1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

14. Hukuk Dairesi 2016/9980 E. , 2019/3151 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
14. Hukuk Dairesi 2016/9980 E. , 2019/3151 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.08.2015 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı maliki olduğu 153 ada 156 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılara ait 153 ada 158 parsel, 156 ada 11 parsel, 156 ada 10 parsel, 156 ada 9 parsel sayılı taşınmazlardan hangisi mahkemece uygun ise o taşınmaz üzerinden geçit hakkı tesis edilmesini talep etmiştir.
Davalılar yargılama aşamasındaki beyanlarında davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, geçit olarak tespit edilen bütün alternatif yolların paftada işaretlenen beton arktan geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine 'mutlak geçit ihtiyacı' veya 'geçit yoksunluğu', ikincisine de 'nispi geçit ihtiyacı' ya da 'geçit yetersizliği' denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Somut olaya gelince, davacının mutlak geçit ihtiyacı içerisinde bulunduğu tartışmazsızdır. Dosya içerisindeki 16.03.2016 tarihli bilirkişi raporu ve eki krokiye göre davacının taşınmazından kadastro yoluna çıkabilmesi için belirlenen tüm güzergahların, kadastro paftasında ark olarak görünen yerden geçmek zorunda olduğu, ilk üç güzergahın dere yatağına çıktığı, dördüncü güzergahın ise dere yatağı sonundan başlayıp kadastro yoluna bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece uygun olabilecek dört numaralı güzergahın arktan geçtiği ve bu güzergahtan da geçit verilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; ark sahibinin tespit edilerek ve hükme esas kroki de gönderilmek suretiyle, geçit hakkı tesisine engel bir durum olup olmadığının ilgilisine sorulması gerekmektedir. Ark sahibinin geçit hakkı verilmesinde sakınca bulunmadığını bildirmesi halinde, arkın muhafazaya alınarak dört numaralı güzergah üzerinden geçit verilmesi gerekmektedir. Bu seçenekten geçit kurulmasının uygun olmadığının belirlenmesi halinde ise mahkemece geniş pafta celp edilerek, davacı parselinden ana yola ulaşmak için başka alternatifler olup olmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Değinilen yönler gözetilmeksizin mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.