14. Hukuk Dairesi 2015/15488 E. , 2018/3846 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 12.12.2012 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile kardeş olduklarını, aralarında noterde yaptıkları 13.12.2002 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalının 6 adet taşınmazdaki miras hak ve paylarının tamamını kendisine satmayı vadettiğini, satış bedelini nakden ve peşinen ödemiş olup zilyetliği de devraldığını; ancak, davalının tapuyu devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazlarda davalı adına kayıtlı payların iptali ile adına tescilini talep etmiş; davacı vekili, 31.12.2013 tarihli dilekçesi ile davaya 490 ve 563 parsel sayılı taşınmazlar yönünden devam ettiklerini, diğer 4 taşınmaz hakkındaki davadan vazgeçtiklerini bildirmiştir.
Davalı, davacının miras paylarının tapuda intikal işlemlerini yapmak için vekaletname düzenleneceğini söyleyerek kendisini kandırmak suretiyle satış vaadi sözleşmesi yaptırdığını, ancak okuma-yazma bilmediği gibi Türkçe de bilmediğini, davacının sözleşme bedeli olarak herhangi bir ücret ödemediğini ve zilyetliği devraldığı hususunun da doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile yeni oluşan 190 ada 11 parsel ve 189 ada 20 parsel sayılı taşınmazlarda davalı adına kayıtlı 3/16'şar pay ile 229 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 2253/6000 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Geçerli bir sözleşmenin ifa olanağının bulunmaması halinde ise 818 sayılı BK’nın 96 ve 106. maddelerinin dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 36/1. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Somut olaya gelince; davalı, davacının miras paylarının tapuda devir işlemlerini yapmak için vekaletname düzenleneceğini söyleyerek kendisini kandırmak suretiyle satış vaadi sözleşmesi yaptırdığını, esasen satış vaadinde bulunma amacının olmadığını belirterek hile savunmasında bulunmuş; ancak mahkemece, bu hususta herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmadığı gibi gerekçeli kararda da tartışılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, davalının tanık deliline de dayandığı göz önünde bulundurularak tanıklarını bildirmesi için davalıya uygun bir süre verilmesi ve davalı tanıkları da dinlendikten sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.05.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşündeyim. Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.
14. Hukuk Dairesi 2015/15488 E. , 2018/3846 K.
-
- Benzer Konular
- Cevaplar
- Görüntüleme
- Son mesaj
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 14 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 23 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 20 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 13 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 7 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 22 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat
-
- 0 Cevaplar
- 10 Görüntüleme
-
Son mesaj gönderen Ictihat