14. Hukuk Dairesi 2016/17389 E. , 2020/6443 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
14. Hukuk Dairesi 2016/17389 E. , 2020/6443 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.01.2015 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlemesi ve ecrimisil, savunma yoluyla temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacı tarafın taleplerinin kabulüne, davalı tarafın temliken tescil talebinin reddine dair verilen 24.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil; savunma yoluyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin kayden maliki olduğu 744 parsel sayılı taşınmaza, davalının 743 parsel sayılı taşınmazında inşaa ettiği bina ve eklentilerinin 72 m2 taşkın olduğunu, ... 3. Noterliğinin 11/11/2014 tarih, 25073 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya taşkınlığın giderilmesi ihtarında bulunulmasına rağmen, davalının aykırılığı gidermediğini belirterek, davalının müdahalesinin men'ine, 2011 yılı için 750,00 TL, 2012 yılı için 1.000,00 TL, 2013 yılı için 1.250,00 TL, 2014 yılı için 1.500,00 TL olmak üzere toplam 4.500,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkiline ait 743 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın 1984 yılında önceki malik ... tarafından yapıldığını, müvekkilinin taşınmazı 1993 yılında mevcut haliyle ...’tan satın aldığını ve müvekkilinin 1993 yılından beri taşınmazı mevcut haliyle kullandığını, davacının o tarihten bu yana şikayette bulunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, talep edilen ecrimisil miktarının fahiş olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuş ve Türk Medeni Kanununun 725. maddesi uyarınca taşan kısmın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne davalı tarafından 744 numaralı parsel sayılı taşınmaza fen bilirkişisi raporuna ekli krokide T1 ve T2 olarak gösterilen toplam 69,65 m²'lik alana yapılan müdahalenin men’ine, bina ve eklentilerinin kal’ine, 4.100,00 TL ecrimisilin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; temkin tescil isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
10.4.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmasızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Somut olayda; mahkemece tefhim edilen kısa kararda davacının ecrimisil istemine ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde gerekçeli kararda bu konuda hüküm kurulmak suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı görülmüştür.
Öte yandan, gerek dava dilekçesinde gerekse yargılama sırasında davacı tarafın yıkım (kal) talebi bulunmadığı halde talepte bağlılık ilkesi gözardı edilerek mahkemece davalı taşınmazında bulunan bina ve eklentilerinin yıkımına karar verilmiş olması da isabetsiz olmuştur.
Bu itibarla gerekçeli karar ile hüküm sonucunun çelişkili olması ve davacı tarafın talebi olmadığı halde mahkemece yıkım kararı verilmiş olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.01.2015 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlemesi ve ecrimisil, savunma yoluyla temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacı tarafın taleplerinin kabulüne, davalı tarafın temliken tescil talebinin reddine dair verilen 24.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil; savunma yoluyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin kayden maliki olduğu 744 parsel sayılı taşınmaza, davalının 743 parsel sayılı taşınmazında inşaa ettiği bina ve eklentilerinin 72 m2 taşkın olduğunu, ... 3. Noterliğinin 11/11/2014 tarih, 25073 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya taşkınlığın giderilmesi ihtarında bulunulmasına rağmen, davalının aykırılığı gidermediğini belirterek, davalının müdahalesinin men'ine, 2011 yılı için 750,00 TL, 2012 yılı için 1.000,00 TL, 2013 yılı için 1.250,00 TL, 2014 yılı için 1.500,00 TL olmak üzere toplam 4.500,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, müvekkiline ait 743 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın 1984 yılında önceki malik ... tarafından yapıldığını, müvekkilinin taşınmazı 1993 yılında mevcut haliyle ...’tan satın aldığını ve müvekkilinin 1993 yılından beri taşınmazı mevcut haliyle kullandığını, davacının o tarihten bu yana şikayette bulunmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, talep edilen ecrimisil miktarının fahiş olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuş ve Türk Medeni Kanununun 725. maddesi uyarınca taşan kısmın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne davalı tarafından 744 numaralı parsel sayılı taşınmaza fen bilirkişisi raporuna ekli krokide T1 ve T2 olarak gösterilen toplam 69,65 m²'lik alana yapılan müdahalenin men’ine, bina ve eklentilerinin kal’ine, 4.100,00 TL ecrimisilin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; temkin tescil isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
Aynı yasanın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
10.4.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmasızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Somut olayda; mahkemece tefhim edilen kısa kararda davacının ecrimisil istemine ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde gerekçeli kararda bu konuda hüküm kurulmak suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratıldığı görülmüştür.
Öte yandan, gerek dava dilekçesinde gerekse yargılama sırasında davacı tarafın yıkım (kal) talebi bulunmadığı halde talepte bağlılık ilkesi gözardı edilerek mahkemece davalı taşınmazında bulunan bina ve eklentilerinin yıkımına karar verilmiş olması da isabetsiz olmuştur.
Bu itibarla gerekçeli karar ile hüküm sonucunun çelişkili olması ve davacı tarafın talebi olmadığı halde mahkemece yıkım kararı verilmiş olması nedeniyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.