16. Hukuk Dairesi 2015/20348 E. , 2018/3692 K.
Gönderilme zamanı: 18 Kas 2021, 20:30
16. Hukuk Dairesi 2015/20348 E. , 2018/3692 K.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
...
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 344 ada 710 parsel sayılı 7.625,65 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 344 ada 182 parsel numarası altında ham toprak vasfı ile sınırlandırılan büyük bir parselin içerisinde bırakılmış iken 21.04.2000 tarihinde ... tarafından vergi kaydı, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayalı olarak yapılan itiraz kadastro komisyonunca; kabul edilerek, kadastro komisyonu ölçü ekibinin krokisinde (A) harfi ile gösterilen 7.625,65 metrekarelik kısmın 344 ada 182 parselden ifrazına ve adanın son parsel numarası olan 710 parsel numarası altında tarla vasfı ile ... adına tespitine karar verilmiş, 08.08.2000 tarihinde kesinleşmekle tapuya tescil edilmiştir. ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen tapu iptal ve tescil davası ile 710 parsel sayılı taşınmazın 5.623,31 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptaline karar verilmekle bu bölüm 344 ada 816 parsel olarak davalı ... Kandoyorgi ve müşterekleri adına hükmen 27.08.2013 tarihinde tescil edilmiştir. Davacı Hazine 04.03.2014 tarihinde çekişmeli temyiz konusu 344 ada 816 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, taşınmazın ilk tespitinin yolsuz olarak iptal edilip kadastro komisyonu tarafından tespit maliki ... adına tescil edildiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazda tespit maliki lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı iddiasına dayanarak çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptal ve adına tescil edilmesi istemi ile dava açmıştır. Mahkemece; 'çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 12.5.2011 tarih ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile 25.2.2009 günlü, 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 2. maddesiyle, 21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen ‘Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır’ cümlesinin iptaline karar vermiş olması nedeniyle Hazine’nin açacağı davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, ancak; davalı taraf lehine kazanım şartlarının gerçekleştiği' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin, söz konusu Yasa hükmünü iptal etmesinden sonra Hazine’nin açacağı tüm davalar yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin dikkate alınmayacağı yönündeki değerledirme hatalıdır. Çünkü; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile birlikte, Hazine’nin kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak ve kamu malı iddiası ile (mera, yaylak, kıyı, orman vs..) açacağı davalarda hak düşürücü süre dikkate alınmayacaktır. Hazine’nin özel mülk iddiası ile açacağı davalarda ise, hak düşürücü süre dikkate alınmaya ve hak düşürücü süre geçmiş ise sırf bu nedenle davaların reddine karar verilmeye devam edilecektir. Somut olayda; davacı Hazine’nin istemi, çekişmeli taşınmazın kamu malı niteliğinde olduğu iddiasına dayalı olmayıp özel mülk olarak adına tescil edilmesine ilişkindir. O halde; davada, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinin uygulanma olanağı mevcuttur. Mahkemece, taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan yazılı gerekçeyle ret kararı verilmiş olması isabetsiz ise de; ret kararı sonucu itibariyle yerinde olduğundan hükmün gerekçesi belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
'İçtihat Metni'
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
...
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... İlçesi ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 344 ada 710 parsel sayılı 7.625,65 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz 344 ada 182 parsel numarası altında ham toprak vasfı ile sınırlandırılan büyük bir parselin içerisinde bırakılmış iken 21.04.2000 tarihinde ... tarafından vergi kaydı, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayalı olarak yapılan itiraz kadastro komisyonunca; kabul edilerek, kadastro komisyonu ölçü ekibinin krokisinde (A) harfi ile gösterilen 7.625,65 metrekarelik kısmın 344 ada 182 parselden ifrazına ve adanın son parsel numarası olan 710 parsel numarası altında tarla vasfı ile ... adına tespitine karar verilmiş, 08.08.2000 tarihinde kesinleşmekle tapuya tescil edilmiştir. ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görülen tapu iptal ve tescil davası ile 710 parsel sayılı taşınmazın 5.623,31 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptaline karar verilmekle bu bölüm 344 ada 816 parsel olarak davalı ... Kandoyorgi ve müşterekleri adına hükmen 27.08.2013 tarihinde tescil edilmiştir. Davacı Hazine 04.03.2014 tarihinde çekişmeli temyiz konusu 344 ada 816 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, taşınmazın ilk tespitinin yolsuz olarak iptal edilip kadastro komisyonu tarafından tespit maliki ... adına tescil edildiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazda tespit maliki lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı iddiasına dayanarak çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptal ve adına tescil edilmesi istemi ile dava açmıştır. Mahkemece; 'çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 12.5.2011 tarih ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile 25.2.2009 günlü, 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 2. maddesiyle, 21.6.1987 günlü, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen ‘Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır’ cümlesinin iptaline karar vermiş olması nedeniyle Hazine’nin açacağı davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı, ancak; davalı taraf lehine kazanım şartlarının gerçekleştiği' gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin, söz konusu Yasa hükmünü iptal etmesinden sonra Hazine’nin açacağı tüm davalar yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin dikkate alınmayacağı yönündeki değerledirme hatalıdır. Çünkü; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile birlikte, Hazine’nin kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak ve kamu malı iddiası ile (mera, yaylak, kıyı, orman vs..) açacağı davalarda hak düşürücü süre dikkate alınmayacaktır. Hazine’nin özel mülk iddiası ile açacağı davalarda ise, hak düşürücü süre dikkate alınmaya ve hak düşürücü süre geçmiş ise sırf bu nedenle davaların reddine karar verilmeye devam edilecektir. Somut olayda; davacı Hazine’nin istemi, çekişmeli taşınmazın kamu malı niteliğinde olduğu iddiasına dayalı olmayıp özel mülk olarak adına tescil edilmesine ilişkindir. O halde; davada, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinin uygulanma olanağı mevcuttur. Mahkemece, taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan yazılı gerekçeyle ret kararı verilmiş olması isabetsiz ise de; ret kararı sonucu itibariyle yerinde olduğundan hükmün gerekçesi belirtilen şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.