1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

14. Hukuk Dairesi 2017/5416 E. , 2020/2754 K.

Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
gönderen İctihat
14. Hukuk Dairesi 2017/5416 E. , 2020/2754 K.


'İçtihat Metni'

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.12.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.05.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine, dava konusu 4 sayılı parselin imar uygulaması sonucu ... Belediye Başkanlığı adına tescil edildiğini, ancak imar uygulaması yapılmasına ilişkin Belediye Encümen Kararıyla Trabzon İdare Mahkemesinin kararıyla iptal edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Davalı, davaya cevap vermemiş duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın tapu sicil kaydına esas teşkil eden idari işlemin iptal edildiği gerekçesiyle davalılar adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmiş, tescil isteği ise, taşınmazın tescile tabi yerlerden bulunmadığı gerekçesiyle reddine dair hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 06.02.2012 tarihli ve 2011/12862 Esas, 2012/833 Karar sayılı ilamıyla; “…Taşınmazın imar öncesi niteliğinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, hakkında özel mülkiyete konu olacak şekilde bir tescil hükmü mü, yoksa özel sicilinde gösterilmesi mi, ya da kadastro harici bırakılması mı gerekeceği hususunun değerlendirilmesi zorunludur. Yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde anılan yerin kadastroya tabi tutulmadığı anlaşılır ise, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca mülkiyetinin belediyeye intikali öngörülen taşınmazlardan olup olmadığının tespiti de önem arzetmektedir. Nitekim, 775 sayılı Yasanın 3. maddesi 19/07/2003 tarihinde 4916 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmış ise de, bu tarihe kadar olan süreç içerisinde tarafları yararına doğmuş olan usulü kazanılmış hak ilkesinin gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Ayrıca, 5393 sayılı Kanunun 34. maddesi hükmü uyarınca, görevleri aynı Kanunun 18. maddesinde belirtilen meclis kararına dayanmayan encümen kararı ile yapılan satışın yasal olmadığı da açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, eksik araştırma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. ...' şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 22.03.2013 tarih, 2013/1864-2279 E-K sayılı ilamıyla '....Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri yerine getirilmemiş; dava konusu taşınmazın imar uygulaması öncesi niteliği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmemiştir. Dava konusu 114 ada 4 parsel sayılı taşınmaz; 18.05.2007 tarihinde imar uygulaması ile oluşturulan parsel olup, taşınmazın; ilkokul vasıflı ve 1.4.1955 tarihinde tapulama ile Gindeherek Köyü Tüzel kişiliği adına tespit ve tescil edilip, 10.05.2001 tarihinde de tashih ile ... Belediyesi Tüzel Kişiliği adına kaydedilen 2745 sayılı parsel ile 18.05.2007 tarihinde meydandan ihdas suretiyle adı geçen belediye adına tescil edilen ve kütük sayfasında eski sahife kısmında 'Mera kayıt defterinden' açıklaması yapılan 2746 sayılı parselden geldiği; 2746 sayılı parselin öncesinde, meydan olarak Köy Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği ve bu tespite 3. kişilerin itirazları üzerine Gezici Arazi Kadastro Mahkemesi tarafından 'Taşınmazın mera olduğunun davacı taraf ve tutanak bilirkişisi tarafından beyan edildiği' belirtilerek 'İtirazın reddi ile tespit gibi 2746 sayılı parselin köy adına bırakılmasına' karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği, imar uygulaması sırasında da geldisi mera kayıt defteri olarak gösterilip, meydandan ihdas şeklinde belediye adına tescil edilip dava konusu parsele gittiği gözetilerek usulüne uygun mera araştırması yapılmamış; ... Belediyesinin ne zaman kurulduğu, imar planlarının ne zaman yapıldığı, dava konusu yerin imar planında hangi alana ayrıldığı yönünde ilgili belgeler temin edilmemiş, getirtilen komşu parsellerin tapulama tutanaklarına göre 2718 sayılı parselin tapu kaydına dayalı olarak tespit gördüğü gözetilip, bu tapu kaydı uygulanmamış; sadece bir mahalli bilirkişi dinlenilerek ve mahalline ziraat mühendisi sıfatını haiz bilirkişi dahi götürülmeksizin, inşaat mühendisi ve fen bilirkişilerin, taşınmazın evveliyatı bakımından inceleme ve değerlendirme içermeyen yetersiz raporlarına dayalı olarak neticeye gidilmiştir. Öte yandan; dosyaya bozma sonrası gelen çap kaydındaki beyanlar dikkate alınmamıştır. Oysa tapu kaydının beyanlar hanesinde, 'İmar uygulaması nedeniyle mükerrerlik olup, Belediye adına tescilin hatalı olduğu' belirtilmiştir. Buna göre, anılan beyanların dayanağı belgeler de getirtilmek suretiyle, yapılacak uygulama sonucu fen bilirkişiden kadastral pafta ile imar uygulaması sonucu oluşan pafta çakıştırılarak alınacak raporla, böyle bir hususun var olup olmadığı da denetlenmemiştir. Hal böyle olunca, bozma gereğinin usulüne uygun ve tam olarak yerine getirilmesi, araştırma ve incelemenin noksansız tamamlanması, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla uygulama yapılması, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişiler ile bildirilmeleri halinde taraf tanıklarının dinlenilmesi, uzman bilirkişilerden keşfi izlemeye ve denetlemeye elverişli krokili raporlar alınması, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek dava konusu taşınmazın imar uygulaması öncesi niteğinin saptanması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir...’’ gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile davalı temyiz etmiştir.
20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir.
Eklenen bu hükme göre, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi kapsamında yapılmış imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği belirtilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, eklenen bu hüküm uyarınca idareye başvuru yoluyla çözülmesi gerektiğinden, imar parselinin kadastral parsele ihyasına yönelik dava konusu talebin, kanun değişikliği nedeniyle reddine karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.