1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

14. Hukuk Dairesi 2016/16342 E. , 2018/505 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
14. Hukuk Dairesi 2016/16342 E. , 2018/505 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.06.2013 gününde verilen dilekçe ile suya baki elatmanın önlenmesi talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, suya müdahalenin men'i istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ... Belediye Başkanlığının idari sınırları içerisindeki 453 ve 457 parselde kayıtlı taşınmazların arasından geçen yolun içinde kalan bir alanda çıkmakta olan ve ... adı verilen kaynak suyunu boruya alarak 458 parselde kayıtlı bulunan taşınmaz içinde yaptırılan bir sulama havuzunda biriktirerek ... Köyü köylülerine ait arazinin sulanmasında kullandığını, davalının 511 parselde kayıtlı tarlasını sulayabilmek için kısa bir süre önce sondaj yaptırarak su çıkarttığını, su çıkarttığı andan itibaren köylülerin kullandığı kaynak suyunun kesildiğini belirterek davalı tarafından yapılan müdahalenin tedbiren durdurulmasına, haksız olarak su kaynağına yapılan müdahalenin men'ine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin tarım işletmesinin bulunduğu taşınmazların ... Köyü sınırları içinde bulunduğunu, müvekkilinin taşınmazlarının da ... Köyü sınırları içerisinde olması nedeniyle davalının da bu kaynak suyundan yararlanması gerektiğini ve suyun genel su olduğunu belirterek davacı ve davalının ihtiyaçları da göz önüne alınarak münavebeli su rejimi kurulmasını talep etmiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, davalının fen bilirkişisinin 19.11.2013 tarihli raporuna ekli krokide kırmızı nokta ve sondaj 1 olarak belirttiği sondajdan su kullanımının durdurulmasına, bu şekilde kaynak suyuna müdahalesinin önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesinde; 'Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.', hükmü yer almaktadır.
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/ Eren/ Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
5/1465 sayılı Yeraltı Suları Tüzüğü'nün 15. maddesi gereğince yeraltı suyunu kullanacak arazi veya kuyu sahibinin veya işletmecilerinin faydalı su ihtiyacı; sırasıyle içme, temizlik, belediye hizmetleri, hayvan sulaması, zirai sulama ve maden ve sanayi suyu, sportif ve benzeri tesislerin faydalı kullanış miktarı gözönünde bulundurularak tahsis edilecek maksada göre ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle DSİ tarafından tespit edilir. Faydalı ihtiyaç için ayrılacak su miktarı hiç bir zaman yeraltı suyu deposunun emniyetli veriminden daha yüksek olamaz.
Mahkemece, davacı lehine olacak şekilde dava konusu suyun davalı tarafça kurulan 'sondaj 1' olarak bilirkişi raporunda belirtilen yerden su kullanımının durdurulmasına dair infaza elverişli su rejimi kurulmaması doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, tarafların ihtiyaçları da göz önüne alınarak dava konusu su kaynağının kullanımına ilişkin olarak tek tek isim belirtmek suretiyle hangi günlerde kullanacakları da ayrı ayrı belirtilerek infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm tesisi gerektiğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.