13. Hukuk Dairesi 2016/23410 E. , 2019/11332 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
13. Hukuk Dairesi 2016/23410 E. , 2019/11332 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl davada maddi-manevi tazminat, birleşen davada manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-bir.dos.davalısı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar asıl davada, çocukları ...'ın 08.04.2008 tarihinde devamlı olarak gittiği davalıya ait hastaneye ishal, yüksek ateş ve buna bağlı şikayetlerle götürüldüğünü ve salgın olduğu söylenerek geri gönderildiğini, 10.04.2008 tarihinde çocukta hiçbir iyileşme belirtisi görülmemesi nedeni ile tekrar aynı hastaneye getirildiğini, her zamanki doktorunun seminerde bulunması nedeni ile onun yerine bakan ve acilde görevli pratisyen bir hekimin tekrar inceleyip bazı ilaçlar yazarak geri gönderdiğini, küçüğün durumunun daha da ağırlaşması üzerine tekrar aynı hastaneye getirilerek burada aynı doktor tarafından üstünkörü incelendiğini, ateşler içinde yatan küçük ...'ın kendisinden geçmiş bir halde yatarken tesadüfen orada bulunan bir başka doktor tarafından çocuğun menenjit geçirme ihtimali bulunduğunun söylenmesi üzerine saat 18:00 sularında kendilerince 473,00 TL yatırılarak hastanenin ambulansı ile ... Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi acil kısmına kaldırıldığını ve burada yapılan muayenede çocuğun 5 günden ziyade süredir menenjit hastalığının etkisinde bulunduğunu ve ilk aşamada sadece bir iğne ile sorun giderilebilecekken mesleki hata nedeni ile bu hastalık mikrobunun tamamen beyne yerleşmiş durumda bulunduğunu öğrendiklerini, küçük ...'nın 10.04.2008 tarihinde yoğun bakıma yatırıldığını ve tüm müdahalelere rağmen 02.05.2008 tarihinde vefat ettiğini, küçük ...'ın vefatından davalı hastanenin sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden; birleşen davada ise 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek banka faizi ile davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Davalı, kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların maddi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile, 10.000,00'er TL'nin olay tarihi olan 10.08.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yazılı yargılama usulünde 5 aşamaya yer vermiştir. Bunlar; davanın açılması ve dilekçeler aşaması, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamalarıdır. Tahkikatın sonlandırılması ve sözlü yargılama aşamasına geçiş ise 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Somut olayda, mahkemece, 05.04.2016 tarihli celsede davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek aynı celse asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tahkikat bitirilerek yukarıda belirtilen 186. madde uyarınca sözlü yargılama aşamasına geçilmesi için taraflara herhangi bir tebligatta bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, 6100 sayılı HMK.nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, sözlü yargılama için gün belirlenip taraflara tebligat çıkarılmadan karar verilmek suretiyle yukarıda bahsedilen usul hükmüne uyulmaması hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı niteliktedir. O halde, sözlü yargılama ile ilgili HMK.'nun 186. maddesinde gösterilen usule riayet edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl davada maddi-manevi tazminat, birleşen davada manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-bir.dos.davalısı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar asıl davada, çocukları ...'ın 08.04.2008 tarihinde devamlı olarak gittiği davalıya ait hastaneye ishal, yüksek ateş ve buna bağlı şikayetlerle götürüldüğünü ve salgın olduğu söylenerek geri gönderildiğini, 10.04.2008 tarihinde çocukta hiçbir iyileşme belirtisi görülmemesi nedeni ile tekrar aynı hastaneye getirildiğini, her zamanki doktorunun seminerde bulunması nedeni ile onun yerine bakan ve acilde görevli pratisyen bir hekimin tekrar inceleyip bazı ilaçlar yazarak geri gönderdiğini, küçüğün durumunun daha da ağırlaşması üzerine tekrar aynı hastaneye getirilerek burada aynı doktor tarafından üstünkörü incelendiğini, ateşler içinde yatan küçük ...'ın kendisinden geçmiş bir halde yatarken tesadüfen orada bulunan bir başka doktor tarafından çocuğun menenjit geçirme ihtimali bulunduğunun söylenmesi üzerine saat 18:00 sularında kendilerince 473,00 TL yatırılarak hastanenin ambulansı ile ... Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi acil kısmına kaldırıldığını ve burada yapılan muayenede çocuğun 5 günden ziyade süredir menenjit hastalığının etkisinde bulunduğunu ve ilk aşamada sadece bir iğne ile sorun giderilebilecekken mesleki hata nedeni ile bu hastalık mikrobunun tamamen beyne yerleşmiş durumda bulunduğunu öğrendiklerini, küçük ...'nın 10.04.2008 tarihinde yoğun bakıma yatırıldığını ve tüm müdahalelere rağmen 02.05.2008 tarihinde vefat ettiğini, küçük ...'ın vefatından davalı hastanenin sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden; birleşen davada ise 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek banka faizi ile davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Davalı, kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıların maddi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile, 10.000,00'er TL'nin olay tarihi olan 10.08.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yazılı yargılama usulünde 5 aşamaya yer vermiştir. Bunlar; davanın açılması ve dilekçeler aşaması, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamalarıdır. Tahkikatın sonlandırılması ve sözlü yargılama aşamasına geçiş ise 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Somut olayda, mahkemece, 05.04.2016 tarihli celsede davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek aynı celse asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tahkikat bitirilerek yukarıda belirtilen 186. madde uyarınca sözlü yargılama aşamasına geçilmesi için taraflara herhangi bir tebligatta bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, 6100 sayılı HMK.nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, sözlü yargılama için gün belirlenip taraflara tebligat çıkarılmadan karar verilmek suretiyle yukarıda bahsedilen usul hükmüne uyulmaması hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı niteliktedir. O halde, sözlü yargılama ile ilgili HMK.'nun 186. maddesinde gösterilen usule riayet edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.