1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

14. Hukuk Dairesi 2016/2727 E. , 2018/6581 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
14. Hukuk Dairesi 2016/2727 E. , 2018/6581 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.05.1998 gününde verilen dilekçe ile 775 sayılı Yasanın 3. maddesine göre intikalinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.02.1999 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Davacı, çekişme konusu taşınmazların, 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince bedelsiz olarak belediyeye devri gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; davacı ... 13 sayılı parseldeki davalı ...'ye ait hissenin 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi gereğince Belediyeye devri gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Çekişme konusu taşınmazların yasa hükümleri uyarınca mülkiyetinin belediyeye geçip geçmediğinin belirlenmesi için bu konudaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar vardır. Özellikle, bu konuda hükümler içeren mülga 1580 ve 775 Sayılı Yasa ile 3194 Sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde çekişmenin çözüme kavuşturulacağı tartışmasızdır.
Buna göre; 5393 Sayılı Yasanın yürürlükten kaldırdığı 5272 Sayılı Kanunla iptal edilen 1580 sayılı Yasanın 159. maddesinde aynen 'Belediye sınırı içinde sahipsiz arazi mahiyetindeki seyrangah, harman yeri, çayır, mer'a, koruluk ve bataklıkların ve belediye marifetiyle deniz, nehir ve gölden doldurulmuş olan yerlerin ve yıkılmış kale ve kulelerin metruk arsaları ve enkazının tasarruf, idare ve nezareti kaffei hukuk ve vecaibi ve varidatı ile beraber belediyelere devrolunur' şeklindeki düzenleme ile nitelikleri belirtilen taşınmazların sadece tasarruf, idare ve nezaretinin belediyelere intikal edeceği öngörülmüş olup, mülkiyetinin devrine dair bir hükme yer verilmemiştir.
Öte yandan 3194 Sayılı İmar Yasasının 11. maddesi hükmü ile de, istisnaları ayrık tutularak nitelikleri madde metninde sayılan Vakıflar Genel Müdürlüğünün Özel İdarenin ve Hazinenin mülkiyetindeki arsa ve arazilerin hangi esas ve usullerle belediyeye devredileceği gösterildikten sonra devrin ancak, valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile gerçekleştirilebileceği hükme bağlanmıştır. Buna göre, değinilen yasal düzenlemeler karşısında çekişmeli taşınmazların mülkiyetinin kendiliğinden belediyeye geçtiğinin kabulüne olanak yoktur. Kaldı ki, bu yolda bir işlem yapıldığı da iddia ve ispat edilmiş değildir.
Ayrıca, mahkemece hükme dayanak tutulan 20.07.1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 Sayılı “Gecekondu Kanunu”nun “Belediyelere Arsa Sağlanması” başlıklı 3. maddesi, yasadaki istisna halleri ayrık ve yine yasada belirtilen koşulları mevcut olmak kaydı ile Hazinenin özel mülkiyetindeki ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceğini öngörmüştür. Ancak, anılan yasa hükmü 03.07.2003 tarih 4916 Sayılı Yasanın 38. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Diğer taraftan, 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 Sayılı Belediye Kanununun geçici 1. maddesi ile de istisna kuralları getirilerek, bu ayrıcalıklar dışında kalan Hazineye ait taşınmaz malların yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde ilgili belediyelere bedelsiz devredileceğine ilişkin düzenlemenin 5281 sayılı 31.12.2004 tarihli, 25687 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 45/10. maddesi ile 24.12.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yasanın 44/7. maddesi hükmü ile yürürlükten kaldırıldığı sözü edilen düzenlemenin ise Anayasa Mahkemesinin 18.01.2005 tarih 2004/118-2005/8 sayılı kararı ile iptali sonucu yürürlükten kalktığı, sonradan yürürlüğe giren 5393 Sayılı Belediye Kanununda ise benzer bir hükme yer verilmediği bilinmektedir.
Bu durumda mahkemece, hükme esas alınan yasal düzenlemelerin hüküm tarihinde mer’i olmadığı açıktır. Buna karşın anılan yasaların yürürlükte bulundukları zaman içerisinde, davaya konu edilen taşınmazların mülkiyetinin nakli bakımından, davanın tarafları yararına bir hakkın kazanılmasının dayanağını teşkil etmeleri halinde bu kazanmaya, “kazanılmış hak” kuralı gereği değer verileceğinde kuşku yoktur. Nitekim mahkemece kazanılmış hak kavramı hükme yapılan dayanaklardan biridir.
Öyle ise “kazanılmış hak” kavramı üzerinde de durulmak gereklidir. Hemen belirtmelidir ki; bir hukuk kuralının yürürlüğü sırasında, bu kurala uygun biçimde tüm sonuçları ile kesin olarak edinilmiş hakların korunması, hukuk devletinin gereğidir. Tamamlanmış hukuki durumları yeni yasa veya düzenleyici kuralın etkilememesi onlar üzerinde hukuki sonuçlar doğurmaması, kazanılmış hakların saklı tutulması amacını güder.
Ancak, henüz tamamlanmamış veya devam eden hukuki durumlara yeni düzenleyici kural (olayımızda, 5272 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi bakımından Anayasa Mahkemesinin iptal hükmü; 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi için ilga düzenlemesi) derhal yürürlüğe girme niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır.
Somut olaya açıklanan ilkeler gözetilerek bakıldığında; gerek 5272 Sayılı Yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, gerekse 4916 Sayılı Yasa ile 775 Sayılı Yasanın 3. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair yasal düzenleme öncesi, çekişmeli taşınmazın mülkiyetinin nizasız olarak davalı belediyeye geçmiş olması halinde, mülkiyetin nakli bakımından tamamlanmış hukuki durumun varlığından ve kazanılmış haktan sözedilebileceği muhakkaktır.
Bu konuda şu hususa da değinilmesinde yarar vardır, gerek 5272 Sayılı Kanunun 5281 Sayılı Yasayla iptalinden önceki geçici 1; gerekse 775 Sayılı Yasanın 3. maddesi ifadeleri incelendiğinde anılan düzenlemelerin konusunu teşkil eden hak, bakımından mülkiyeti kendiliğinden nakleden hükümler yer olmadığı, lehdarı idarelere tescil isteme hakkı verildiği açıktır.
Ne var ki; mahkemece, mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişi rapor ve krokisinde dava konusu alanın yeterince araştırılmadığı, bilirkişi raporunun yetersiz olup dava konusu alanın hangi imar uygulamalarına tabi tutulduğunun ve imar uygulamasından önceki ve sonraki niteliklerinin belirlenmediği ve usulüne uygun olarak koordinatlı bir şekilde krokiye yansıtılmadığı, 13 parsel sayılı taşınmazın tedavüllü tapu kaydı ile dayanak belgelerinin getirtilmediği, taşınmazın imar uygulamalarından önceki vasfı ile ... ile ilgisinin bulunup bulunmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmadığı, çekişme konusu yerin Belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmadığı görülmektedir.
Bu durumda; mahkemece, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak dava konusu alanın hangi tarihte belediye veya mücavir saha içerisinde alındığının belirlenmesi; çekişmeli yere ilişkin kadastral pafta ile taşınmazın tedavüllü tapu kayıtları ve dayanak belgeleri getirtilerek davaya konu taşınmazın şuyulandırma işlemleri öncesi ve sonrası niteliklerinin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle, çekişmeli taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.