01.2016 tarihli rapor alınmış; kişinin 23.08.2011 günü Dr.... tarafından gerekli muayenesinin yapılmış olduğu, ... dil altı verilerek ileri tetkik ve tedavi için hastaneye nakil kararının uygun olduğu, götürüldüğü .... Hastanesi'ne arrest olarak götürülen kişiye gerekli müdahalenin yapılmış olduğu cihetle kişinin ölümünde kişinin takip ve tedavisine katılan hekimlere ve yardımcı sağlık personeline kusur atfedilemeyeceğinden bahsedildiği gerekçe gösterilerek, ölüm olayında davalılara atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde, mahkemece her ne kadar itibar edilmemiş ise de, üçlü bilirkişi heyeti raporu ile karara esas alınan Adli Tıp Kurumu'nun raporu arasında çelişki olduğu, Adli Tıp Kurumu'nun raporunun bu çelişkiyi açıklayıcı nitelikte olmadığı, yine Adli Tıp Kurumu'nun raporunun tarafların iddialarını da karşılar açıklıkta ve davalı otele isnat edilen kusur yönünden de aydınlatıcı nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, olayın oluş şekline göre, mahkemece tayin edilecek, takdire göre kardiyoloji uzmanı, turizmden anlayan bilirkişi ve iş güvenliği uzmanı bilirkişilerden oluşacak yeni bilirkişi heyeti tarafından, özellikle izah edilen hususlar üzerinde durulmak suretiyle, ayrıntılı şekilde, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, her iki davalının da kusur durumlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi suretiyle, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu yönler göz ardı edilerek, eksik incelemeyle ve yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.