2. Hukuk Dairesi 2019/3313 E. , 2020/153 K.

Kilitli
Kullanıcı avatarı
İctihat
Mesajlar: 681327
Kayıt: 30 Mar 2021, 02:46

2. Hukuk Dairesi 2019/3313 E. , 2020/153 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatların miktarı, velayet ile mal paylaşımı talebi yönünden hüküm kurulmaması yönünden; davalı kadın tarafından ise tamamına yönelik olarak temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 14.01.2020 günü duruşmalı temyiz eden davalı ... ile vekili Av. ...ve karşı taraf temyiz eden davacı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davacı erkeğin mal paylaşımı talebi hakkında hüküm kurulmamasına ilişkin temyiz sebebine hasren yapılan incelemede;
Davacı erkek eş; 12.07.2017 tarihli dava dilekçesi ile davalı kadın eşe, TMK m. 166/1 ve 2’de yazılı evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedeniyle boşanma davası ve yine aynı kanunun 202.vd. maddeleri gereğince eşler arasındaki mal rejimine dayalı alacak davası açmıştır. Mal rejiminden doğan bu istem; boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, nispi harca tabi ayrı bir dava olarak, eşler arasında ki mal rejiminin sona ermesine bağlı talep edilebilir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda erkeğin; boşanma davasının reddine karar verilmiş ancak mal rejimine dayalı alacak davası hakkında olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. İlk Derece Mahkemesinin bu kararı; davacı erkek eş tarafından sadece boşanma davasının reddine yönelik istinaf edilmiş olup, erkeğin alacak davası hakkında olumlu olumsuz hüküm kurulmamış olması taraflarca istinaf kanun yoluna getirilmemiştir. Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonucunda erkeğin boşanma davasının kabulü ile boşanma ve ferilerine ilişkin kurulan hüküm; davalı kadın tarafından tüm yönleriyle, davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, tazminatların miktarı, velayet ile mal paylaşımı talebi yönünden hüküm kurulmamasına dayalı temyiz edilmiştir. İstinaf kanun yolunun açık olduğu bir karar için istinaf yoluna başvurulmadan temyiz yoluna başvurulması mümkün değildir. Bu sebeple davacı erkeğin mal rejimine ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Tarafların boşanma davası ve ferilerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde 'Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği' hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise, Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Somut olaya göre; davacı erkek tarafından evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma davası ikame edilmiş; ilk derece mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda, kadın eşin boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı, erkek eşin ise “Başka bir kadın ile ilişkisinin olduğunun” anlaşılması ile tam kusurlu olduğu kabul edilerek, erkeğin davasının reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin bu kararı; davacı erkek tarafından istinaf edilmiştir. İtiraz üzerine inceleme yapan bölge adliye mahkemesi “Davacı kocanın sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, buna karşılık davalı kadının da eşini aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davacı koca daha ziyade kusurlu olup, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı koca, dava açmakta haklıdır. Türk Medeni Kanunu'nunu 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur' gerekçesi ile erkek eşin ağır, kadın eşin ise az kusurlu olduğu kabul edilerek, erkeğin davasının kabulü ile boşanma davasının ferilerine ilişkin hüküm kurmuştur.
Dosyaya yansıyan olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca uluşılması tamamen erkeğin sadakatsiz tutum ve davranışlarından kaynaklanmıştır. Bölge adliye mahkemesince kadın eşe yüklenen kusurlu davranışların ise; dinlenen davacı tanık beyanlarında geçtiği haliyle bir kısmının TMK m. l66/2’de yazılı temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan soyut beyanlar olduğu, bir kısmının ise yer ve zaman içermeyen eylemlerden ibaret beyanlar olduğu anlaşılmış olup; itibar edilemeyeceğinin tabii bulunmasına göre, davalı kadına atfı mümkün hiç bir kusur gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Bu durumda, davacı erkek tam kusurludur. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, hiç kimse sırf kendi kusuruna dayanarak boşanma hükmü elde edemez. O halde, boşanma davasının reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Davacı erkeğin mal paylaşımı istemine ilişkin temyiz dilekçesinin yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz edilen hükmün boşanma davası yönünden yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre erkek eşin tazminat ve velayete ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 2.540 TL. vekalet ücretinin Mustafa'dan alınıp Hasibe'ye verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 14.01.2020 (Salı)



Kilitli
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntüleme
    Son mesaj

“2020 Yılı Kararları” sayfasına dön