14. Hukuk Dairesi 2019/394 E. , 2019/7248 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
14. Hukuk Dairesi 2019/394 E. , 2019/7248 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27/12/2013 gününde verilen dilekçe ile harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat ile maddi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05/12/2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat ile uğranılan zarara karşılık maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında adi yazılı şekilde düzenlenen 26.04.2002 tarihli protokol başlıklı belge ile davalının paydaşı olduğu 185 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki payını müvekkiline sattığını, bunun üzerine müvekkilinin taşınmaz üzerine halihazırda işletmekte olduğu dükkanı inşa ettiğini, satış bedelinin tamamen ödenmiş olmasına rağmen davalının payını tapuda devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde satışa konu payın rayiç değerinin tespiti ile davalıdan tahsilini, ayrıca müvekkilinin uğradığı zarara karşılık 20.000,00TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmelerin TMK'nun 706, BK'nun 213, TK'nun 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 80. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli sayılamayacağı, davaya konu tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin ise davacıya hukuki bir hak bahşetmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK'nun 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasının 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsurudur.
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanununda 6099 sayılı Kanun ile yapılan ve 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik uyarınca 'Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.' (m. 10)
Tebligat Kanununun değişik 21/2. maddesi gereğince; 'Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.'
Aynı Kanunun 35. maddesi gereğince; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” (m. 35/1)
'Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.' (m. 35/2)
Tebligat Kanununun 'İlanen tebligat' başlıklı 28. maddesinde ise; 'Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.
Yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılamayan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır.
Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. (Değişik ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar.' hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava dilekçesi, davalı ...'ın adres kayıt sisteminde yer alan adresine, doğrudan Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de, muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılarak bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilmek suretiyle tebligatın buraya yapılacağına ilişkin Tebligat Kanunu hükümleri gözardı edilerek yapılan bu tebligatın usulsüz olduğu, posta memurunca da tebligat evrakı üzerine muhatabın 'Kayıp' olduğu şerhi düşülerek ilgili mahalle muhtarına imza karşılığında teslim edildiği anlaşılmaktadır. Keza mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporları ve son olarak gerekçeli karar ile davacı vekilinin temyiz dilekçesi de davalıya Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de bu tebligat evrakları da posta memurunca muhatabın kayıp olduğu şerhi düşülerek ilgili mahalle muhtarlığına teslim edilmiş; dolayısıyla usulüne uygun şekilde tebligat yapılmadığından davalının usulüne uygun olarak davaya katılımı da sağlanamamıştır.
Bu durumda mahkemece, dava dilekçesinin, davalı ...'a 7201 sayılı Tebligat Kanununu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde tebliği sağlanarak, davalının savunma ve delilleri toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın, 6100 sayılı HMK'nun 27. maddesi uyarınca davalının hukuki dinlenme hakkı da ihlal edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27/12/2013 gününde verilen dilekçe ile harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat ile maddi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05/12/2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, harici satış sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat ile uğranılan zarara karşılık maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında adi yazılı şekilde düzenlenen 26.04.2002 tarihli protokol başlıklı belge ile davalının paydaşı olduğu 185 ada 6 parsel sayılı taşınmazdaki payını müvekkiline sattığını, bunun üzerine müvekkilinin taşınmaz üzerine halihazırda işletmekte olduğu dükkanı inşa ettiğini, satış bedelinin tamamen ödenmiş olmasına rağmen davalının payını tapuda devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazda davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde satışa konu payın rayiç değerinin tespiti ile davalıdan tahsilini, ayrıca müvekkilinin uğradığı zarara karşılık 20.000,00TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, tapulu taşınmazların satışına ilişkin sözleşmelerin TMK'nun 706, BK'nun 213, TK'nun 26 ve Noterlik Kanununun 60 ve 80. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli sayılamayacağı, davaya konu tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin ise davacıya hukuki bir hak bahşetmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
HMK'nun 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hakim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Buna göre hakim iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasının 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsurudur.
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanununda 6099 sayılı Kanun ile yapılan ve 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik uyarınca 'Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.' (m. 10)
Tebligat Kanununun değişik 21/2. maddesi gereğince; 'Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.'
Aynı Kanunun 35. maddesi gereğince; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” (m. 35/1)
'Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.' (m. 35/2)
Tebligat Kanununun 'İlanen tebligat' başlıklı 28. maddesinde ise; 'Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.
Yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılamayan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır.
Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. (Değişik ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar.' hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; dava dilekçesi, davalı ...'ın adres kayıt sisteminde yer alan adresine, doğrudan Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de, muhatabın bilinen en son adresine tebligat çıkarılarak bilinen en son adresinin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilmek suretiyle tebligatın buraya yapılacağına ilişkin Tebligat Kanunu hükümleri gözardı edilerek yapılan bu tebligatın usulsüz olduğu, posta memurunca da tebligat evrakı üzerine muhatabın 'Kayıp' olduğu şerhi düşülerek ilgili mahalle muhtarına imza karşılığında teslim edildiği anlaşılmaktadır. Keza mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporları ve son olarak gerekçeli karar ile davacı vekilinin temyiz dilekçesi de davalıya Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmiş ise de bu tebligat evrakları da posta memurunca muhatabın kayıp olduğu şerhi düşülerek ilgili mahalle muhtarlığına teslim edilmiş; dolayısıyla usulüne uygun şekilde tebligat yapılmadığından davalının usulüne uygun olarak davaya katılımı da sağlanamamıştır.
Bu durumda mahkemece, dava dilekçesinin, davalı ...'a 7201 sayılı Tebligat Kanununu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde tebliği sağlanarak, davalının savunma ve delilleri toplandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın, 6100 sayılı HMK'nun 27. maddesi uyarınca davalının hukuki dinlenme hakkı da ihlal edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 31.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.