1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

14. Hukuk Dairesi 2015/16567 E. , 2018/4129 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
14. Hukuk Dairesi 2015/16567 E. , 2018/4129 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.02.2011 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ..., ..., ... vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Dava, suya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların ve dava dışı bir kısım köylülerin ... İli, ... Obası ve ... Mevkiinde bulunan tarlalarını uzun yıllardır ... Deresinden akan suyla suladıklarını,...Köyünün, ... Deresi suyunun evlere götürülemeyeceği hususunda kararının ve kadim kullanım haklarının bulunduğunu, davalıların ise ... Deresine su sağlayan bir kısım su gözelerine boru döşeyerek evlerine su çektiklerini, davalıların şebeke suyunun bulunduğunu, yaz aylarının gelmesiyle suyun kuruma ihtimalinin oluştuğunu ileri sürerek suya elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalılardan ..., dava konusu suya 1986 yılından beri müdahalesinin bulunmadığını, suyun tüm köye ait olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar, davacıların kadim kullanım hakları olup, suyun kamuya ait genel su niteliğinde bulunduğunu, her ne kadar şebeke kurulmuş ise de şebekeden suyun gelmediğini, başkaca sularının bulunmadığını, dava konusu suya içme ve kullanma suyu olarak ihtiyaçları olduğunu beyan ederek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne, davalıların suya vaki müdahalelerinin men'ine, su kaynağının müdahale öncesi belirlenen kadim kullanım şeklinde olduğu gibi serbest akmasının sağlanmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar ... ve ..., davalı ... vekili ile davalı ... vekili temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; 'yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer' olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj v.s. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu v.s. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. (TMK. Md. 756/3).
Somut olayda; bilirkişi incelemesi sonucunda, dava konusu su gözelerinin 101 ada 2479 parsel sayılı taşınmazdan çıktığı, bu taşınmazın özel mülkiyette bulunmadığı, suyun debisinin Q 1393 lt/sn olduğu, köyde mevcut 75 metreküp su deposuna su akmadığından su şebekesinin atıl durumda olduğu, davalıların ve bir kısım köy halkının içme ve kullanma suyu ihtiyacını kendi imkanları ile döşedikleri plastik borularla dava konusu 5 adet su gözesinden karşıladıkları tespit edilmiştir.
Davaya konu su genel su niteliğinde olup, suya elatmanın önlenmesi davasını sudan yararlanan ve yararlanmasına engel olunan kişiler açabileceğinden, sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için suların en az olduğu bir dönemde su işlerinden anlayan uzman bilirkişiler seçilerek yeniden keşif yapılmak ve tarafların dinlenmeyen tanıklarının keşif mahallinde dinlenmek suretiyle tarafların içme suyu ve sulama suyu ihtiyaçları belirlendikten sonra yararlandıkları veya yararlanabilecekleri tüm su kaynakları incelenerek, içme suyu ve sulama suyu nitelikleri de belirlenip, öncelik içme suyu ihtiyacına verilmek üzere ayrıntılı olarak düzenlenecek rapor sonucuna göre, taraflar arasında nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su düzeneği ve rejimi kurulmasına karar verilmelidir.
Değinilen yönler gözetilmeden, eksik inceleme, araştırma ve yetersiz bilirkişi raporlarına göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ..., davalı ... vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.