1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

13. Hukuk Dairesi 2015/35065 E. , 2018/2179 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
13. Hukuk Dairesi 2015/35065 E. , 2018/2179 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine karşı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı-karşı davalı, davalı-karşı davacı ...'ın müvekkili olduğu şirketten ürün satın aldığını, 13.000,00 TL'lik bakiye borcu ödemede temerrüde düşmesi üzerine hakkında ... 11.İcra Müdürlüğü'nün 2006/10724 Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, borcun sebebinin 22.02.2006 vadeli 2.234,00 TL, 20.02.2006 vadeli 8.290,00 TL ve 30.01.2006 vadeli 4.550,00 TL üç adet bono olduğunu, ancak borçlu ...'ın satışın taksitli olduğunu, takip konusu bonoların teminat bonosu olduğunu iş bu takip konusu bonoların borcuna ilişkin taksit sözleşmelerinin bulunduğunu bu sebeple hakkında kambiyo takibi yapılamayacağı iddiaları ile bir çok dava açtığını, bonolardaki imzaların ...'a ait olduğunu, kalan ana para borç miktarının 13.000,00 TL olduğunu ve borçlu tarafından hem beyan hem de belge ibrazı ile ikrar edildiğini, borçlu ...'ın ... 3.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2006/1341 Esas sayılı dosyasından ikame ettiği davada ana para borcunun 13.000,00 TL’yi ikrar ettiğini, satışın taksitli yapıldığı iddiası ile faiz oranına itiraz ettiğini, alacaklarının sadece imzaları borçlu tarafından ikrar edilen kambiyo evraklarına ilişkin olduğunu, davacı borçlu ile şirket arasında yapıldığını, ... 3.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2006/1341 Esas dosyasından icra takibinde talep edilen işlemiş faize itiraz davası açtığını bu davanın reddine karar verildiğini, bu nedenlerle toplam 13.000,00 TL alacağın davalı ...'dan ihtar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş ve karşı davanın reddini dilemiştir.
Davalı-karşı davacı, davanın reddi ile haksız ve kötüniyetli dava nedeni ile dava miktarı üzerinden %40 tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsili ile tarafına ödenmesine karar verilmesini dilemiştir.
Karşı davada ise; davacı-karşı davalı şirketin ... 11.İcra Müdürlüğü’nün 2006/10724 sayılı dosyasıyla haksız ve kötüniyetle icra takibi yaptığını, Eylül 2006 döneminde ev eşyalarının tamamının haczedilip yedieminliğe götürüldüğünü, ev eşyalarını kullanamadığını, haciz nedeniyle komşularına mahçup olduğunu,güvenirliliğini kaybettiğini, ev adresini değiştirmek zorunda kaldığını tüm bu nedenlerle 15.000,00TL maddi ve 10.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 25.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacı-karşı davalının açmış olduğu davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi ile 3.910,00 TL maddi tazminatın karşı dava tarihi olan 25.08.2009 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli karar uyum içinde olmalıdır. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK 294 ve 297 maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 6100 sayılı HMK 297/son maddesi gereğince; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olduğu belirtilmiş yine anılan kanunun 298/2.maddesi gereğince de; gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
Temyize konu davada, gerekçeli kararın hüküm kısmında 'manevi tazminat talebinin reddine' şeklinde hüküm kurulmasına rağmen gerekçede,manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verildiği açıklanmıştır. O halde, mahkemece, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması HMK 297.maddesine aykırı olup, bozma gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davalı-karşı davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1. bent gereğince temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 2. bent gereğince diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.